29 Mart 2024, Cuma
22.01.2021 08:00

ALGORİTMOKRASİ

"İyi tanımlanmış kuralların ve işlemlerin adım adım uygulanmasıyla bir sorunun giderilmesi veya sonuca en hızlı biçimde ulaşılması yolu” olarak tanımlanıyor algoritma. Basit bir matematik işleminden karmaşık yapıların çözümlenmesine kadar kullanılıyor.

Teknolojinin getirdiği olanaklar hayatın her alanına yayıldıkça, algoritmalar da “düzeni” sağlamaya başladı. Prosedürü adım adım tanımlar oldu. Yönetim biçimine dönüşüyorlar.

Ama işin içine bulut, yapay zeka, makine öğrenmesi girip kocaman veri minicikleştiriverilince algoritmalar “düzenin” ta kendisi haline mi geliyor? Sosyal medyanın web 2.0 sonrası logaritmik sıçramasıyla milyarlarca insan, şirket, kurum, hükümet etkileşime girdi. Akıl alamayacak kadar iz bırakıldı, veri üretildi, işlendi, değerlendirildi.

Ana gelir modeli reklam olduğu düşünülerek mikro hedefleme imkanı yarattı. Neye göre tanımlandığını bilseniz dudağınız uçuklayacak kriterlere göre A-B-C (hatta C1- C2!) diye sınıflara göre, kitle mecralarından, kitlelere ulaşmanın israf haline gelmesi, çoklu kriterlere göre daha dar hedef gruplara, onlara özel mesaj verme olanağı doğdu.

Sosyal paylaşım platformlarında bütün temel bilgileriniz, zevkleriniz, meraklarınız, kişisel ve aile fotoğraflarınız, kimlerle hangi konularda takipleştiğiniz, ortak mekanlarınız ortaya döküldü.

Bütün bunlar sayesinde mümkün olan mikro hedeflemenin sadece reklam için kullanılmakla yetinilmemesi de doğaldı.

Taksi muhabbetlerindeki “bedavaysa ürün sensin” klişesi aslında dünya savaşı sonrası yaygınlaşan radyolardan beri seksen yıldır bedava medya reklamdan yani onu kullananın verisinden para kazanıyordu. Bugün ise bu veri akıl ötesi arttı. Arama motorlarına bırakılan veri zaten her şeyinizin tanımlanması demek. Öte yandan cebinizdeki telefon hakkınızda her şeyi en şöhretli paparazziden bile daha çığırtkanca kullanacak kadar biliyor. Yerinizi, kimle ne zaman ne konuştuğunuzu, hangi uygulamalarınızın olduğunu, bütün fotoğraflarınızı…

Bu kadar bilginin kullanılması korkutucu oluverdi. Önce sosyal medya kronolojik değil algoritmalarının önerdiği içeriği sıradan istediği konuları gösterir oldu. Telefondaki sesli algoritmalar dahi sohbetlerden vazife çıkarıp önerilerde bulunmaya, ilgili reklam göstermeye başladı. Öte yandan sadece sosyal platformlar da değil her yer sizi iyi tanıdı. Hangi dizinin size yüzde kaç uyacağı bile algoritmalarca tanımlandı. Böylece insan davranışları takip edilip öğrenildikçe o doğrultuda haber ve öneriler gördü. Yani insan yapa geldiği tercihlerin içine hapsoldu. Benzer filmler, müzikler, takip edilecek kişiler, konular önerilir oldu. Etrafına kendisinden bir koza örüldü. Kendi gibi düşünenleri takip edip, kendi beğenebileceklerini önce gördü. Dünyayı kendi gibi düşünenlerden, görünenlerden ibaret sandı.

ABD seçimlerini etkiledi

Ama algoritmalar daha öteye gidip kimin neyi görüp neyi duyup duymayacağına karar verebilir olunca yönlendirme hatta tercih etkisi tartışılır oldu. Son dört Amerika seçiminin tamamı bu oyunlarla ilgili gerçek örnekler veya komplo teorileriyle dolu. Tercihlerin ve kararların algoritmalar yoluyla görülecek haber bilgi vb. sonra da iletişimle büyük ölçüde etkilenebilir olduğu ortaya çıktı. Algoritma artık kral!

Öte yandan aslında “etkileşimli” (interaktif) olduğu için fark yaratmasına rağmen teknik tanımın yaygın kullanıldığı dijital yapı hayatın da belirleyicisi oldu. Siyah zemin üzerinden yeşil renkle akan Matrix görüntülerindeki kadar olmasa da hayat 1 veya 0 üzerinden tanımlanıyor; ya kırmızı ya da mavi hapın tercih edilmesi isteniyor.

Dijital hayat “orta”yı, merkezi yok ediyor ve iki kutuba doğru sürüklüyor.

Roma arenalarından devşirme işaretlerle ya da romantik kalplerle ya beğeniyorsun ya da beğenmiyorsun, arada “eeh işte”, “fena değil”, “ikisinin arası” gibi seçenekler yok. Ya 1 ya da 0. Ya bendensin ya da öteki! Epey uzun süredir ortası çok yüksek çan eğrilerinden, çift hörgüçlü develere geçme zamanı. Ortada kalanı kurt kapar.

Algoritmalar sadece sosyal platformlarda değil, trafik düzenlemelerinden, verimsiz çalışanı tespite kadar kullanılır oldu. Hukuki içtihatların, vatandaş eğilimlerinin bile yapay zeka ile saptanıp algoritmalar yoluyla uygulanmasının tartışıldığı bir dönemdeyiz.

Ama öte yandan kapısına gelen kuryeye, plaza güvenlik elemanına kimliği ile ilgili her numara ve bilgiyi veren biz şimdi büyük bir korku içindeyiz. Biliyorlar.

Her şeyimizi biliyor? Kim? Bilmiyorum. Ama biliyorlar. Bilmesinler. Neyi? Hiçbir şeyi. O tren kaçtı, her şeyiniz her gün daha da çok öğrenilerek biliniyor. Ama sebebi net olmayan “Sosyal medya mahveder” merkezli belgesellerle pompalanan korku yayıldıkça yayılıyor.

Ocak başında sadece altı gün içinde on beş milyon kişi; rakamla 15.000.000 kişi kendine yedek ikinci bir anlık mesaj servisi açtı. Bu kadar çok insan önemli ölçüde yine aynı mecralarda yayılan, sebebi çok da net açıklamayan, korkunun etkisinde kaldı. On beş milyon, ülkedeki seçmen sayısının çeyreği eder. Bütün sonucu temelden etkiler. Bu kitle altı gün içinde yer değiştirmese de anında harekete hazır “kararsız” haline geldi.

Şeffaf ve hesap verebilir olamayan Algoritmokrasi bundan sonra epey bir süre dünyanın geçerli yönetim biçimi olmaya adaydır. Uluslarüstü yapıların vakti geldi.

Ama siz neyi tercih ediyorsunuz? Biri mi? Sıfırı mı?