28 Mart 2024, Perşembe
Haber Giriş: 05.11.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

Canan kendi masallarını anlatıyor

Sanatçı Canan, Akaretler Sıraevler No:55’de, küratörlüğünü Begüm Güney’in yaptığı, O’Art ev sahipliğinde açtığı Hayal-i Alem isimli sergisinde; çok tanıdık, lakin bildiklerimizden farklı hikayeler kuruyor
Canan kendi masallarını anlatıyor
Yerküremiz uzunca bir süredir hikâye anlatmayı bıraktı. Telefon ekranları aracılığıyla maruz kaldığımız sözde gerçeklik hepimizi fazlasıyla meşgul ediyor. İçinde bulunduğumuz orman, dağ, kıyı, masa, uçak, parti, düğün, konser… Hayal alemimizi çoktan sonlandırdı. Varsa yoksa gerçeğin peşine takılır olduk. Gerçeğin kendisi “story” diye anılıyor çoktandır… Oysa ki hayal alemi sonsuzdur, üzerine yazılmış türlü hikâye gerçeği tersyüz eder. Mitolojiler; edebiyatı, müziği, sinemayı ve elbette görsel sanatları besler. Kahramanlar, periler, aşıklar, yaratıklar, yılanlar, aslanlar, semboller, mitolojik karakterler, masalların kadınları ve erkekleri… Tüm bunlar verilidir. Masallar ve mitler bize bunlarla bir fikir verir lakin gerçekte içeriye sızan şeyler, insanlığın içinde bulunduğu durumlara dokunur ve hatta onları belirler. Canan, 7 Ekim’de Akaretler Sıraevler No:55’de küratörlüğünü Begüm Güney’in yaptığı, O’Art ev sahipliğinde, Hayal-i Alem isimli bir sergi açtı. Sergi açıldığından beri Akaretler yokuşundan rengarenk, pullu payetli, tüylü, nakışlı kumaşlar içinden hikâyeler salıyor. Hikayeler tanıdık, lakin bildiklerimizden farklı. Bir hikâye anlatıcısı olarak Canan, kendi masallarını anlatıyor. Dev bir enstalasyona dönüşen masal mı? Yoksa masala dönüşen enstalasyon mu içinde dolaşılan? Sergiyi gezerken birbirine karışıyor. Koku, müzik, ses, kahkaha, ışık, hareket ve Canan’ın masallar anlattığı sesi serginin tümünü kuşatıyor.  Daha çok renk, daha çok ışıltı içinde Canan’ın bezden masal kahramanları az önce bitmiş, az sonra başlayacak bir performansın hazırlığı için sahnedeler. Ve bu sahnede Canan; eşitlik hakkında rengarenk, aşk dolu, kahkahalı ve sonu başka biten hikayeler anlatıyor.

Mutluluk özgürlükle ilişkilidir

Korkusunu fırlatıp atmış kadın oluştan bahsetmek, siyasal ve ahlaki anlamda bir eşitlikten bahsetmek demektir aynı zamanda ve bu bizi toplumsal eşitliğe taşır. Biyolojik farklılıklar eşitsizliği meşrulaştırmaz ve yalnızca farklılıkları masaya koyarak bir eşitlik mefhumundan söz edemeyiz. Kadın doğulmaz kadın olunur sözünü zikredip Simone de Beauvoir’u anarsak; tarih içinde ve toplum kuralları eşliğinde yaratılan “kadın” imgesine, eşitsizliğe, ezilişe ve ikinci cins oluşun kaynaklarına ulaşırız. Canan tam da burada, bu kaynakların çalılığa dönüşmüş alanında bir ayaklanma yeşertiyor. Kendi bedeni ve diğer kadın bedenleri üzerindeki tahakkümü sanat üretiminin merkezine koyan bir sanatçı olarak; kolektif bilinçaltına yerleştirilmiş, olumlanıp çoğaltılan kadın oluşa yapıştırılmış her şeyi, masalların dünyasında dönüştürüyor.  Kimliğini sahneleyen beden olarak Canan, bireysel mutluluğun politik bir edim olduğunu savunur ve bundan sıklıkla bahseder. Mutluluk özgürlükle ilişkilidir ve tercihlerini kendi belirlemek (giyinmek, örtünmek, soyunmak, sevişmek) mutluluksa; sadece bunu yapabilmek bile (şüphesiz ki bu ülkede en zor olanlardan söz ediyoruz) kadın olarak politik bir duruşu sahipleniyor olmaktır. Canan’ın yaşamıyla iç içe geçen üretimi; sanatçı kadının kendini erillikle beslemeyen (giderek ona benzemeyen) bir yerden yeşermektedir. Son yıllarda onun üretiminde masallara saklanmış, kıvrılmış “aman”, “sakın”, “ayıp”, “günah” gibi cümleler karanlığın içinde ışıldarlar. Uyumadan önce uslu olma halini usulca fısıldayan masalların aksine Canan’ın anlattıkları korkusuzluğu ve mutluluğun şifasını dillendirirler. Şüphesiz şifa özgürlüktedir. Hayal-i Alem sergisi; hayal aleminin, sonsuz mutluluğa imkân tanıyan mutlu sonunu, pırıl pırıl ve rengârenk canlandırıp aşkı ve arzuyu serginin kalbine koyarak; toplumsal cinsiyet eşitliğini, birey olabilmenin getirdiği güce ve arzu olmadan gerçekleşmeyen hakikat arayışına bağlıyor.