18 Nisan 2024, Perşembe
Haber Giriş: 23.07.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:16

Cennet orgazmın özgür yaşandığı yer olurdu

Orgazmın Felsefesi’nin yazarı, Alman felsefeci Claus-Steffen Mahnkopf: “Felsefe orgazm konusunu hep bastırmış, yok saymış. O yüzden kavram hakkında entelektüel düşünce henüz başlangıç aşamasında”
Cennet orgazmın özgür yaşandığı yer olurdu
Alman felsefeci, sosyolog ve müzikolog Claus-Steffen Mahnkopf, Orgazmın Felsefesi (Tellekt) adlı kitabıyla ulaşılabilecek en yüksek zevkin, efsanelere konu olan doruk noktasının felsefesini yapıyor. Bilenlerin tekrarını, bilmeyenlerin sırlarını istediği orgazm, yazara göre özellikle felsefe alanında hep bastırıldı ve yok sayıldı. Bunun için şimdi felsefeyle orgazmı birleştirmenin zamanı! Mahnkopf, Türkiye’den O2’ye konuştu… Müzik bilimi, sosyoloji ve felsefe okuduğunuzu, Jürgen Habermas gibi isimlerden ders aldığınızı, doktoranızı felsefe alanında tamamladığınızı biliyoruz. Orgazmı odağına alan bir kitap fikri nasıl doğdu?  On beş yıl önce felsefe metinlerinde, felsefi çalışmalarda bir kez olsun “orgazm” sözcüğünün geçmediğini fark ettim. Felsefe orgazm konusunu unutmuş ya da bastırıp yok saymış belli ki. Bu konuya adanan bir kitap yazmanın zamanı geldiğini düşündüm. 

Cinselliğin doruğu

Peki orgazm en basit haliyle nedir ve ne değildir?  Orgazm cinsellikle ulaşılan doruğa verilen isimdir, bileşeni yüksek duygular olan, kaçınılmaz bir fiziksel reaksiyondur. Ne değildire gelince... Bir fikir değildir! İnsanlık ne kadar farkında, ne kadar biliyor bu duyguyu, bu hâli?   Yüksek oranda farkındayız diyebilirim. Fenomenin farkındayız. Hakkında konuşuyoruz.  Müzikte, bilimde, gündelik hayatın pratiklerinde bahsettiğiniz orgazm haline, doruğa ulaşma haline ulaşmak mümkün mü? Diğer bir deyişle, orgazm ille de seks ile mi bağlantılı?  Elbette. Gerçek orgazm cinsellikle gerçekleşir ama aynı zamanda edebiyatta, filmde, sanatta, müzikte de kendini gösterir. Bu alanlarda orgazm semboliktir. Bilimde araştırmanın nesnesidir orgazm. Günlük hayatta ise bir fantezidir.  Hazza ulaşmanın farklı dillerdeki karşılıklarını sayıyorsunuz kitapta: Islak ölüm, küçük ölüm, ıslak mezar... Hazzı neden ölüme bu kadar yaklaştırıp yakıştırıyoruz?  Güzel bir soru ve yanıtlaması da bir o kadar zor. Hayat ve ölüm kardeş gibidir. Cinsellik eyleminden sonra, çoğalma ödevinin yaşamla ilgili kısmı yerine getirilmiş olur. Genel olarak, böylesine güzellikteki anların ardından yaşamın kendisi artık o kadar önemli değildir.  Dünya, orgazmın feminenleşmesine ihtiyaç duyar. Erkek orgazmını norm sayarak fikirlerinin çıkış noktası kabul eden yaygın söylemden kendimizi böyle ayırabiliriz,” diyorsunuz. Bu feminenleşme gereksinimini açar mısınız?  Doğrusu cinsellik ve özellikle orgazmla ilgili yaklaşım ve düşüncelerimiz erkek egemen. Kadın tarafı hep bir kenara atılmış. Oysa kadın tarafı belki de çok daha değerli. Bunun için diyorum ki cinsellik bir bütün olarak daha feminen bir hâl almalı.  Kadın orgazmı ile erkek orgazmı arasındaki farkı nasıl açıklarsınız?  Bilimsel çalışmalar, 2500 yıldır üretilen edebi metinler ve insanların yorumlarından şunu söyleyebiliriz: Kadın orgazmı çok daha yoğun, uzun süreli, daha sık yaşanıyor ve erkek orgazmından çok daha duygusal. Erkek orgazmının temelde biyolojik bir fonksiyonu var. Çoğalmayı sağlamak için boşalmak yeterli. Bunun için de boşalmayı hızlıca başarmak erkek için yeterli. Kadınsa, doruğa ulaşmak için, hatta birden fazla kez doruğa ulaşmak için daha fazla zamana sahip. Kadınlar için orgazm biyolojik olarak daha az fonksiyonel bu yönüyle.  Performans toplumu tanımından yola çıkarak, orgazm da artık kendini kanıtlama alanlarından birine dönüştü diyebilir miyiz? Bu başarı baskısı, orgazmın felsefesinde neye denk geliyor?  Felsefi açıdan konuşmak gerekirse, tezim şu: Orgazm hayatın doğrulamasıdır. Kendimizi performans odaklı düşünmekten kurtarmalıyız. Seks özgürlüktür. Orgazm özgürlüktür. Orgazm endüstrisini anlamak zorundayız, anlayalım ki istemeden dönüştürülmeye çalıştığımız şeyi de anlayabilelim.  Kişisel gelişim rehberlerinin kıyısından geçmeyen ve hiçbir dinî temeli olmayan bu kitap, gerçekten de güzel yaşamın felsefesine yapılmış bir katkıdır” diyerek kitabı tamamlıyorsunuz. Literatüre baktığınızda, orgazmla alakalı kaynaklarda ne görüyorsunuz?   Bilimsel literatür fena sayılmaz, ancak kurgu eserler bile çoğu zaman orgazmı anlatmakta başarısız kalmış. Felsefeye gelince çoğunlukla bu konu bastırılmış ve yok sayılmış. Orgazm konusunda entelektüel düşünce daha çok başlarda, bunu söyleyebilirim.  Orgazm ile özgürlük arasında kitap boyunca birçok kez bağ kuruyorsunuz. Bunu açar mısınız? Bireysel, toplumsal özgürleşme doyuma ulaşmayla mı sağlanacak?  Herkesin, tüm kadınların, cinselliğini zevkle yaşayabildiği bir dünya düşünün; tam özgürlük haliyle, korkular olmadan herkesin orgazmı deneyimleyebildiğini düşünün. Politikanın, ahlakın, dinin baskısı olmadan orgazm! Cennet böyle bir şey olurdu herhalde. Ne yazık ki çoğu kültürde bu hâlâ mümkün görünmüyor.  Orgazmda duyguların yerinden, aşkla orgazm ilişkisinden de bahsedelim… Elbette cinsellik ve orgazm aşk olmadan da yaşanabilir. Yine de, eğer aşk varsa diğer türlüsüyle karşılaştırılamayacak bir tatmin beraberinde gelir!  Orgazmın Felsefesi / Claus-Steffen / Mahnkopf / Çeviren: Behlül Çalışkan / Tellekt / Felsefe 184 Sayfa