23 Nisan 2024, Salı Gazete Oksijen
22.01.2021 08:00

Akademideki en affedilmez suç: İntihal

Isaac Newton mutsuz bir insandı. Okuma yazma bilmeyen bir çiftçi olan babası o doğmadan önce ölmüş, üç yıl sonra tekrar evlenen annesi küçük Isaac’i ninesine bırakıp üvey çocuk istemeyen yeni eşiyle birlikte başka bir köye taşınmıştı. Terk edilmek Isaac’in ruhunda onulmaz yaralar açmış, biraz büyüyünce annesini ve  üvey babasını evlerinde yakarak öldürmekle tehdit etmişti. Üstün zekâsı onu tarihin en önemli bilim insanlarından biri olmaya yükselttiyse de huysuzluğu değişmedi. Havadan maaş alınan sembolik bir makam olarak bilinen Darphane Müdürlüğü’ne atandıktan sonra tam 30 yıl boyunca canla başla çalışarak onlarca kişiyi (cezası işkence ile idam edilmek olan) kalpazanlık suçundan mahkum ettirdi. Karakterinin bir göstergesi de başka bilim insanlarıyla girdiği kavgalardı.

Newton asla unutmadı

Newton’un evrensel kütleçekim yasasını açıkladığı Principia kitabının yayımlanmasının üzerine o sırada kariyerinin zirvesindeki bir başka İngiliz bilgin olan Robert Hooke, kitaptaki kimi fikirleri Newton’a kendisinin verdiğini söyleme hatasını yaptı. Newton Hooke’u hiç affetmedi. İş; Kraliyet Akademisi’nin başkanı olan Newton’un, Hooke’un ölümünden sonra akademideki tablosunu “kaybederek” onu tarihten silmeye çalışmasına dek vardı. Bugün elimizde canlıları oluşturan minik birimleri keşfedip adlarını da “hücre” koyan Robert Hooke’un tek bir resmi bile yok. Newton’un en ünlü bilimsel kavgası, dört aritmetik işlemi de yapabilen ilk hesap makinesinin de mucidi olan çok yönlü Alman dahi Gottfried Wilhelm Leibniz’le olandı. Kavganın konusu, türev ve integraller hesabını kimin icat ettiğiydi. Bu çok önemli matematik buluşu hakkında ilk yayını Leibniz yapmış, sonrasındaysa benzer bir çalışmayı Newton’un uzun yıllar önce yaptığı ama yayımlamadan sakladığı ortaya çıkmıştı. Öncelik tartışması bir İngiliz-Alman çekişmesine dönüşecek, Newton’un “mürit”leri Leibniz’i bilimsel hırsızlıkla suçlayacak, Kraliyet Akademisi Leibniz’i dinlemeden Newton’u haklı bulacak, hiçbir günahı olmayan Leibniz son yıllarını bu haksız suçlamanın gölgesinde geçirecekti. 17’nci yüzyıldan bahsediyoruz. O çağda doğanın sırlarıyla ilgili önemli keşifler art arda gelmeye başlamış ama bilimsel bir buluşu ilk kimin yaptığını belirlemenin iyi bir yolu üzerinde henüz mutabakata varılmamıştı. Artık durum öyle değil. Bu soruna bir çözüm bulundu: Bilimsel dergiler.

Tartışmaları tarihler çözüyor

Yeni bir buluş mu yaptınız? Usulüne göre yazıp konusundaki bir bilimsel dergiye gönderiyorsunuz. Derginin editörü makalenizi konunun uzmanı olan hakemlerin incelemesine gönderirken bir yandan da mesajınızı aldığı tarihi kaydediyor. Böylece buluşunuzu insan içine çıkacak hale ne zaman getirdiğiniz tescil edilmiş oluyor. Öncelik tartışması çıkarsa bu tarihlere bakılıyor. Bilimsel dürüstlük gereği, makalenizde sözünü ettiğiniz ve sizin olmayan her katkının kimin olduğunu belirtmeniz gerekir. Aksi takdirde sorun çıkar. Bir fikrin kaynağını belirtmeyip kendisininmiş gibi yazmak, akademik üretimde en affedilmez suçtur. Bunun bir numara küçüğü, başka birisinin eserinden sözleri (bir-iki kelimeden değil, paragraflardan söz ediyorum) tırnak içine almadan kopyalayıp yapıştırmaktır. Referans verseniz bile sakın ola başkasının paragraflarını bu şekilde “kopyala-yapıştır” yapmayınız. Bir zahmet eseri okuyup, anlayıp, ilgili fikri (tabii referans eklemeyi unutmadan) kendi kelimelerinizle ifade ediniz.  Artık 21’inci yüzyıldayız. Başı intihal iddiaları yüzünden derde giren Leibniz’in tohumunu attığı bilgisayar bilimi, bu konuya da bir çözüm geliştirdi. Eskiden hakemlerin gözünden kaçabilen “kepçeyle alınmış” paragraflar, günümüzde yaygınlaşan intihal kontrol yazılımlarıyla kolayca yakalanabiliyor. Siz siz olun, intihal yapmayın, vezir olacağım derken rezil olmayın sonra.