19 Nisan 2024, Cuma
09.04.2021 06:00

3 soruda Boğaziçi Üniversitesi

1- Boğaziçi nedir?

Türkiye’nin en iyi üniversitelerindendir. Öğrencileri iyidir, çünkü Boğaziçi’nde öğrenci olma hakkını çok eleyici bir sınavın sonucunda, emekle, “bileklerinin hakkıyla”kazanırlar. Hocaları iyidir, çünkü rektörün kayınbiraderi olmak gibi şeyler burada avantaj sayılmaz. Doktora derecesi almak hoca olmayı garantilemez! Geçilmesi gereken akademik çıta birçok üniversitedekinden daha yüksek, aranan deneyim daha fazladır. Boğaziçi’ne torpille girilmez, çünkü kararlar bir kişinin iki dudağının arasından değil, yıllardır yerleşmiş kurallara göre demokratik şekilde oluşan kurullardan çıkar.

2- Rektör atamasına itiraz neden? 

Anayasa’da üniversitelerin “bilimsel özerkliğe sahip” olduğu yazıyor. Kanun da rektörün “bilimsel araştırma faaliyetlerinin planlanıp yürütülmesinde birinci derecede yetkili” olduğunu söylüyor. Bir kurumun başına, “özerk” olduğu konuda bunca yetkiye sahip bir pozisyona kimin atanacağı hakkında o kurumdan hiç kimsenin tek satır fikri sorulmadan, adayların kim olduğu gizli tutularak, kimsenin ruhu duymadan bir gece yarısı atama yapılırsa o kurumun özerk olduğu söylenebilir mi? Demek ki Anayasa, özerk kurumların yöneticilerini kendilerinin belirlemesini gerektiriyor. (Mesela Yargıtay başkanını kendi üyeleri seçiyor, kimse de “maaşlarını devlet veriyor, başkanlarını devletin ataması gerekir!” filan demiyor.) Dahası, Anayasa rektörlerin cumhurbaşkanınca “kanunun belirlediği usul ve esaslara göre” seçilip atanacağını söylüyor. 2016 yılına dek kanunda gerçekten böyle (o üniversitenin hocalarının oylama yapmasını vs. kurala bağlayarak yukarıda anlattığım özerklik şartını gözeten) usul ve esaslar vardı, cumhurbaşkanı da onlara göre işlem yapıyordu. Darbe girişiminden sonra kanunun o kısmı silindi, yerine de bir şey yazılmadı. Yani o tarihten sonraki atamalar Anayasa’ya bu açıdan aykırı.

3- Boğaziçi Üniversitesi’ne iki yeni fakülte kurulmasına itiraz neden?

1 Ocak gece yarısı duyulan rektör ataması üniversitenin özerk olması şartına ne kadar aykırıysa 6 Şubat gece yarısı duyulan Hukuk ve İletişim Fakülteleri kurulması da o kadar aykırı da ondan! Özerk bir kurum, bünyesinde iki yeni birim kurulduğunu sabah kalktığında Resmi Gazete’den öğrenmez. (Bir gün kahvaltı masasına oturduğunuzda ailenize hiç tanımadığınız birkaç kişinin belediye başkanının kararıyla eklendiğini, birinin de “aile reisi” atandığını öğrendiğinizi hayal edin.)  Bir üniversitede yeni bir birim kurulması çok karmaşık bir iştir. Bırakın okula iki tane yeni fakülte kurulmasını, mevcut bir fakülteye yeni bir bölüm kurulsun mu kurulmasın mı konusunu üniversite çapında (başka fakültelerin kurullarına da görüş sorularak) yıllarca konuşup tartıştığımızı biliyorum. Bu iş doğal akışında, mevcut anayasa, kanun ve yönetmeliklerimize uygun bir şekilde yapılsaydı önce şu sorulara cevap aranarak başlanırdı: Yeni bir fakülteye gerek var mı? Yapısı, programları nasıl olacak? Boğaziçi’nde (birçok üniversiteden farklı olarak) öğrenciler kendi bölümlerinin dışındaki birçok bölümden ders alırlar; mevcut bölümlerimiz bu yeni fakültelerin öğrencilerine hangi dersleri verecek ve bu ek yükü nasıl kaldıracak? Boğaziçi’nde kuruluşundan beri tüm düzeylerde eğitim dili İngilizce, hukuk fakültesinin dil işi ne olacak? Bu birimlerin binaları nerede? Kemal Gözler Hoca’nın saptadığı gibi, Türkiye’de zaten 82, İstanbul’da da 29 tane hukuk fakültesi ve seksen bini aşkın hukuk öğrencisi var; bu sayılar ihtiyacın çok çok üstünde, iletişim mezunlarının da kapışılarak iş bulduğu filan yok; bu iki fakülteye ne gerek var? 

Anayasa’ya göre yetkisi yok

Devletimizin üniversitemize verecek parası varsa böyle birimler kurup “doldurmak” yerine mesela 870 öğrencisi olan bizim bölüme 2021 yılının tamamı için ayrılan 6 bin TL’lik bakım-onarım ve 2 bin 800 TL’lik kırtasiye ve temizlik maddesi bütçelerini biraz artırsa daha iyi olmaz mı? Acaba bu iki fakültenin böyle ayrıntılar değil, “kadro” konuları düşünülerek kurulduğunu iddia edenler haklı olabilir mi? Her neyse, yasal açıdan bakıldığında bu karar da sorunlu. Sadece üniversite özerkliğine aykırı olması bakımından da değil üstelik. Hukukçuların dediklerinden anladığımı tek cümleyle özetleyeyim: Yeni ve çok enteresan anayasal sistemimize göre bile cumhurbaşkanının fakülte kurma yetkisi yok, çünkü Anayasa bu konunun kanunla düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Bu nedenlerle Danıştay’da davalar açıldı. Siyasal sadakate değil, mesleki liyakate dayalı akademik kadrolara sahip üniversiteler, bir ülkenin zenginliğidir. Onları yıkmak değil, yükseltmek akıllıca olur.