19 Nisan 2024, Cuma
Haber Giriş: 07.05.2021 06:00 | Son Güncelleme: 28.11.2022 18:00

‘Bol deneme çözün, her yanlış için mutlu olun!’

Sekizinci sınıfa giden 1 milyon öğrenci bir ay sonra yapılacak LGS için son dönemece girmişken kötü bir sürprizle karşılaştı. Kapanmayla birlikte, yüz yüze ders hayal oldu. Oysa son 30 gün çok ama çok önemli. İşte 45 yıllık eğitimci Yasemin Pakkan’dan LGS öğrencilerine altın değerinde tavsiyeler:
‘Bol deneme çözün, her yanlış için mutlu olun!’
Mine Şenocaklı

[email protected] Sekizinci sınıfta öğrenim gören 1 milyon öğrenci tam 30 gün sonra hayatlarını değiştirecek bir sınavla, LGS’yle karşı karşıya... Yani 1 milyon aile istim üstünde, hali vakti yerinde olanlar bir yıldır özel öğretmenlerle, orta halliler ebeveyn desteğiyle hazırlanıyor bu hayat virajına... Tam böyle harıl harıl çalışırken çocuklar ve veliler LGS için, kötü bir sürprizle karşılaştılar. Kapanmayla birlikte, yüz yüze ders hayal oldu, çocukların moral ve motivasyonu da öyle... Dijitalde eğitimin yüz yüze eğitim gibi olmadığı artık herkesin bildiği bir durum, yoksul hanelerde ise zaten o bile erişim dışı. Şimdi herkes kapanmış, bir ay sonraki sınav için son ataklarını yapıyor evde, zira 13-14 yaşlarındaki bu çocukların gidecekleri lise, ileride hangi üniversiteye gireceklerini, o da hayatlarının yolunu belirleyecek.

Eğitim dendi mi akla gelen ilk isimlerden

Bunları yazarken bile imtina etmeye çalışıyorum. Zira çocuklar bu yazıdan bile strese girebilir, zaten yeterince stres varken başlarında. Ama merak etmeyin, öyle bir eğitimciyle yaptım ki bu söyleşiyi,emin olun, okuyanlar ek bir avantaj yakalayacak. 45 yıllık eğitimci Yasemin Pakkan, eğitim dendi mi ilk akla gelen isimlerden. Boşuna değil, kendisi reklamı sevmese de söyleyeyim, bugüne kadar Türkiye’de söz sahibi pek çok isim çocuğunu ona emanet etmiş, pek çok özel okulda görev almış, Şişli Terakki Lisesi’nden emekli olmuş... Üsküdar Amerikan Koleji’nin ilköğretim ayağı olan SEV Okulları’nın ilk kuruluşunda 5 yıl görev yapmış, ardından Özel Pakkan Eğitim Kurumu’nu açmış ve yıllarca LGS ve üniversiteye hazırlık kursları vermiş bir eğitimci... Ta ki kurslar 2015’te kapatılana kadarböyle devam etmiş. 15 yıllık emeğin sonucu ortaya çıkan eğitimci kadrosuyla birlikte, Türk-Alman Üniversitesi’nin Beykoz Yerleşkesi’nde, 15 dönüm içinde Özel Pakkan Okulları hayat bulmuş. Pakkan ana sınıfı, ilkokulu ve ortaokulu... Üç yılın ardından 300’e yakın öğrencileri var ve geçtiğimiz yıl 8’inci sınıfların yüzde 15’i Robert Kolej, Galatasaray Lisesi, Üsküdar Amerikan Koleji, Alman Lisesi gibi yüksek puanla öğrenci kabul eden okullara girmişler. Okul kurulalı henüz üç yıl olmuş ama bilen biliyor. Beykoz’daki okulun öğrencileri arasında Maçka, Zekeriyaköy, Ömerli, Maltepe, Göktürk, hatta Bakırköy gibi uzak semtlerden de gelenler var. Bu başarının ardında ise hem köklü eğitim kurumlarının deneyimini hem de hazırlık kurslarının pratikliğini bünyesinde barındıran Yasemin Pakkan var. Onunla, 30 gün sonra yapılacak LGS öncesinde hem öğrencilere hem de velilere verdiği altın değerindeki önerileri konuştuk.

Sınava stressiz giren çocuk daha başarılı oluyor

Hocam, 8. sınıflar hayatlarının ilk büyük sınavına girecekler. Ailelere ve çocuklara neler önerirsiniz? Son 30 günde ne yapsınlar?  Evet, bu ilk sınav ve bir daha tekrarı olmayan bir sınav. Anneler, babalar, çocuklar bu sınava odaklanmış durumda. 8’inci sınıfların hepsi, eyvah okul kapandı, öğretmenlerimizi göremeyeceğiz, sorularımızı nasıl soracağız, konuları zamanında bitirebilecek miyiz diye panikte. Anneler, ne yapsak, acaba çocuğa vitamin mi içirsek, her gün balık mı yedirsek, yoksa ilaç verip hormonlarını bir parça değiştirelim de sınav günü zihni daha mı açık olsun diyor panik içinde. Gerçekten çocuklarına hormon ilacı veren var mı? Bunların hepsini yaşadık. Hala var mı bilmiyorum ama sınava bu kadar stresli giren çocuğun başarılı olma şansı var mı? Arka planda anne çok beklentili ve o beklentiyi çocuğa sunuyor, “Eminim, muhteşem yapacaksın” diyor. Peki ya yapamazsam? Çocuk sınava bu endişeyle giriyor. Halbuki, “Yapabileceğinin en iyisini yap. Sen 90’da 90 yaparak Galatasaray’ı, Robert Koleji hedeflemiş olabilirsin. 90’da 85 yaptın. Tamam, o kadar güzel okullar var ki, beraber bakarız” demeliyiz. Bu o kadar önemli ki... Dolayısıyla senden tam bekliyoruz! Kimin için istiyorsun bunu, kendin için mi, çocuğun için mi? Küçücük bir çocuğun omuzlarına nasıl ağır bir yük bindiriyoruz değil mi? Benden, annem, babam, öğretmenlerim, okulum tam yapmamı bekliyor. İşte, buna odaklanan çocuk stresle bir şey yapamıyor. Hele ki bu işin daha da acıklı tarafları oluyor bazen. Eğer tam yapmamışsa bu çocuk, ceza da görebiliyor. Ben incineceğim, utanacağım, üzüleceğim, bazı şeylerden men edileceğim korkusu çocuğu bitiriyor. Tamam, LGS aileler için de, çocuk için de çok önemli bir sınav. Benim çocuğum okuduğu okuldan hop diye Üsküdar Amerikan’a, Alman Lisesi’ne, Kabataş’a geçebilecek. Ama bu şekilde çocuğu yönlendirmek, “Sen iyisin, kazanabilirsin” demek iyi sonuç vermiyor. Öyleyse ne yapılmalı? Bakın, bir taraf çocuğu böyle sınava sokuyor, başka bir tarafta ise başka bir çocuk var. Bu çocuk ilkokuldan beri güzel okuyan, sorgulayan, mutlu, ailenin baskı yapmadığı, anne babasıyla, öğretmenleriyle birlikte öğrenen, kültür zengini bir çocuk. Bu çocuk LGS’ye hiç hazırlanmasa bile, sürekli kitap okuduğu için, yorum yapma gücü eskiden beri olduğu için, ötekine göre çok daha başarılı oluyor. Çünkü eskidendi o, “Finlandiya’nın para birimi nedir?” gibi sorular… Şimde daha çok yoruma dayalı sorular var değil mi? Evet. Çocuk yorumlayabiliyor mu? Acaba kendinden bir şeyler katıyor mu? Son üç yıldır matematikte de bunu yaptılar. Matematik bambaşka bir şey oldu. Matematikte sorular inanılmaz uzun, sonunu getirmek neredeyse imkansız… Hafıza, yorum, hepsini ölçmek lazım. Koskoca bir paragraf, çocuk okuduğunu sona getirebiliyor mu acaba, bu da ölçülüyor. Eskidendi o armut piş ağzıma düş sorular. Çocuklar cevap şıklarını deneyerek bulurdu sonucu. Şimdi o yok. Diyeceğim, o diğer ailedeki çocuk zaten okuyarak, yorumlarla büyümüş. Aile de şunu söylüyor, “LGS’ye giriyorsun, tamam gir ama yapacağın şey seni ilgilendiriyor. Hiç yapmasan da, gidebileceğin çok güzel okullar var, ama hazırlanmak mı istiyorsun, hazırlan. Al sana işte kitaplar.” İşte bu çocuk LGS’de daha başarılı oluyor. Aile de şaşırıyor. “Biz hakikaten serbest bıraktık” diyorlar. Bir doktor anne vardı, “Öğretmenim, ne olur bu konuyla ilgili ödev vermeyin. Ben bugün kızımın saçına fön çektirmesini istiyorum” dedi. Ne Galatasaray kaldı ne Robert Kolej, hepsini kazandı. Yani çocuğu rahat bırakmak gerekiyor? Kesinlikle… Rahat bıraktığınız zaman LGS de rahatlıyor. O çocuklar birbiriyle kıyasıya rekabet etmek yerine kendini aşmaya çalışıyor. Şimdi 80 doğru yaptım, yarın 81, 82… Çocuğa gittikçe yükselmeyi hedefletmeniz lazım. 90’da 90 güzel olur ama yavaş yavaş. Ben şöyle diyorum çocuklara, yanlış yaptığınız her soru için mutlu olun. Neden biliyor musunuz? Öğrenmenin en güzel yolu, yanlış yapmaktır. Ne kadar güzel! Hayatta da böyle değil mi zaten? Düş düşmemeyi öğren, kaybet kaybetmemeyi öğren! Şimdi biz çocuğa denemesi için testler verdik, 10 yanlış yaptı diyelim, “Ağlama, ne kadar güzel, 10 konuyu tekrarlayacaksın ve eğer soru bu konulardan çıkarsa sınavda, doğru yapacaksın, başarılı olacaksın!” Bu yüzden çocuklarınıza yanlış soruları için ceza vermemelisiniz. Ceza verenler de var mı? Maalesef var. Ama ceza derken konuşmanıza gerek yok. Bir bakış bile yeter. Ne yaptın? 80 doğru yaptım. “Eee diğer 10 soru?” diyen o bakış da cezadır. Öğretmenler, anne, babalar o kadar dikkatli olmamız lazım ki! Hepimiz çocukların güzel okulları kazanmasını istiyoruz, ama çocuğu rahat bırakın, derslere, testlere boğmayın, panikletmeyin! Peki bu son 30 günde hangi öğrenciye, hangi denemeleri önerirsiniz? Çok da hırslanmalarını istemedim ama okuldaki öğrencilerimize dedim ki, “Çocuklar 30 günümüz kaldı, bu 30 gün ne yapabiliriz? Bir koşu yarışındasınız diyelim, hadi son bir efor. Biliyorsunuz bir atlet koşar koşar ama en sonunda öyle bir atak yapar ki, ilk üç kişiyi geride bırakır ve başa geçer. O zaman ne yapalım? Evet çok yorulduk, ama son bir ayımız var, bu bir ayda konuların bittiğini düşünüyorum, ama bitmediyse de bitirmek gerekiyor önce.

Matematik derin bir kuyu

Peki ama diyelim ki matematikte konuları bitiremedi, bu kısa zamanda nasıl bitirecek? Onun yerine iyi olduğu konuları tekrar etse daha iyi değil mi? Çok güzel bir noktaya geldiniz. Bir öğrencime şunu söyledim geçen hafta, “Bak, 30 gün var önünde, sen matematikte öğrendiğini unutuyorsun, bırak artık çalışmayı. Sen çok iyi bir Türkçecisin, şahane bir sosyalcisin, yorumların çok güzel, feni de yapıyorsun, İngilizce de çok kolay, onları da yapıyorsun, onları tekrar et. Matematikte zaten zor sorular. Bırak son 30 gün matematik çalışmayı. 10 kadar matematik yaptın diyelim, diğer derslerden de yaptın, bu işi bitirirsin. Ama ben bırakıyorum en iyi olduğum dersleri, sadece matematik çalışıyorum dersen olmaz. Çünkü matematik bir kuyu, içinden çıkamazsın. Bize somut olarak hangi öğrenci ne yapsın söyleyebilir misiniz? Bir öğrenci eğer Türkçe, matematik ve fende, 20’şer soruda 3’er yanlışa kadar düştüyse, çünkü diğer derslerde genelde yanlış yapmıyorlar, en başa geçip konuları bitirsin ve tekrara geçsin. Bol bol soru çözsün. Başarı ve egzersiz yan yana gider. Ne kadar zeki, akıllı olursan ol, egzersiz yapmazsan başarılı olamazsın... Ve üç yanlışa kadar düştüyse, 90 soruluk tüm denemeyi yapsın.

Her gün 90 soru çözmeye gerek yok

Peki 3 yanlışa kadar düşemediyse? Eğer sadece matematikte yanlış yapıyorum, ama 5 yanlış yapıyorum diyorsan, internette bir sürü deneme var, indir, 20 soru karma matematik yap. Her gün 3 ayrı deneme yap. Ama üç denemeyi aynı anda yapma. Birini yap, hatalarını öğren, diğerine geç, yine hatalarını öğren. 3 yanlış yaptın. Bir bak bakalım neyi yanlış yaptığına, anlamadın mı o zaman muhakkak sana yol gösterecek bir öğretmenin vardır. Yok mu, lütfen bize Pakkan Okulları’na, instagram’dan soruyu at. Döneriz biz. Bunlar önemli denemeler. Ama her gün otur 90 soru yap, ona da gerek yok. Çünkü 90 soru yoruyor, senin bütün enerjini alıyor. Sadece tüm derslerde belli bir başarıyı yakaladıysan, o zaman 90 soru yap. Full yapıyorsan hep, yap 90 soru. Ama matematikte 5 yanlış yapıyosan, bırak her şeyi matematiğe asıl. Ama ben matematikte 10’u geçemiyorum, sadece 10 yapabiliyorum diyorsan, bırak matematiği. Türkçen iyi mi? Parlat. Sosyalin iyi mi? Parlat. Fen? İyi sayılır. Feni parlat. Böylece 90 sorudaki senin doğru sayın yükselsin. Gelecek hafta:

  • Bir çocuğun test çocuğu olup olmadığı, LGS’de başarılı olup olamayacağı nasıl anlaşılır?
  • Uzun matematik sorularını kısa yoldan çözmenin yolu ne?