09 Kasım 2025, Pazar
Haber Giriş: 05.11.2025 12:30 | Son Güncelleme: 05.11.2025 13:16

Kıtlıktan doğdu, şimdi lüks segmentte: Dünyanın en pahalı pirincinin hikayesi

Guinness Rekorlar Kitabı’na “dünyanın en pahalı pirinci” olarak giren Kinmemai Premium, bu yıl da sadece 1.000 kutu üretilerek satışa sunuldu. 91 yaşındaki üretici Keiji Saika’nın amacı kâr değil, Japon pirincinin itibarını dünyaya tanıtmak
Kıtlıktan doğdu, şimdi lüks segmentte: Dünyanın en pahalı pirincinin hikayesi
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Hong Kong’da kendi restoranını işleten Japon şef Kenichi Fujimoto, altın yaldızlı kutusunda “World’s Best Rice” (dünyanın en iyi pirinci) yazan pirinci eline alıp gülümserken bir an duraklıyor: “Bu tür iddialar genelde çok ticari olur. Gerçekten iyi mi, ondan emin değilim.”

Yirmi yılı aşkın süredir Michelin yıldızlı sushi ustalarının mutfaklarında çalışmış Fujimoto, sayısız pirinç türüyle karşılaşmış olsa da Kinmemai Premium ona da yabancı. CNN International'ın aktardığına göre Japon üretici Toyo Rice Corporation tarafından geliştirilen bu özel tür, 2016’da Guinness Dünya Rekorları tarafından “dünyanın en pahalı pirinci” olarak tescillendi.

1.000 kutuyla sınırlı

Her yıl yalnızca 1.000 kutu üretilen Kinmemai Premium, piyasaya çıktığı 2016’da 840 gramlık kutusu 9.496 yen (yaklaşık 109 dolar/kg) fiyatla satıldı. Bu yıl fiyat 10.800 yene (yaklaşık 73 dolar) yükseldi ve ağustos ayında satışa çıkar çıkmaz tükendi.

Pirincin üreticisi, Wakayama merkezli Toyo Rice Corporation’ın 91 yaşındaki başkanı Keiji Saika. “Kâr etmiyoruz, hatta muhtemelen zarar ediyoruz” diyor Saika. “Ama amaç pirinci satmak değil, Japon pirincinin itibarını dünyaya göstermek.”

Kinmemai Premium, Japonya genelinde 5.000’in üzerinde çeşidin yarıştığı Uluslararası Pirinç Tadım Yarışması’nda seçilen dört ila altı birinci sınıf türün karışımından elde ediliyor. Bu yılın karışımı, Gifu ve Nagano bölgelerinden iki Koshihikari ve iki Yudai 21 türünü içeriyor.

Saika, seçim sürecinde sadece tadın değil “yaşam gücünün” de önemli olduğunu söylüyor:
“Bu canlılık, enzim aktivitesiyle ölçülüyor. Güçlü bir yaşam enerjisine sahip pirinç, daha lezzetli ve besleyici oluyor.” Seçilen taneler birkaç ay dinlendirilerek olgunlaştırılıyor. Bu süreç, pirincin tadını derinleştirip besin değerini artırıyor.

Fujimoto, Kinmemai Premium’u tadarken “Tane tane, parlak ve dengeli aromalı. Herkesin beğeneceği bir pirinç” diyor. Ancak sushi için fazla yumuşak olabileceğini düşünüyor. Hong Konglu şef Nansen Lai ise pirinci “karmaşık ve derin lezzetli” buluyor ama “Restoranlarda bu fiyatla pirinç kullanmak imkânsız” diye ekliyor.

Bir savaş çocuğunun hikâyesi

Saika’nın pirinç tutkusunun kökleri, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Japonya’nın yaşadığı büyük açlık yıllarına uzanıyor. 1945’te savaş bittiğinde, ülke yıkım içindeydi. Tarım alanları harap olmuş, yiyecek kıtlığı baş göstermişti. Tam hasat umut edilirken bu kez Tayfun Makurazaki, Japonya’nın güneyini vurarak tarlaları yerle bir etti.

O dönem ailesiyle birlikte hayatta kalmak için bulabildikleri her şeyi ektiğini, nehirlerde yılanbalığı, yayın balığı ve kuş avladıklarını anlatıyor. “O günlerde pirinç, hayatın kendisiydi. Bu yüzden onun değerini asla unutmam.”

Bu deneyim Saika’nın tüm hayatını şekillendirdi. 1970’lerde su tasarrufu sağlamak için “yıkamaya gerek olmayan pirinç” teknolojisini geliştirdi. 2000’lerde ise sadece dıştaki dokuz kepek katmanını soyarak besin değerini koruyan özel bir pirinç değirmeni icat etti.

Kinmemai Premium da bu yeniliklerin doruk noktası. Onun için bu pirinç sadece bir ürün değil, savaş sonrası açlıkla mücadele eden bir çocuğun hayatı boyunca süren emeğinin sembolü.

“Ben artık yaşlandım ama Japonya’nın geleceği için hâlâ çalışıyorum,” diyor Saika. “Pirinci yaşatmak, aslında kültürümüzü yaşatmak demek.”

Kinmemai Premium bugün Japonya’da lüks bir hediye olarak sunuluyor. Ancak Saika için bu pirinç sadece sofraya değil, Japon halkının tarihine ve hafızasına da ait bir hikâye anlatıyor: “Bu pirinç, geçmişin acısını, bugünün emeğini ve geleceğe duyulan umudu bir arada taşıyor.”

Kaynak: Gazete Oksijen