14 bomba bölgeyi nasıl değiştirdi?
Trump, İran’ın nükleer tesislerine 14 delici bomba gönderdikten sonra savaşın bittiğini söylüyor ama ani ateşkes henüz kalıcı barış için yeterli görünmüyor
Haberlere bakılırsa Trump ateşkes için önce İsrail’in onayını aldı, sonra Katarlı arabulucular üzerinden teklifini İran’a iletti. ABD Başkanı önce İran’ın, 12 saat sonra ise İsrail’in çatışmayı durduracağını söyledi. İki tarafın da “BARIŞÇIL ve SAYGILI davranmayı sürdüreceğini” açıkladı. Sonrasında NBC News’a yaptığı açıklamada ateşkesin “sonsuza dek” sürmesini umduğunu ifade etti. Ateşkes sürecine girildikten sonra sabah erken saatlerde İran’ın füze saldırısı sonucu İsrail’in güneyinde üç kişi öldü. Bunun son bir meydan okuma hamlesi olması umuluyor.
Trump’ın açıklaması aslında zincirin son halkası. 13 Haziran’da İsrail’in İran’a karşı başlattığı sürpriz saldırıdan bu yana sürekli şaşırtıcı gelişmeler yaşanıyor. O günden itibaren İsrail jetleri ve istihbarat hücreleri İran hava savunmasının büyük bölümünü etkisiz hale getirmiş, nükleer bilim insanlarını ve generallerini öldürmüş, İran’ı nükleer bomba geliştirmenin eşiğine getiren, farklı bölgelere yayılmış nükleer programını yok etmeye başlamıştı. Amerika 22 Haziran’da “Gece Yarısı Çekici Operasyonu” ile harekete geçti. Missouri’den havalanan B-2 bombardıman uçakları 37 saat havada kalıp Natanz ve özellikle Fordo’daki uranyum zenginleştirme tesislerine 14 adet GBU-57 “Büyük Ordonat Delici” (MOP) bomba yolladı. Denizaltılardan fırlatılan 30 Tomahawk füzesinin de Isfahan’daki nükleer tesisi vurmuş olması muhtemel.
İran ertesi gün sembolik bir misillemeyle karşılık vererek Katar’daki El Udeid Amerikan hava üssüne 14 adet, yani GBU-57’lerle aynı sayıda füze ateşledi. Füzelerden biri hariç hepsi önlendi ve ABD Başkanı’nın ifadesiyle, “İran’ın erken uyarısı sayesinde yaralanan olmadı.” İki saat sonra Trump ateşkesi duyurdu.
Şimdi ortada üç soru var: Ateşkes kalıcı olur mu? İran’ın nükleer programını kısıtlayacak bir diplomatik anlaşma yapılır mı? Savaştan sonra Orta Doğu’ya istikrar gelir mi?
İran yaralarını sarmak ister
Ateşkesle başlayalım. Ne İsrail ne de İran ateşkesi resmen doğruladı ama ikisinin de durmak için çokça gerekçesi var. İran’daki teokratik rejim on yıllardır “Amerika’ya Ölüm” diye bağırsa da ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınıyor. Bunun yerine vekil milisleri ve arada bir diplomasiyi kullanıyor. Rejim ülke içinde sevilmiyor. Üstelik İran ordusu İsrail’e karşı çaresiz görünüyor ve bölgedeki müttefikleri de zayıflamış durumda. Amerika’nın savaşa dahil olması üzerine İran kendi yaralarını sarmaya öncelik verebilir.
İsrail’de de Trump’ın tarihi askeri müdahalesini öven Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ABD’ye meydan okuması muhtemel görünmüyor. Dahası İsrail askeri kaynakları listelerindeki neredeyse bütün hedeflerin yok edildiğini düşünüyor. Gerçekten de resmi ateşkes olmasa bile İsrail’in zafer ilan ederek İran’a saldırmayı durdurmasını önerenler oldu. Netanyahu İsrail’in ezeli düşmanına karşı elde ettiği zaferle manevi mirasını sağlama aldığını düşünüyor olmalı.
Tahran nükleerden vazgeçmez
Nükleer programa gelince, İran’ın ustalaştığı bir teknolojiyi unutuvermeyeceği açık. Küçük düşen, öfke içindeki ruhani lider Ayetullah Ali Hamaney kendi rejimini ayakta tutmak için nükleer silahlara muhtaç olduğuna karar verebilir. Tesislerin çoğu yok edilmiş olsa da programa gizlice devam edebilirler. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) İran’ın yüzde 60 saflık oranına sahip 400 kilogramlık resmi yüksek zenginleştirilmiş uranyum (HEU) stokunun nerede olduğunu bilmediğini açıkladı. İran’ın gizli zenginleştirme santrifüjleri varsa görece kısa süre içinde silah yapmaya uygun nükleer fisyon materyali üretebilir. Böyle bir üretim on bomba için yeterli olacaktır.
2015’te ABD Başkanı Barack Obama tarafından imzalanan nükleer anlaşma İran’ın uluslararası teftişe tabi olmak şartıyla sınırlı zenginleştirme programına izin veriyordu. Anlaşmanın amacı İran’ı nükleer fisyona uygun materyali üretme becerisinden yaklaşık bir yıl uzak tutmaktı. Trump ilk döneminde anlaşmayı feshetmişti ve İsrail’in son saldırısı öncesinde İran’ın söz konusu “atılımı” günler veya haftalar içinde gerçekleştirebileceği düşünülüyordu. Füzeye uygun nükleer savaş başlığı üretim sürecine yönelik çalışmaların hızlandığı yönündeki istihbarat raporları üzerine İran’a yönelik korkular daha da artmıştı.
Trump İran’la yaptığı son müzakerelerde “sıfır zenginleştirme” seçeneğine daha yakın bir talepte bulundu. Başkanın özel temsilcisi Steve Witkoff İran’ın ülke dışındaki bölgesel bir konsorsiyumun parçası olarak uranyum zenginleştirmesine izin vererek durumu kurtaracak bir anlaşma önerdi. Ama şu an böyle bir seçeneğin masada olup olmadığı ve İsrail ile İran’ın bunu kabul edip etmeyeceği bilinmiyor.
Asıl mesele rejim
Son büyük mesele ise bölgedeki istikrar. Devrimci mollalar Tahran’da iktidar oldukça istikrarın ne kadar süreceği merak konusu. İsrail İran’ın gizli bir nükleer program yürüttüğünü tespit ederse Amerika’nın yardımı olsun veya olmasın yeniden müdahale etme zorunluluğu hissedecektir. İsrail bir yılı aşkın süredir İran rejiminin müttefikleri ve vekilleriyle de savaşıyor. Son bir yılda Lübnan ve Yemen’den gelen füzeleri savuşturmaya uğraştığı için İran’ın milislere verdiği desteğe de sınırlama getirilmesini istiyor.
İsrail ve Amerika’daki bazı isimlere göre Hamaney devrilmeden gerçek anlamda huzur bulmak imkansız. İsrail 23 Haziran’da meşhur Evin Hapishanesi’ni ve Besic adlı milislerin merkezini bombalayarak rejime darbe vurmaya çalıştı. İranlılar yaşlanan mollalara karşı ayaklanmaları için İsrail’den gelen çağrılara kulak vermiş değil. Zaten bombalar düşerken aksini yapmaları beklenemezdi. Ama çatışma durur ve İranlılar Ayetullah’ın hatalarını değerlendirmeye başlarsa halk tepkisi gelebilir. O zamana kadar İsrail ve Arap müttefikleri bölgedeki güvenliğin yine Amerika tarafından sağlanmasını isteyecektir.
Gece Yarısı Çekici Harekatı’yla birlikte Amerika vazgeçilmez olduğunu kanıtladı. Ama Trump yönetimindeki birçok kişi Amerika’nın dünyanın polisi olmayı bırakmasını ya da en azından kaynaklarını Pasifik’e, Çin’i kontrol altında tutmaya yönlendirmesini istiyor. Bu “kısıtlama yanlılarının” en önemlilerinden olan Başkan Yardımcısı Vance, İran rejiminin İran halkının meselesi olduğunu ve niteliğinin onlar tarafından belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Ama “İran gelecekte nükleer silah geliştirmeye kalkarsa karşısında çok ama çok güçlü bir Amerikan ordusu bulacak” demekten de geri kalmıyor. Ani müdahalenin ardından gelen ani ateşkes henüz kalıcı barış için yeterli görünmüyor.
The Economist’ten alınmış, Oksijen tarafından çevrilerek lisanslı olarak yayınlanmıştır. Orijinal metne www.economist.com adresinden ulaşabilirsiniz.