29 Mart 2024, Cuma
Haber Giriş: 03.09.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:16

‘Kurtuluş yok, Covid’le yaşamayı öğrenmeliyiz’

The Atlantic dergisi, 1980’lerde bir başka koronavirüsle yapılan deneyi hatırlatarak, Covid 19’la yaşamaya alışmamız gerektiğini anlatan bir analiz yayınladı. İşte Sarah Zhang imzalı o yazı...
‘Kurtuluş yok, Covid’le yaşamayı öğrenmeliyiz’

İngiltere’de 1980’lı yıllarda bir hastanedeki doktorlar 15 gönüllüyü bir koronavirüs ile enfekte etme girişiminde bulundular. Bu kez virüsün adı Covid-19 değil 229E’ydi. Hepimiz hayatımızın bir döneminde farkında olmadan bu virüse maruz kalmış ve hafif bir soğuk algınlığı gibi hastalığı atlatmıştık.  Burundan verilen bu virüsü alan 15 kişiden sadece 10’u enfekte oldu. 8’i grip benzeri belirtiler gösterdi. Ertesi yıl doktorlar deneyi tekrarladı. 15 gönüllüden birine ulaşamadılar. Geriye kalan 14 kişiye 229E yeniden burundan spreyle verildi. 6 kişi yeniden enfekte oldu. Ancak bu kez hiç belirti göstermediler. Buradan çıkan sonuç şu oldu: Koronavirüse karşı bağışıklık uzun sürmüyor ve yeniden aynı virüsle enfekte olmak mümkün. Ancak bu kez belirtiler ya hiç, ya da çok daha hafif oluyor.  Koronavirüsler hakkında çok bilgi olmayan bir dönemde yapılan bu deney,  2020’nin baharında Covid-19’a çare arayan uzmanlar tarafından keşfedildi. Çünkü Covid-19’dan önce insanlar arasında sürekli dolaşan 4 koronavirüs görülmüştü. Bunlardan biri de 229E’ydi. Virologlar, bugün o araştırmaya bakarak Covid-19’a yol açan SARS-CoV-2 virüsünün 5’inci olacağını, ancak yıllar içinde insanlarda etkisinin aynı 229E gibi olacağını düşünüyor.

Salgınlar biter

Buradan çıkaracağımız ders şu: Koronavirüslerden sonsuza dek kaçmamız ya da onları yok etmemiz mümkün değil. Ama salgınlar eninde sonunda biter, Covid-19 da bitecek. Ya aşılama ile ya da virüsün hemen herkese bir kez uğramasıyla hastalığın etkisi giderek hafifleyecek. O yüzden herkes bir gün bu virüsle mutlaka karşılaşabileceği gerçeğiyle yaşamak zorunda. Virüsün aşısızlar arasında hızla yayılması salgının hızlı bir şekilde noktalanmasını sağlayacaksa bile bu süreçte yüksek sayıda ölümle karşı karşıya kalabiliriz.  Bir başka faktör de virüsün kendisinin ne kadar değişime uğrayacağı... Delta yaz tatili planlarımızı sekteye uğrattı. Kısıtlamaları ve maskeyi geri getirdi. Yeni varyantlar da ortaya çıkabilir ama bu bağışıklığımızın sıfır seviyesine düşeceği anlamına gelmez. Bağışıklık sistemi çok kompleks bir sistem ve hiçbir virüs bundan tamamen kaçamadı. Belki hastalığa tekrar tekrar yakalanma riski var ama bağışıklık sisteminin hafızası B ve T hücreleri sayesinde tekrar virüse maruz kalındığında ağır geçirme riski çok daha düşük olacak. Zaten aşılamanın da asıl amacı virüsün bulaşmasını engellemek değil, hastaneye yatışları ve ölümleri durdurmak. 

Aşı değil Covid’den kork

Aşı karşıtlarının en yaygın argümanlarından biri de aşının kısırlığa yol açtığı yönünde. Ancak bugüne kadar yapılan çalışmalarda aşının erkeklerde kısırlığa yol açtığı, sperm kalitesini etkilediği, kadınlarda doğurganlığı etkilediği yönünde hiçbir sonuca ulaşılmadı. Hatta 22 sağlık derneği ABD’de hamilelere aşı olmaları çağrısı yapan bir bildiri yayınladı. Buna karşılık Covid-19’un kadınlarda adet düzenini bozduğu, erkeklerde ise sperm kalitesini olumsuz etkilediği görüldü. 

Aşının işe yaradığına dair en güçlü kanıt

Nüfusunun yüzde 80’i aşılı olan İzlanda’da vaka sayılarında Delta nedeniyle salgının başından beri en büyük dalga yaşanıyor. Ancak hem nüfus genelindeki bu yüksek aşılama hem de 70 yaş üzerinde İzlandalılar’ın yüzde 99 oranında aşılı olması sayesinde İzlanda bu dönemi tek bir ölüm bile yaşamadan atlatıyor.