29 Mart 2024, Cuma
Haber Giriş: 16.04.2021 06:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:15

Çağdaş masal

Barış Müstecaplıoğlu yeni romanı Ahtapotun Rüyası’nda çağdaş bir masal anlatıyor. Üstelik bu masalda Türk mitolojisinden varlıklara da yer vermiş
Çağdaş masal
Doğu Yücel
[email protected] Süt Kardeşler’de Şener Şen’in meşhur repliğini bilirsiniz; “Gulyabani diye bir şey yoktur. Olamaz. Ama olabilir de.” Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani romanında da, Süt Kardeşler’de de Gulyabani diye bir şey yoktur, olamaz ama bu düşsel varlıkların etkileri olabilir, olmuştur da. Bilinçaltından çıkan masallar, mitolojik hikayeler ve gördüğümüz rüyalar her daim insanlığa yol göstermiş, çıkmazları aşmamıza, düğümleri çözmemize yardımcı olmuştur. Fantastik edebiyat tarzındaki seri romanlarıyla ülkemizde adeta hayal gücünün bayrağını taşıyan Barış Müstecaplıoğlu, 2002’de yayımlanan ilk romanından beri işte tam olarak bunu yapıyor.  Yazarın bir önceki öykü kitabının adında (Gerçekler Kırıldı) geçtiği gibi, gerçekleri kıran Müstecaplıoğlu’nun yeni kitabı Ahtapotun Rüyası, yazarın düşsel edebiyatının bir özeti olarak da görülebilir. Roman, Perg Efsaneleri gibi oldukça Tolkien-esk bir diyarda bir dağkuşu ile tepegözün pastoral bir ortamdaki yolculuğuyla başlıyor. Derken ikinci bölümde günümüz gerçekliğine geliyoruz, baş karakterimiz Hasan’ın antika bir masa ve onun içinden uzanan ellerle yaşadığı tuhaf olaylara tanıklık ediyoruz. Romanın ortalarına doğru önceki kitabındaki nefis kısa öyküsü Rıfat Efendi ve Mucizeler Konağı’ndan Rıfat Efendi karşımıza çıkıyor ve kitap Miyazaki’nin animelerini anımsatan bir atmosfere dümen kırıyor.  Devamında da paralel kurguyla fantastik diyar ile giderek fantastikleşen günümüz arasında mekik dokumaya devam ediyoruz. Bu kurgu yapısıyla açıkçası daha önce hiç karşılaşmamıştım. Tamam, Harry Potter, Amber Yıllıkları veya Bitmeyecek Öykü gibi fantastik edebiyat klasiklerinde gerçek dünya ve sihir dünyası arasında geçişler vardır ama bu ikili yapının eşit ağırlıkta oluşu bir ilk olabilir. Zaten sonra gerçek hayat da gerçeküstü bir hal alıyor, düşle gerçek, geçmişle şimdiki zaman hemhal oluyor. Bu kitap için imdb’de olduğu gibi türleri yan yana yazmamız istense: Fantastik, büyülügerçekçilik, gizem, macera diye birçok türü sıralamamız gerekir. Ama neticede Ahtapotun Rüyası için baştan sona çağdaş bir masal diyebiliriz.

Gulyabani de burada

En güzeli bu masalın içinde Müstecaplıoğlu’nun Türk mitolojisinden varlıklara yer vermiş olması. “Uzun zamandır Türk ve Anadolu mitolojisini, fantastik halk hikayelerini temel alan bir kitap yazmak, bu toprakların hayal gücünün zenginliğini sergilemek istiyordum. Dede Korkut Hikayeleri’ni, Gulyabani’yi, Şahmeran’ı, Alkarısı’nı, Zümrüdü Anka’yı aynı öyküde nasıl buluşturabilirim diye düşünüyordum,” diyor yazar ve bu yerel efsaneler arasından Dede Korkut Hikayeleri’ni ayrı bir yere koyduğunu belirtiyor. “Çocukluk yaşlarımda okuduğum bu eseri hem kitabı kurgularken hem de yazarken defalarca okudum, Basat, Selcan Hatun, Boğaç gibi sevdiğim karakterleri öyküme farklı kimliklerle ama Dede Korkut Hikayeleri’ndeki karakteristik özelliklerini koruyarak dahil ettim.” Bahaeddin Ögel’in Türk Mitolojisi isimli iki ciltlik akademik çalışması da yazarın bir diğer kaynağı olmuş. Ahtapotun Rüyası’nın en renkli ve en ürkünç misafirlerinden biri elbette Gulyabani. Beyoğlu’nda, Atlas Pasajı’nda geçtiğimiz haftalarda açılan İstanbul Sineması Müzesi’nin en popüler figürünün o olmasına şaşırmadık. Müstecaplıoğlu, romandaki Gulyabani’yi tarif ederken Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanından, Süt Kardeşler filminden ve yeniden Bahaeddin Ögel’in çalışmasından faydalanmış. Tabii tüm bu düşsel varlıklar romanda tüm ihtişamlarıyla belirse de Müstecaplıoğlu hikâye boyunca insanı anlatıyor aslında. Travmalarımızı, bağımlılıklarımızı, zamanla ilişkimizi mercek altına koyuyor, masalsı bir perspektiften insanın “var olmayan” zincirlerini tartışıyor. Ahtapotun Rüyası ve bu rüyadan geçen tepegöz, mentorin ve ruhyiyenlerin gerçekliği yoktur elbette. Olamaz. Ama etrafımıza dikkatli baktığımızda olabilir de! Ahtapotun Rüyası/ Barış Müstecaplıoğlu/ Doğan Kitap/ 224 Sayfa.