20 Nisan 2024, Cumartesi
Haber Giriş: 10.09.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

Biden’ın zor seçimi

İklim zirvesine Çin, Rusya gibi kirletici ülkelerin liderlerini çağıran Joe Biden, demokrasi zirvesine kimleri çağıracak? Şi ve Putin bu zirvede olmayacak gibi ama kapsayıcı bir liste dünya demokrasilerinin yumuşak gücünü pekiştirebilir
Biden’ın zor seçimi
ABD Başkanı Joe Biden, nisan ayındaki sanal iklim değişikliği zirvesi için 40 dünya liderini bir araya getirdi. Katılımcılar arasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping gibi dünyada en yüksek emisyona sebep olan ülkelerin temsilcileri, ayrıca iklim değişikliğinin etkilerine en hassas olan devletlerin başkanları yer alıyordu. Sivil toplumdan ve iş dünyasından liderler de toplantıya katıldı. Kasım ayındaki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi (COP26) öncesinde, Biden ve birçok katılımcı eskisinden daha iddialı ve kararlı iklim politikaları duyurdu.  9-10 Aralık tarihinde Biden “Demokrasi Zirvesi” adında başka bir sanal buluşmaya ev sahipliği yaparak seçim öncesi vaatlerinden birini yerine getirmiş olacak. Ayrıntılar henüz bilinmiyor ama toplantının ana gündemi “otoriterliğe karşı savunma, yolsuzlukla mücadele ve insan haklarına saygıyı teşvik” olacak. Biden yine devlet, sivil toplum ve özel sektör liderlerini davet edecek.  İki zirvenin amaçları, çok-taraflı iş birliğinin birbirinden çok farklı boyutlarına örnek oluşturuyor. İklim değişikliğiyle mücadele için sera gazı emisyonlarını azaltmak, küresel kamu malı (GPG) adı verilen kavramın en somut örneklerinden biri. Bu malların tüketiminde rekabet yok ve kullanımı dışlayıcı değil. Başka bir deyişle, bu malların bir ülkede çoğalması diğer ülkelere olan yararını azaltmıyor; üstelik bir kez temin edilince kimse bunlardan mahrum kalmıyor. 

Kaytarma sorunu

Ama bu ortak fayda çoğu zaman kaytarma sorununu beraberinde getiriyor; ne de olsa her ülkenin GPG maliyetini en aza indirmek ve işi başkalarına bırakmak için kendince nedenleri var. Yeni teknolojiler yeşil dönüşümün net ekonomik yarar sağlamasını mümkün kıldı ve bu sayede sorun biraz daha küçüldü ama bitmiş değil. Mücadele için hala küresel iş birliğine ihtiyaç var.  Öte yandan demokrasi ve insan hakları küresel kamu malları olarak tanımlanmıyor çünkü pozitif dışsallıklar, yani toplum yararı yaratma imkanına karşın, genellikle sadece bu ilkeleri uygulayan ülkenin vatandaşlarına fayda sağlıyor. Dolayısıyla ortak değerler demokrasi zirvesinde belirleyici bir rol oynarken, iklim değişikliğini sınırlamaya yönelik iş birliğinde o kadar önemli olmayacak.  Küresel kamu mallarına yönelik iş birliği herkesin katıldığı pragmatik bir düzlemde ilerleyebilir ama değerlere ve inançlara dayalı iş birliği için önce hangi hükümetlerin bu gereksinimleri yerine getirdiğini belirlemek gerekiyor. Mesela Putin ve Şi muhtemelen Aralık ayındaki zirveye davet edilmeyecek çünkü liberal demokrasilerden farklı değerleri savunup uyguluyorlar. Değerlere dayalı çok-taraflılık, çıkarlara dayalı çok-taraflılıktan bir açıdan daha kolay, bir açıdansa daha zor. Daha kolay, çünkü temel değerleri paylaşanlar arasında güven duygusunun daha yüksek olması muhtemel. Öte yandan daha zor, çünkü ideolojik rekabet ve benzer değerleri paylaşmayanlar arasındaki güven eksikliği sebebiyle, potansiyel somut kazanımlar elden kaçabilir.  Dolayısıyla aralık ayındaki demokrasi zirvesi, değerlere dayalı liberal çok-taraflılığın temel sorunuyla yüzleşecek: Masada kimler olmalı? Biden bu yılın başlarında böyle bir toplantı düzenlemeye niyetini duyurduğunda, Javier Solana durumun zorluklarını güzel bir şekilde özetlemişti. Hatta ben de geçen yılki bir yazımda aynı noktaya dikkat çekmiştim. Katılımcı listesini kısa tutmak ve insan hakları konusundaki kendi zaaflarına rağmen ABD’nin de aralarında bulunduğu, liberal demokrasiyi benimseyip uygulayan hükümetleri davet etmek, arada kalmış ülkeleri kızdırabilir ve geri kalan demokratik müttefikleri küstürebilir. Öte yandan liste çok uzayıp, ABD müttefiklerinden veya Amerika’nın Çin’i kontrol altına almak için destek beklediği hükümetlerden oluşan bir katalog biçimini alırsa, hem zirve hem de Biden’ın demokrasiyi teşvik etme vaadi inandırıcılığını kaybeder. Kısacası, zor bir seçim olacak. 

İnsan hakları, otokrasi, yolsuzluk esas gündem

Biden bir yandan kapsamı geniş tutmalı, diğer yandan zirvenin yeni bir demokrasi ittifakı kurmayı amaçlamadığına vurgu yapmalı. Amaç, bütün dünyada görülen otokratik eğilimlerin nasıl kontrol altına alınacağını, resmiyette insan ve azınlık haklarını korumayı benimsemiş ülkelerin gerçekte bunları ihlal etmesinin nasıl önleneceğini, dünyanın her yerine yayılmış yolsuzluk sorunuyla nasıl mücadele edileceğini görüşmek olmalı. Bu görüşmeye istekli olan herkes zirvede yerini almalı. Görünüşe göre, Biden yönetiminin şu anki stratejisi bu üç soruna ve gelecek yılki devam zirvesinde gözden geçirilecek tekil ve ortak eylem taahhütlerine odaklanmak. Zirvede yeterince öz eleştiri yapılırsa, liberal olmayan liderlerin – kendini demokrat olarak tanımlayan ama sadece çoğunlukçu, kazananın her şeyi aldığı yönetim biçimini benimseyenler de dahil – varlığı çok da rahatsız edici olmayabilir. Bu yapılabilirse, ABD de dahil olmak üzere katılımcılar birbirlerine ders vermek yerine kulak verip deneyimlerinden ders çıkarmaya yönelir. İkinci bir zirve yapılacak olması hükümetleri gelişim göstermeye teşvik edebilir.  Böyle bir buluşma, çok-taraflılığın değerlere dayalı yönünü ve dünya demokrasilerinin yumuşak gücünü pekiştirebilir. Buluşmanın önde gelen otokratik ve demokratik iktidarlar arasındaki rekabeti su yüzüne çıkaracağı yönündeki eleştiriler yersiz çünkü önümüzdeki yıllarda bu rekabet zaten kaçınılmaz olacak. İklim tedbirleri ve pandemi kontrolü gibi birçok alanda iş birliğinin ön plana çıkarılması mümkün ve gerekli. Ancak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde kabul edilmiş değerlere inananlar için siyasi özgürlüğün bileşenlerini ayakta tutmak en az maddi refah kadar önemli. Otokrasiyle rekabet sadece kaçınılmaz değil, aynı zamanda arzu edilen bir şey.  Biden’ın iklim ve demokrasi zirvelerinde öngörülen çok-taraflılığın iki boyutu birbiriyle çelişmiyor. İlk buluşma hayati önemdeki küresel kamu mallarının teminini amaçlarken, ikincisi evrensel kabul edilen değerleri teşvik etmeyi hedefliyor.Batı’nın Afganistan ve Irak’taki başarısızlıkları bazı gerçekleri göstermiş olmalı: Demokrasiyi teşvik eden bir ajandada zorla rejim değişikliğine ve tepeden inme ulus inşasına yer yok. Bu gündemde davranışlarla örnek olmak, en iyi uygulamalardan dersler çıkarmak ve insan haklarını barışçıl yollarla teşvik etmek var. Biden’ın demokrasi zirvesi şu mesajı vermeli: Uluslararası ilişkilerde ekonomik ve güvenliğe dair menfaatler kadar, insanlık onuru ve özgürlük gibi derinden bağlı olduğumuz değerlere de yer var. © Project Syndicate, 2021.