2019’da ABD Ulusal Bilim Vakfı’ndan (NSF) 4 milyon dolarlık destek alan Kate Adamala ve ekibi, doğadaki tüm biyomoleküllerin yapısal yönünü tersine çevirmek üzerine çalışıyordu.
Bu “ayna hücre” (mirror cell) fikri, hayatın kökenine dair yeni ipuçları bulma ve tedavi edilemeyen hastalıklara karşı yeni ilaçlar geliştirme potansiyeli taşıyordu.
Fakat araştırmalar ilerledikçe bilim insanlarının aklına bir dizi kritik soru takıldı:
Ya bu ters moleküllerle oluşturulan hücreler doğada kontrolsüz şekilde yayılırsa? Ya insan vücuduna bulaşıp bağışıklık sistemi tarafından fark edilmeden çoğalırsa?
Adamala, o dönemi şöyle anlatıyor: “Bir anda farkına varmadık. Sorular çoğaldıkça cevap veremedik ve tehlikenin boyutunu anlamaya başladık.”
Ayna hücre nedir?
Biyolojide “kiralite” adı verilen özellik, moleküllerin sağ veya sol elli olmalarını tanımlar. DNA ve RNA, sağ elli; proteinler ise sol elli yapılara sahiptir. Bir sağ eldivenin sol ele uymaması gibi, bu yapılar da yalnızca kendi yönündeki moleküllerle etkileşebilir.
Ayna hücre fikri, tüm bu yapıları tersine çevirmeyi hedefliyor. Böyle bir hücre, doğadaki hiçbir canlıyla uyumlu olmayacak — ve bu durum, onu tamamen görünmez ve savunmasız hale getirebilir.
Stanford Üniversitesi’nden mikrobiyolog David Relman, bu olasılığı “gezegensel ölçekte bir felaket” olarak nitelendiriyor: “Böyle bir organizma, insanı, hayvanı, bitkiyi ve mikrobu bile öldürebilecek bir biçimde yayılabilir. Bu, biyolojik kıyamet senaryosu olurdu.”
2023-2024 arasında Adamala ve Relman, 38 uzmandan oluşan bir çalışma grubu kurdu.
Bu grup, 2024 Aralık ayında Science dergisinde yayımlanan “Ayna Yaşamın Riskleriyle Yüzleşmek” başlıklı raporda, bu tür organizmaların 10 ila 30 yıl içinde üretilebileceğini öngördü.
300 sayfalık rapor, olası sonuçları şöyle sıraladı:
- Ayna bakteriler, doğada hiçbir yırtıcısı olmadığı için hızla yayılabilir.
- İnsan bağışıklık sistemi bu bakterileri tanıyamayabilir.
- Var olan antibiyotikler etkisiz kalabilir, çünkü onlar da doğal yönelimli moleküllerle çalışır.
- Bütün bu riskler nedeniyle Adamala, araştırma fonunu yenilememeye ve laboratuvarını bu projeden çekmeye karar verdi.
Bilim insanları ikiye bölündü
Eylül 2025’te Manchester Üniversitesi’nde düzenlenen “Sentetik Yaşam ve Güvenlik” konferansında uzmanlar, “kırmızı çizgiler”i tartıştı.
Bazı bilim insanları, bu tür araştırmaların tamamen yasaklanması gerektiğini savundu.
Diğerleri ise, “ayna moleküller”in —örneğin ters proteinlerin— tıbbi açıdan çok değerli olabileceğini belirtti.
Utah Üniversitesi’nden biyokimyacı Michael Kay, konunun yanlış anlaşılmasından endişeli:
“Ayna moleküller tehlikeli değil, sadece farklı. Bunlar parçalanmaya karşı dirençli oldukları için yeni nesil ilaçlarda kullanılabilir.”
Ancak Kay, ayna ribozom gibi yapıların geliştirilmesinin “ayna yaşamın önünü açabileceğini” de kabul ediyor: “Bu, Pandora’nın kutusunu açmak gibi olabilir.”
La Jolla’daki J. Craig Venter Enstitüsü’nden John Glass, sentetik (ama doğal yönelimli) hücreler üzerine çalışıyor. Bu tür hücrelerin ekosistem içinde zararsız olduğunu, çünkü virüsler gibi doğal mekanizmalarla kontrol edilebildiğini söylüyor. Ancak “ayna ribozom” ya da “ayna hücre zarı” gibi adımların, dönüşü olmayan bir yola sokabileceğini düşünüyor: “Çizgi, ayna ribozomda çekilmeli. Daha ileri gidersek, çok geç olur.”
Bilimsel özdenetim çağrısı
Şubat 2025’te yaklaşık 100 bilim insanı, fon sağlayıcı ve politika yapıcı, ortak bir metin imzalayarak uyarıda bulundu:
“Ayna yaşam, gelecekte ciddi riskler taşımadığı açıkça kanıtlanmadıkça yaratılmamalıdır.” Yine de, Adamala’ya göre bu tür gönüllü kısıtlamalar yeterli değil. Ulusal ve uluslararası düzeyde yasal sınırlar belirlenmesi gerektiğini savunuyor.
“Herkes ‘yaşayan bir ayna hücre yapılmamalı’ konusunda hemfikir, ama nerede durmamız gerektiği konusunda anlaşamıyoruz.”
Relman, bilim insanlarının bu süreçte kamusal güveni yeniden inşa edebileceğini düşünüyor.




