26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 22.10.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

Dune evrenine iki davet birden

Merakla beklenen Dune serisinin ilk filmi, beklentileri büyük oranda karşılıyor... Frank Herbert tarafından yaratılan bu dünyanın 1965’te yayımlanan kitabı da okurlar tarafından 20’nci yüzyılın en iyi bilimkurgu yapıtı seçilmişti
Dune evrenine iki davet birden
Burak Göral
Bilim kurgu yazarı Frank Herbert’in 1965’te ilk kitabını çıkardığı Dune serisi alegorik bir şekilde insanlığın savaş tarihinden ve tabii ki ‘mitoloji’den beslenir. Çok uzak bir gelecekte, en büyük yaşam ve enerji kaynağı baharattır ve baharatın en zengin olduğu gezegen çöllerle kaplı Dune gezegenidir. İmparator oluşan hasatı toplamak için gezegenin yönetimini Harkonnen hanedanına vermiştir. Harkonnen’ler gezegeni yıllarca zorbalıkla yönetmiş ve oranın yerlileri olan Fremen’lerle de sürekli çatışmaktadırlar. Uzun bir zaman sonra İmparator yönetime barışçıl bir hanedanlık olan Atreides’leri getirir. Aralarında bitmek bilmeyen bir husumet olduğu için Harkonnen’ler bunu hazmedemez. Çok geçmeden de Atreides dükü Leto’nun liderlik eğitimi alan ve özel yetenekleri olduğu düşünülen oğlu Paul’u öldürmek için harekete geçerler. Herbert serinin ilk kitabında çok fazla bildiğimiz bir türünün başarılı örneklerinden birini sunuyordu: Gencecik ve toy bir ‘seçilmiş kişi’nin kendi benliğini bulması, aile güvenlik çemberinden çıkışı, bir eşikten geçmesi ve zorbalığı bitirmek için sorumluluk alması... Ayrıca baharat detayı da birçok okumaya göre Orta Doğu’daki petrolden başka bir şey değildir. Bu yüzden Dune’u uyarlarken bu iki hikaye aksını da güçlü kurmak gerekiyor.

İlk deneme sıkıcıydı

Pek çok sinemacının radarında olsa da Dune’u sinemaya uyarlamak 1984’te David Lynch’e nasip olmuştu. Lynch kendine has sineması ve oluşturduğu yıldızlar kadrosuyla filmi gerçekleştirmiş ve baharatı da sanki biraz uyuşturucu metaforu olarak kullanmıştı. Ancak maalesef zamanında efektleri ilkel bulunmuş ve sıkıcı bir bilim kurgu olarak değerlendirilmişti. Arrival, Sicario, Incendies ve Blade Runner 2049 gibi filmleriyle de büyük kitlelere ulaşan Kanadalı yönetmen  Denis Villeneuve, romana tamamen bağlı kalarak bugünün bilimkurgu sineması tutkunlarının çok seveceği bir uyarlama gerçekleştirmiş. Christopher Nolan sinemasıyla büyüyen ve kültürünü onun filmleriyle ya da en fazla Matrix’le başlatan bir kuşak için büyük arzu nesnesi sunuyor yönetmen. Tasarımlarıyla, soğuk ve karanlık atmosferiyle, Timothée Chalamet ve Zendaya gibi genç ikonlarıyla, usta müzisyen Hans Zimmer imzalı müzikleriyle; yeni nesil için daha ciddi, daha koyu ve daha politik bir Star Wars evreni kuruyor. Aksiyonu yüksek, tempo sorunu yok, her sahnesi ince ince işlenmiş ve hikayesi de  düzgünce paketlenmiş pahalı ve şık bir bilim kurgu. İkinci filme sağlam bir kanca atıyor ve serinin devamı için uzun soluklu bir ‘geri sayım’ başlatıyor. Dune gibi ‘seçilmiş kişi’ destanları anlatan uyarlamalar belli bir yaşın üstündekilere artık biraz kabak tadı veriyor olabilir. Ama ‘eski’ filmlerle arası pek iyi olmayan genç kuşak için bu önemli hikayelerin sağlam kurgularla anlatılmaları çok önemli!