28 Mart 2024, Perşembe
17.12.2021 04:50

"2022’de daha büyük felaket senaryolarına hazır olmalıyız"

Haluk Levent: “Dünyayı biz kirlettik, biz zehirliyoruz. İklim anlaşmaları bir türlü yapılamıyor, hiçbir ilerleme sağlanamıyor. 2022’de yeni senaryolara, yeni durumlara alışmalıyız. Zaman, dünya halklarının çıkarını düşünme zamanı. Daha geniş bir açıdan bakmak zorundayız…”

Kendimi bildim bileli ‘zor günlerden geçiyoruz.’ O zor günler hiç bitmediği gibi üzerine küresel felaketler eklendi. Yoksulluk, işsizlik, sağlık ve eğitim ihtiyaçları, yangın, sel, deprem… 2021’in ana başlıklarıydı. Öte yandan pandemi dayanışmayı, paylaşmayı hiç olmadığı kadar öne çıkardı. Tek başına kurtuluşun mümkün olmadığına gittikçe daha çok insan inanıyor. Ancak dayanışma; şeffaflık, güven, örgütlülük ve de çok çalışma gerektiriyor. Ahbap, şu anda Türkiye’nin en güvenilir platformlarından biri. Kurucusu Haluk Levent ise 2017’den bu yana “Türkiye’nin en güvenilir ünlüsü” seçiliyor. Alanda ihtiyaç çok. Yapacak çok iş var. Haluk Levent, Ahbap’ın yakın ve uzak gelecekte planladıklarını ve öngörülerini anlattı. Yakın geleceğin izlerini bugünden takip etmeye, bizi nelerin beklediğini anlamaya çalışıyoruz. Bu minvalde 2022’de Ahbap’ın ilk adımı ne olacak? Önümüzdeki zaman diliminde bireysel desteklerden çok projeler üzerine ilgili çalışacağımızı öngörüyorum. Bireysel yardımlar elbette çok gerekli ancak net bir çözüm oluşturmadığını görüyoruz. Bugüne kadar Ahbap’la toplumsal dayanışma oluşturmaya çalıştık, sanıyorum başardık da. Artık projeler zamanı… Bize olan inancı, sevgiyi, güveni toplumun her katmanına proje olarak sunmak istiyoruz. Ne gibi projeler? Artık hükümetlere sunacağımız raporlar olsun, bilimsel çalışmalara destek verelim istiyoruz. Bir örnek vereyim. Otizm, Türkiye’de çok önemli bir sorun. 2-2,5 yaşları arasındaki otizmli çocukların anaokullarında uzman psikiyatristler eşliğinde ders alacakları bir projeye başlıyoruz. Bir model üzerine çalışıyoruz ve ilk etapta 14 çocuk ile çalışacağız. Çıkacak sonuçtan çok eminiz, umarım yanılmayız. Bu tür eğitimlerin otizmli çocukların ailelerine ilham vereceğini, daha sağlıklı ilerlemeler kaydedeceklerini düşünüyoruz. Sonra da çıkan sonuçları, raporları devletin kurumlarına sunacağız. Biz “Ahbap olarak bu modeli ortaya çıkardık, lütfen sizler de yapmaya çalışın” diyeceğiz. Dayanışma, yardımlaşma, paylaşma alanlarında öne çıkacak başlıklar sizce hangileri? Geçen yıllarda şunu gördük; dünya yeni felaketlere hazırlıklı olmalı. Dünyayı bizler kirlettik, biz zehirliyoruz. Yepyeni hastalıklar kapıda ve bu dünyayı yok edebilir. 2022’de yeni senaryolara, yeni durumlara alışmalıyız. Ülkeler kendi halkının çıkarını düşünmekten vazgeçmeli artık. Zaman, dünya halklarının çıkarını düşünme zamanı. Aksi takdirde iklim anlaşmaları yapılamıyor, hiçbir ilerleme sağlanamıyor. Daha geniş bir açıdan bakmak zorundayız. Sizinle konuşmaya gelmeden önce bazı küresel hayırseverlik raporlarını okudum. Hayırseverliğin  sadece vermek olmadığı, bir yaşam biçimine dönüşmesi gerektiği öne çıkıyordu. Sizin görüşünüz ne? Biz bugüne kadar verdik. Bunun bir anlamı vardı. Zaman zaman “Böyle olmaz ki. Seksen milyonluk bir ülkede yılda 500 aileye, bin aileye dokunuyorsun” diyorlardı. Belki ilk bakışta böyle görünebilir. Bu ülkede insanların birbirine tahammülü kalmamış. Ötekileşmiş insanlardan örgütlü mücadele yaratamazsın. Bu mücadele sadece politik anlamda olmamalı. Hak arama ya da hak peşinde koşma mücadelesi de olabilir. SMA hastası çocukların aileleri bir hak arama peşinde. Biri muhafazakâr diğeri laik, hiç fark etmiyor. Birleşiyorlar, toplantılar yapıyorlar ve bunu eyleme döküyorlar. Bu da bir dayanışmadır. Bence Ahbap’ın getirdiği en önemli şeylerden biri bu, bireysel gibi görünen desteğin örgütlenmeye gitmesi. Örgütlenme toplum bilinci açısından da “hak verilmez alınır” açısından da çok önemli. Bu tür STK’ların çoğalması hepimizi rahatlatır.

Ahbap bütün parti ve kurumlara eşit mesafede

Toplumdaki kutuplaşmanın sizi engellediği oluyor mu? Ahbap’ın içerisinde bir kutuplaşma yok, çünkü politik söylemleri dışarı attık. Ahbap bir iyilik hareketi. Bütün partilere, bütün kurumlara eşit mesafedeyiz. Ancak tarafsız değiliz; iyiliğin, güzelliğin tarafındayız. Demokrasinin, insan haklarının tarafındayız. Cumhuriyet ilkelerinin bekçileriyiz. Bugüne kadar sizi en çok zorlayan neydi? Bürokrasi mi? İnsanlara ulaşmak mı? Kurumları ikna etmek mi? Devlet hastanelerinde gerçekleştirilebilen ameliyatları üstlenmiyoruz.  Yani ihtiyaç sahibi özel hastanede daha iyi bir doktor var, orayı tercih ediyorum derse bu konuya giremeyiz. Devletin hastanesinde yapılıyorsa o işlem, oradaki doktorları aşağılayamayız. Eğer devlet hastanelerinde imkan dahilinde olmayan bir tedaviyse devreye giriyoruz. Ancak devlet kurumuna, “Sizde imkan yok, biz yapacağız” dediğimizde sonuç alamıyoruz.  “Yapamıyoruz” demiyor doktor. Çok zorlandığımız alanlardan biri bu, doktorlardan resmi yazı almak. Bunu da doktorları suçlamak için söylemiyorum, bir kargaşa yaşıyoruz. Sistem sorunu bu, çözülürse çok daha rahat olacağız. Size en çok sağlık konusunda mı ihtiyaç duyuluyor? Devletin verdiği sağlık hizmetinin dışındaki tedaviler özellikle…. Bunun yanında yoksulluk, işsizlik, kira sorunları… Pandemide ihtiyaçlar belirgin bir şekilde artmış olsa gerek, nasıl baş ettiniz? Çok arttı. Çok çok arttı. Ve bu artış hepimizi perişan etti. İhtiyaç sahipleri arttı ama destek vermek isteyenler de arttı. Özellikle ben bireysel çağrıda bulunduğumda hayırseverler artıyor. Tamamen karşılıklı güvene dayalı. Bir başkasını görüyor, ben de yapayım diyor. Hakikaten de iyilik bulaşıcıymış.