23 Nisan 2024, Salı Gazete Oksijen
Haber Giriş: 23.07.2021 04:30 | Son Güncelleme: 28.11.2022 18:02

Ailelerimiz olmasa yanmıştık!

Türkiye’nin pırlanta gibi gençleri, buna rağmen iş bulamıyor. Bulanlarsa asgari ücret ya da çok az üzerinde bir maaş aldıkları için kendilerine bir hayat kuramıyor, aileleriyle birlikte yaşıyor. Aralarında üç dil bilen de babasının yanında inşaat işçiliği yapan da var
Ailelerimiz olmasa yanmıştık!
Mine Şenocaklı

[email protected] Bugünlerde işsizseniz çok fena. Peki en az bir üniversite diplomasına sahip, vasıflı ve beyaz yakalı bir çalışansanız, ne mi mutlu? Yok, öyle değil. Bu kez de asgari ücret ya da bir tık fazla bir maaşla, ayın üçüncü gününden itibaren iki yakayı bir araya getirme derdinde sürünüp gidiyorsunuz. Hiç abartmıyorum, hayatının baharında, iyi eğitimli, dinamik, ülkesini çok seven gencecik bir neslin içinde bulunduğu bir çaresizliği resmediyorum. Kendi izlenimlerimle değil, o gençlerin ağzından...  Bazıları ismini vermekten imtina eden, bazısı fotoğraf çekilmesini istemeyen gençlerle konuştum. İşte size kısa bir özeti...

Üç dil biliyor, inşaat işçiliğini tercih ediyor

Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi mezunu, ardından Erasmus’la Polonya’da Varşova Üniversitesi’nde siyaset bilimi birikimini perçinlemiş, pırıl pırıl bir genç Canberk Tanoğlu... 25 yaşında, diplomalı, üç yabancı dil biliyor ve kendi deyimiyle inşaat ustası babasının yanında ‘amelilik’ yapıyor!  Bu da bir şans, zira babası inşaat ustası olmasa belki böyle bir işi de olmayacaktı. Bu arada hemen bir not düşelim, babası da Kabataş Erkek Lisesi mezunu, 12 Eylül mağdurlarından. İşkence ya da hapisten söz etmiyoruz, torpilli asker çocukları sebebiyle hayalindeki Spor Akademisi’ne girememiş... Şimdi işinde bir numara bir inşaat ustası. Belki de hayatın garip bir cilvesi, baksanıza oğlu üniversite mezunu ve ancak onun yanında iş bulabiliyor. 

Canberk Tanoğlu
Canberk Tanoğlu

Canberk, annesiyle birlikte yaşıyor... Kirası yok, kazandığını kendine harcayabiliyor ve ancak geçiniyor. İş için pek çok yere başvurmuş, ama hiç olumlu bir dönüş alamamış. “Hep siyaset bilimiyle ilgili iş aradım. ‘Diplomamı ezdirmem’ dedim. Yoksa bir çağrı merkezinden teklif gelmişti, maaş 4.250 TL idi. Ben babamın yanında da bu parayı boya, harç, zımpara yaparak kazanıyorum. Bari babama bir faydam olsun” diyor Canberk. Biraz umutsuz, biraz küskün ve biraz da kızgın anlatmayı sürdürüyor: “Başlangıçta iş bulamadığım için çok üzülmüştüm, çünkü liyakata inanıyordum. Ben bu eğitimimle, bu çalışkanlığımla bir yere gelebilirim diye düşünüyordum. Ama gördüm ki, bu ülkede ne eşitlik var ne demokrasi ne de liyakat! Bakanlıkların ve üniversite kadrolarının nasıl doldurulduğunu görüyoruz. İşte Melih Bulu’nun atanması ve görevden alınması...” Peki, pek çok genç ülkeyi terk ederken hiç aklına gelmemiş mi yurt dışında bir iş bakmak? Liseden arkadaşlarını sayıyor bir bir: “Sena Boğaziçi’nde tarih okudu, Berlin’e gitti. Serter, Mimar Sinan’da iç mimarlık okudu, İsveç’e gitti. Bora, sosyoloji okudu, Fransa’ya gitti. Güney, siyaset bilimi okudu, Paris’e gitti!”  Canberk, ülkesinde kalmak istiyor. En azından biraz daha sabredecek. Bir yıl daha direnecek, KPSS’ye girecek. “İlk sınavı kazanacağımdan eminim, ama mülakatta beni alırlar mı, emin değilim. Bu ülkede sınavda birinci olup, mülakatta elenenleri gördük çünkü” diyor...

Diplomayı çöpe attı tezkere bırakacak

Adı Mustafa... Soyadını vermek istemiyor, fotoğraf çektirmek de... Sebebini sonra anlatacağım. 26 yaşında... Beykent Üniversitesi Sermaye Piyasaları Portföy Yönetimi’nden mezun olmuş ve büyük bir holdingin finans departmanında işe girmiş. İki yıla yakın çalışmış, askerlik görevi için ayrılmış. Tam o sırada pandemi patlamış, askerliğe alımlar durdurulmuş ve işsiz kalmış. İşten ayrıldığında maaşı 4.500 TL imiş.  Askere gidemeyip boşta kalınca, panikle pek çok iş başvurusu yapmış. Şu anda Maslak’taki bütün plazalardan haftada en az bir teklif geliyormuş. Mustafa memnun olmalı değil mi? Yok değil? “Teklif bol da, maaşları bir görmelisiniz! Asgari ücret değil ama bir tık üstü... Ortalama 3.500 TL. Maksimum 4.000 TL. İşverenlerin hepsi krizden ve pandemiden faydalanmaya çalışıyor. Ailemin hali vakti yerinde olmasa, onlarla oturuyor olmasam, benim bu parayla bir hayat kurmam mümkün olabilir mi? Mümkün değil. Kasımda askere gideceğim, bu arada harçlığımı çıkarmak için dayımın Osmanbey’deki tekstil firmasında çalışıyorum. Haftalığım 700 TL. İyi ki dayım var, en azından harçlığım çıkıyor. Dayısı olmayan ne yapacak peki?” diyor Mustafa. 

Doktor sevgilisiyle eşit maaş peşinde

Peki bundan sonra ne yapacak? Tezkere bırakacak! Mustafa, “Başka çaresi yok, devlete sırtımı dayayacağım. En azından orada maaşlar iyi. Batı’da çalışırsanız maaş 7.000 TL’den başlıyor, Doğu olursa 10.500 TL... Maslak’taki bir teklifi kabul etsem, verecekleri maaş ancak rutubetli bir gecekonduda yaşamama yeter. Düzgün bir ev tutmak istesem, en ucuzundan 2.500 TL. Peki ne yiyip, ne içeceğim? Doktor bir kız arkadaşım var, etraftan ‘Evlenin artık’ deyip duruyorlar. Demesi kolay tabii... Benim onunla sosyal ve ekonomik olarak eşitlenmem ancak asker olmamla mümkün. Başka yolu yok.”  Mustafa da çözümü böyle bulmuş. Dört yıllık finans eğitimiyle ilgisi olmayan, verimli olup olmayacağı, mutlu olup olmayacağı hiç belli olmayan bir gelecek çizmek zorunda hissediyor kendini. Aslına bakarsanız hissetmiyor, kesin kararlı. 

Gerçekler Türkiye, hayaller Almanya

İlayda Kurum
İlayda Kurum

24 yaşında, çalışkan mı çalışkan bir kız İlayda Kurum. İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Yönetimi mezunu... “Daha lise sondayken, kuzenimin yabancı bir sağlık sigortası şirketinde çalışan eşine ‘Beni de işe al?’ derdim. Liseden mezun olur olmaz sözünü tuttu, bana iş buldu. Hem üniversiteye gidiyordum hem de işe... Ev Beyoğlu’nda, okul Avcılar’da, iş Mecidiyeköy’de... Sabah 6’da kalkıyordum, 7’de yola çıkıyordum. Metrobüsle tam 25 duraktı okulum... 2 saat gidiş, 2 saat dönüş... İş öğleden sonra 4’ten gece yarısı 12’ye kadar. 00.30’da evde oluyordum. Dört yıl böyle çalıştım... İşten ayrıldığımda maaşım 4.500 TL idi. Üniversiteden mezun oldum. Şimdi özel bir hastanede işe başladım. Maaşım 5.500 TL” diye kariyer öyküsünü özetliyor İlayda. Dört yıl resmen sürünmüş, çok ağır şartlarda çalışmış, bu sayede bu işi bulmuş. Ama hala ailesiyle oturmak zorunda... İlayda dertli dertli anlatıyor: “Hiç nankörlük etmeyeyim, her şeyi ailem karşılıyor. Kazandığım bana kalıyor. Yeni yerler görmek, seyahat etmek istiyorum. Ama bu maaşla çok mümkün değil. Bu yıl, yine Gelişim Üniversitesi’nde yüksek lisansa başlıyorum. Hayalim Almanya’da hemşirelik yapmak. Bir arkadaşım Almanya’da huzurevinde işe başladı, 1.800 euro maaş alıyor. Lojmanda kalıyor ve sadece 100 euro kira veriyor. Üstelik bu başlangıç maaşı... Türkiye’de aynı işi yapan arkadaşlarımın aldığı maaş ise maksimum 3.500 TL. O da iş bulabilirlerse... O sebeple çoğu memleketine ailelerinin yanına döndü. Çünkü kazandığınız para ne kiraya, ne yaşamaya yetiyor.”  Ortalama bir hayal peşinde İlayda... Bu ortalama hayalini hayata geçirmek için bir hesap kitap yapmış, 10.000 TL kazanması gerek. Ama Türkiye’de bu bir hayal... O sebeple tüm gençler için gerçekler Türkiye olunca, hayalleri Almanya, Kanada, Japonya oluyor... Ya da hayalleri unutup, kırpmak, İstanbul’dan ayrılıp başka bir hayatı baba ocağında kurmak...

Mimarlık diploması ve Japoncası var, neye yarar? 

Tuğçe Aydın, 28 yaşında... Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık mezunu. Ardından Erasmus’la Prag’a gitmiş, bir mimarlık ofisinde çalışmış. Dönüşte, bir tasarım firmasında işe başlamış. “Anahtar teslimi kafe, restoran, pastane yapıyorduk. 1.800 TL maaşla başladım, iki yıl sonra 3.000 TL maaş alırken işi bıraktım. Sigortamı asgari ücret üzerinden yapmışlardı, aldığım maaşa göre çok fazla çalışıyordum. Dayanamadım, ayrıldım. Ardından büyük AVM projeleri çizen bir firmada iş buldum, 3.500 TL maaşla... Ama inşaat sektörü krizine denk geldim ve dokuz ay sonra işten çıkartıldım. Son işe giren bendim, o sebeple ilk çıkartılanlar arasında ben de vardım. Yedi ay işsizlik parası aldım. Şimdi İstanbul’da bir ilçe belediyesinde çalışıyorum. Maaşım ortalama 5.000 TL.” diye anlatıyor Tuğçe.

“Ayrı bir ev kurmam mümkün görünmüyor”

Tuğçe, asker kızı... Babası yeni emekli olmuş ve tüm aile Samsun’dan İstanbul’a gelmişler. Tuğçe şimdi Sarıyer’de annesi, babası ve liseyi yeni bitiren erkek kardeşiyle yaşıyor. Kira 3.000 TL, kirayı Tuğçe ödüyor, diğer tüm ev masrafları babanın emekli maaşından... 

Tuğçe Aydın
Tuğçe Aydın

“Çok hayalim vardı. İki yıl Japonca kursuna gittim, Japonya’da yüksek lisans yapmak istiyordum, olmadı! Arkadaşlarımın pek çoğu yurt dışına gitti, ben de gidebilmek için Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladım, yurt dışında denklik tutturabilmek için... Bu arada Açık Öğretim’de sosyoloji okuyorum, ikinci sınıftayım...Kanada’ya gitmenin yollarını arıyorum. Türkiye’de her şey belirsiz. Çok çalışmak da iyi eğitim almak da yetmiyor. Geleceğe dair hiçbir plan yapamıyorum. Altı yıl oldu iş hayatına başlayalı. Hala aynı yerde sayıyorum, hatta daha da kötü durumdayım. 1.800 TL maaş alırken birkaç kuruş artırıp dolar alıyordum. Artık kredi kartını böldürmeden hiçbir alışveriş yapamıyorum” diyor Tuğçe... Sonra eklemeden edemiyor, “Sakın yanlış anlamayın, tabii ki biliyorum yaşıtlarım arasında pek çok işsiz var. Ben şanslıyım, ailem var, ama ayrı bir ev kurmak istiyorum ve görünen o ki bu mümkün olmayacak.”  İşte iş sahibi, yaklaşık 5.000 TL maaşla geçinmeye çalışan, iyi eğitimli, akıllı ve çalışkan bir genç kızımızın hali... Japoncası var, neye yarar?

“Annem çalışmıyor olsa resmen aç kalırız!”

Samet Savaş zorlu bir çocukluk geçirmiş, aile içi şiddet yüzünden yıllar önce anne-babası ayrılmış. Şimdi annesi ve kardeşiyle birlikte oturuyor. Annesi asgari ücretli bir belediye çalışanı, kendisi bir teknoloji firmasında alım-satım sorumlusu olarak çalışıyor. 3.500 TL maaş alıyor. Gelelim diplomasına... Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’ni kazanmış ama masrafların altından kalkamayacağı için gidememiş, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde tam burslu olarak inşaat teknikerliği bölümünü bitirmiş. Diplomasını aldıktan sonra altı ay işsiz kalmış. Çok bunalımlı bir dönemmiş, şimdi hatırlamak bile istemiyor. Derken iş bulmuş, hem de diplomasına uygun. Pek sevinmiş, maaşı ve koşulları duyana kadar... “2018’de, bir inşaat şirketinde beton teknikeri olarak çalışmaya başladım. O zaman asgari ücret 2.300 TL idi. ‘Hiç yoktan iyidir’ dedim. Ama bu paraya 12 saat çalıştırdılar. Maaşlarımızı hiç gününde ödemediler, bölük pörçük verdiler, mesaileri ise hiç ödemediler. Bir yıl dayanabildim” diyor Samet.

Samet Savaş
Samet Savaş

Eyüp’te oturdukları evin kirası 2.000 TL, yani aya eksi 2.000 TL ile başlıyor. Kalıyor 1.500 TL... Samet ayın 5’i oldu mu sıfırı tüketiyor. “Mutfak masrafı, elektrik, doğalgaz, su faturaları derken cebimde 1 kuruş kalmıyor. Her ay başında, ‘Acaba bu ayın sonunu getirebilecek miyim?’ diye düşünüyorum. İki elimi yukarı açıyorum, dua ediyorum. Eğer annem çalışmıyor olsa, aç kalırız” diyor. 

“Kız arkadaş yapmam mümkün değil”

24 yaşında bir delikanlı Samet ve şu güne kadar tek bir kız arkadaşı olmamış. Sebebi mi? O anlatsın: “Paranız azsa, hayatı bir öncelik sırasıyla yaşamak zorunda kalıyorsunuz. Diyelim ki bir kız arkadaşım oldu... Bir yerde oturup bir çay içeceksiniz, bir tost yiyeceksiniz en azından... Hepsi masraf. Evde beni bekleyen bir ailem var ve bütün bir ayı geçireceğiz kıt kanaat. Öncelik sırasını nasıl yapacağım? Tabii ki önce ailemin ihtiyaçlarını gidermeliyim. O sebeple bir kız arkadaşım yok. Böyle giderse, olacağı da yok! Başka bir eve çıkmak mı? O zaten tümden hayal!” İşte Samet’in gerçekleri bu kadar net ve bu kadar acı... “Ben niye üniversiteye gittim? O kadar zorlukla okudum, o kadar zaman kaybettim. Şimdiki aklım olsa asla gitmezdim” diyor.

 İki üniversite bitirdi, ailesinin yanına döndü

26 yaşındaki Abdullah Talha Aslan, Balıkesir’de fen lisesinde okumuş, sınavda Türkiye 87’ncisi olarak Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanmış. Ardından açık öğretimde uluslararası ilişkiler bölümünü bitirmiş, şimdi de halkla ilişkiler ve reklamcılık okuyor. Bitmedi, önümüzdeki dönem Galatasaray Üniversitesi’nde kamu hukuku yüksek lisansına başlayacak. Parlak bir gelecek tarifi bu olsa gerek değil mi? Şimdi basamakları üçer beşer tırmanacak dediğinizi duyar gibiyim... Yok, öyle değil! Memleketine dönüp, ailesiyle birlikte yaşamaya başlamış. Devlet memuru olan anne babasının birikimleri ve borç harç derken, iki ay önce bir avukatlık bürosu açmış. Hedefi ilk iki yıl idare edip, sonra geçinecek kadar bir gelire sahip olmak Balıkesir’de.  Talha, “Bir yıl stajın ardından büyük bir hukuk bürosunda işe başladım. Aldığım maaş 4.250 TL idi. Bir arkadaşımla tuttuğumuz evin kirası ise 3.000 TL. Elektrik, su, doğalgaz derken 2.000 TL zaten baştan gidiyordu. Kalan 2.250 TL ile İstanbul’da yaşamak çok zordu. Bir konsere, tiyatroya gideyim deseniz, mümkün değil. Kız arkadaş deseniz, o da imkansız. Düşünsenize ayda bir dışarı çıksanız, önce bir konsere gidip ardından da bir yerde yemek yeseniz 400-500 TL tutar. Yani kira ve faturalardan sonra elimde kalan paranın dörtte biri... Kısacası bize konser de hayal, kız arkadaş da...” diyor.  Ev ve arabanın hayalini kurmak ise akıl dışı gelince Talha’ya, İstanbul’u terk etmeye karar vermiş. Şimdi anne ve babasının desteğiyle, Balıkesir’de bir gelecek inşa etme peşinde...

“Arkadaşlarım işsizken şikayet etmek şımarıklık olur”

“Size yanlış bir karar gibi gelebilir memleketime dönmek ama değil” diyor Talha ve şöyle devam ediyor: “İnsanlar sürekli soruyor tabii, ‘Bu kadar güzel okullarda okudun, niye memleketine döndün?’ diye... İstanbul iki seçenek sunuyor insana, ya memleketine döneceksin ya da yurt dışına çıkacaksın. Ben ülkemi terk etmemeye karar verdim. Yoksa İstanbul’da çok düşük standartlarda yaşamak zorunda kalacaktım.” Mutsuz olmamak için beklentilerini azaltmayı seçmiş Talha. Ülkenin durumunu çok iyi gözlemliyor ve çok mantıklı analizler yapıyor. “Bu ülkede dört gençten biri işsiz. Psikolog bir arkadaşım markette kasiyerlik yapıyor. Ülke bu haldeyken, benim şikayet etmem şımarıklık olur. ‘Bu ülke bizi hak etmiyor!’ diyenlere rastlıyorum. Böyle derseniz, hiç mutlu olamazsınız. Beklentilerinizi azaltıp, yolunuza devam etmelisiniz. En azından ben bunu yapıyorum” diyor.