29 Mart 2024, Cuma
02.07.2021 04:30

Akademide bir gün

Pandeminin az sayıdaki olumlu sonucundan biri, bizim mesleğin olmazsa olmazı bilimsel toplantılara katılımın olağanüstü kolaylaşması oldu. Yanlış anlaşılmasın: Yeni araştırma sonuçlarını duyuran bildirilerini sunmak için bilimsel ölçütlere göre birbirleriyle yarışan çok sayıda araştırmacının sadece küçük bir oranının elemeyi geçebildiği saygın konferanslarda sahneye çıkmak hâlâ çok zor. (Yapay öğrenme konferansı NeurIPS’e geçen yıl tam 9 bin 467 bildiri başvurusu yapıldı ve hakemler bunların sadece yüzde 1’ini tam sözlü sunuma değer buldu.) Kolaylaşan ne? Toplantıyı izlemek ve (buna hakkınız varsa) sunum yapmak artık çok daha az enerji gerektiriyor. Erken kalkmak, ayakkabı giymek, taksi bulmak, toplantı başka bir şehirdeyse aylar önceden ayarladığınız uçağa binmek, görevlendirme evrakını, vize işini düşünmek vs. geçmişte kaldı. Üstünüze bir şey geçirip bilgisayarınızın karşısına oturuyorsunuz, işlem tamam. Öğrencilerim önceki nesilde gidebilenlerin gidemeyenlere anlattığı kuramsal bilgisayar bilimi sempozyumu STOC’un bu seneki sunumlarını evlerinde YouTube’dan izlediler geçen hafta.  Ben de Bilim Akademisi’nin Yapay Öğrenme Yaz Okulu’ndaydım. Her yıl farklı bir üniversitenin düzenlediği bu harika eğitim etkinliğinde bu sene sorumluluk Sabancı Üniversitesi’ndeydi. Pandemi sayesinde insanlık dışı bir saatte kalkıp saatlerimi trafikte geçirmek yerine mutfaktan çayımı alıp odama yürümek yeterli oldu. Düzenleme komitesinin başındaki Berrin Yanıkoğlu, Boğaziçi’nde öğrenciliğimizde benden bir sınıf küçüktü; eski günleri yad ettik. O günkü eğitmenlerden İlker Birbil ve Murat Şensoy da eski öğrencilerimdi; gururlandım elbet. Başka birçok etkinliğin yanı sıra bu başarılı yaz okulu serisini de yürüten Bilim Akademisi’nin öyküsü, ülkemizde bilimin konumunu anlamak için önemli.