28 Mart 2024, Perşembe
Haber Giriş: 17.09.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

“Ok atmak dünyayı yayın içinden görmektir”

Simyacı başta olmak üzere 84 dilde yayımlanan kitaplarının toplam satışı 320 milyonu aşan Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun yeni kitabı Okçu’nun Yolu (The Archer) Can Yayınları etiketiyle 21 Eylül’de raflarda. Paulo Coelho, yeni kitabıyla ilgili Türkiye’den O2’ye konuştu
“Ok atmak dünyayı yayın içinden görmektir”

Ülkemizdeki okurların da çok sevdiği Paulo Coelho, kuşkusuz kitaplarıyla pek çok hayata dokunup onların üstünde değişimler yaratmayı başaran bilge yazarlardan. Artık kültleşen romanı Simyacı’dan başlamak üzere onun sadık okurları, kitaplarına bir tür kendini ve hayatı tanıma rehberi olarak yaklaşıyor, her bir satırında yaşamlarını dönüştürecek ilham kaynaklarının peşine düşüyor. Coelho’nun yine merakla beklenen Okçu’nun Yolu adlı kitabı da yine benzer bir şekilde gören gözler için satır satır derinleşen benzersiz bir ilham ‘denizi’ sunuyor. 21 Eylül’de Can Yayınları etiketi ve Emrah İmre’nin nitelikli çevirisiyle raflarda yer alacak olan romanın Türkçe edisyonuna ise Murat Kalkavan’ın incelikli illüstrasyonları eşlik ediyor. Okçu’nun Yolu’nda, bir zamanlar olağanüstü bir yay ve ok yeteneğiyle ünlü olan, ancak o zamandan beri kendisini toplum hayatından çeken Tetsuya ve onu aramaya gelen çocukla tanışıyoruz. Çocuğun birçok sorusu vardır ve onları yanıtlarken Tetsuya, anlamlı bir yaşamın ilkelerini ve yayın yolunu gösterir. Paulo Coelho’nun hikayesi, eylem ve ruh arasında bir bağlantı olmadan yaşamanın yerine getirilemeyeceğini, reddedilme veya başarısızlık korkusuyla kısıtlanmış bir hayatın yaşamaya değer bir hayat olmadığını öne sürüyor. Bunun yerine kişi risk almalı, cesaretini geliştirmeli ve kaderin sunduğu birçok beklenmedik dönüşü kucaklamalıdır. “Etrafınızda bulunan basit şeylere dikkat ederek yaşamın özünü öğrenirsiniz” diyen Paulo Coelho, Okçu’nun Yolu’na dair şunları söylüyor. Siz de bir okçusunuz. Sizi bu spora çeken neydi? Gençken bunun çok havalı olduğunu düşünürdüm. Kendime şöyle derdim hep: “Bir gün bunu ben de yapacağım.” Daha sonra Pireneler’de yaşamaya başladım, orada küçük bir evim vardı ve şans eseri biriyle tanıştım. Bu kişi bana yay ve oku nasıl kullanacağımı, okçulukla ilgili temel bilgileri öğretmeye başladı. Elinizi açtığınız anda aşırı bir gerilimden tam bir rahatlamaya doğru gidiyorsunuz. Bu gerçekten çok zarif bir spor  çünkü iyi bir yay çekimi için iyi bir duruşa ihtiyacınız oluyor. Okçuluk yalnızca egzersiz yapmak değil, yapmak istediğiniz bir şeyi yapmaya nasıl odaklanacağınızı ve egzersizi bu şekilde yapmayı öğrenmekle ilgili. Ben de böylece öğrenmiş oldum.