28 Mart 2024, Perşembe
Haber Giriş: 26.11.2021 04:29 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:18

3 farklı mekanda ‘meydan’ın hafızası

Bu hafta üç sergiye meydanın belleğini merkeze alarak bakıyoruz. Sibel Horada’nın Kesinti ve Akış adlı solo sergisi ile AKM Galeri’deki Yeniden ve Dönüşüm TAKSİM MAKSİM sergileri
3 farklı mekanda ‘meydan’ın hafızası
Meydan; içinde kalabalıkların buluştuğu, karşılaştığı, kaynaştığı, birlikte kuvvetlendiği bir yer olarak bir yandan kentin hafızasında güçlü bir imge olarak yer alır; öte yandan meydanın kendi belleği vardır. Gökyüzü, ağaçlar, binalar, parke taşları ve varsa meydanın kalbinde yer alan anıt, meydanda olan biten her neyse sonsuza kadar tanık olarak oradadır. Taksim Meydanı, toplumsal hafızamızın adeta merkez üssü. Meydanı çevreleyen ve meydanda yankılanan türlü ses ve görüntü bizi hatırlamaya zorlar ve unutmamayı diri tutar. Temas/Yorum bu hafta üç sergiye meydanın belleğini merkeze alarak bakıyor. Sergilerden ilki Sibel Horada’nın Versus Art Project’te açılan ve 11 Aralık’a dek süren Kesinti ve Akış adlı solo sergisi. Horada, video, yerleştirme, heykel ve ebru gibi farklı medyumlar aracılığıyla tarihin ve şimdinin kesinti ve akışında; Taksim, inşaat, ulusal kimlik, hafıza, su yolları, meydanlar ve yıkımları referans alarak kent ile onun içinde akan su eşliğinde bir diyaloğa giriyor. 
Versus Art Project - Kesinti ve Akış, Sibel Horada.
Versus Art Project - Kesinti ve Akış, Sibel Horada.
Adını, eskiden Galata-Beyoğlu suyunun “taksim edildiği”, Taksim Maksemi’nden alan Taksim Meydanı ve aynı zamanda bir çeşme olarak tasarlanan, lakin su kaynağına hiç bağlanmayan Taksim Cumhuriyet Anıtı eşliğinde Horada, suyun akışı, paylaşımı ve dönüştürücü gücünü serginin tümüne yayıyor. Su, bu sergide ekolojik bir ihtiyaç olarak evrensel su etiği çerçevesinde akan ve dolaşan ortak bir mülk olmanın yanında yeryüzünün hafızasını saklayan ve dağıtan akışkan bir form olarak da geçmişle temas ediyor. Hafızanın kesintiye uğratılan noktaları, suyun İstanbul’daki izini sürerek, Taksim’den Belgrad Ormanları’na ve orada Valide Sultan Bendi’ne ulaşıyor. Suyun yolu, meydanın hafızası ve kesintinin imkansızlığı birbirini tamamlıyor.

Akışın kalbi Taksim

Taksim akışın kalbi. Onu çevreleyen her bir öğenin bu akışta cümlesi var. İstanbul sanat sahnesinin sesleri ve renklerinin buluşma yeri AKM’nin bu akışta kurduğu cümleler asla unutulmaz. 13 yıldır sessiz ama sessizliğinde geliştirdiği işaret dili unutmamayı hep diri tuttu ve şimdi sesler ve renkler yeniden canlanıyor. Atatürk Kültür Merkezi’nin çok önemli bir parçası olan AKM Sanat Galerisi de yeniden açıldı. Doğrudan meydanla temas eden yeni mekân hem içeriyi dışarıya taşıyor hem de meydanın tüm bildiklerini de içeriye bırakıyor.  Galeri yeni mekânında, 29 Ekim’de, danışmanlığını Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın, küratörlüğünü ise Haldun Dostoğlu ve Gizem Gedik’in birlikte yaptığı Yeniden isimli bir sergiyle açıldı. 28 Kasım’a dek süren sergide, AKM’nin yapıldığı 1969 yılından sonra doğan on altı sanatçının işleri var. Yeni sergi, genç üretimi merkeze alarak meydanın hafızasını mekânın hafızası ile birleştiriyor. Zira AKM’nin tarihinde yapılan sergilerle bugün Türkiye’de hakkında konuştuğumuz çağdaş sanatçıların pek çoğu geniş kitlelerle buluşabilmiştir. Zira o yıllarda AKM’de açılan sergiler bir yandan yeni ve genç olanı destekliyor diğer yandan da sanatçılara diğer sergi mekânlarına göre geniş bir sergileme imkânı sunuyordu.  Yeniden sergisi, on altı sanatçıyı meydanın ve galerinin hafızasına ortak ederken; kaos ile düzen arasına tutunmuş insan oluşun girinti ve çıkıntılarına bireyselden toplumsala uzanan bir bakışla göz dikiyor. Burada kalarak geriye bakışın gerçeği ifşa eden şeffaflığında… Sahne şimdi meydanı seslendiriyor.

Dönüşüm TAKSİM MAKSİM

Yeniden sergisiyle eş zamanlı açılan, 14 Kasım’da sona eren Dönüşüm TAKSİM MAKSİM sergisi de birbirinden bağımsız nesnelerle, Beyoğlu’nun hafızasında güçlü bir yeri olan eski Maksim’in yerinde ve ruhunda bambaşka dünyalar esen geçmişine temas ediyordu. Küratörlüğünü Ayça Okay’ın danışmanlığını ise yine Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın yaptığı sergi; “Nesnelerin tepetaklak edilişi geçmişi bugüne nasıl bağlar? Mekânın hafızası, anlamı olasılıklar içinde nereye saklar?” sorularını akla getirirken; meydanın kaosunun ve dönüşümünün sergiye dahil olduğunu düşündürüyordu.