19 Nisan 2024, Cuma
24.09.2021 04:30

Anaerkil bir polisiye

Ilaria Tuti’nin Cehennem Çiçekleri’nin devam romanı Uyuyan Peri, anneliği, kişisel ve kolektif belleği masaya yatıran, özgün bir polisiye

Ilaria Tuti’den ve kahramanı Başkomiser Teresa Battaglia’dan, kendi romanımın kahramanı Başkomiser Perihan Uygur sayesinde haberdar oldum. Mezun Cinayetleri romanım için polisiye kültürü dergisi 221B ile yaptığımız röportaj sırasında.  Derginin editörü Özlem Özdemir nezaket göstererek “Son yıllarda polisiye romanlarda etkilendiğim ikinci kadın karakter oldu Perihan…” demişti. “İlki İtalyan yazar Ilaria Tuti’nin başkahramanı Teresa idi, o da Perihan ile benzer yaşlarda, şeker hastalığı olan, Alzheimer hastalığının başlangıcında, başarılı, sakin ve derinlikli bir kadın komiserdi.” Haliyle, Ilaria Tuti’nin Türkçede yeni yayımlanan Uyuyan Peri romanını okumayı dört gözle bekledim. Daha ilk elli sayfada da Özlem Özdemir’in ne demek istediğini anladım. Başkomiser Teresa Battaglia polisiye romanlarda görmeye alıştığımız dedektiflere pek benzemiyordu. Üstelik benim Başkomiser Perihan Uygur’a göre önemli bir avantajı vardı: Bir kadın romancı tarafından yaratılmıştı. Portakal Kitap tarafından, Ezay Havlioğlu Akyıldız çevirisiyle yayımlanan Uyuyan Peri için sadece “başkahramanı kadın olan bir polisiye” demek yetersiz olur. Bunun daha ötesinde, anaerkil bir roman. Ilaria Tuti polis soruşturması kadar kadim bilgelikten, doğa-insan ilişkisinin gizemlerinden ve tek tanrılı dinler tarafından son verilmiş kadın merkezli barışçıl dünya algısından bahsediyor. Böylece suç edebiyatına özgün bir boyut getiriyor. 

İzlerin götürdüğü yol

Kaldı ki soruşturmanın kendisi de gayet ilginç ve sürükleyici: İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına ait “Uyuyan Peri” tablosuna yapılan DNA analizinde, tabloda kullanılan kırmızı rengin insan kalbinden doku içerdiği ortaya çıkıyor. Eski partizan ressam hâlâ hayatta ama inzivaya çekilmiş. Onlarca yıldır kimseyle tek kelime konuşmamış. Başkomiser Teresa izleri takip ederken kendini İtalya-Slovenya sınırı yakınlarındaki Resia Vadisi’nde buluyor. Genetik kodları başka hiçbir toplumunkine benzemeyen ahaliyi tanıdıkça, vakanın görünenden çok daha derin olduğunu keşfediyor. 1940’lardan beri çözülmemiş bir cinayet söz konusu.  Teresa’nın soruşturmayı Alzheimer olduğunu ekibinden saklayarak, hafızasının her an ihanet edeceğinden korkarak yürütmesi de romanın dramatik yapısının bir başka yönü... Ilaria Tuti’nin anlatımı son derece şiirsel. Ursula K. Le Guin’in felsefesini ve doğanın dişil bilgeliğini anlattığı şiirlerini çağrıştırıyor. Bir de Buket Uzuner’in çok sevdiğim Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları dörtlemesini.

Polisiyede köklere selam

Bir solukta değil, acele etmeden, her sayfanın tadını çıkararak okunacak bir polisiye Uyuyan Peri. Günümüzde polisiyenin yüzlerce yıllık edebiyat geleneğinin kökleriyle nasıl kaynaştığını gösteren bir eser. İnsan doğasının aydınlık ve karanlık taraflarına, birey-toplum-doğa ilişkilerine bir yolculuk. Aynı zamanda yazarın Cehennem Çiçekleri romanının devamı. Tabii müstakil bir roman olarak da gayet güzel okunabiliyor. 
  • Uyuyan Peri / Ilaria Tuti / Çeviren: Ezay Havlioğlu Akyıldız / Portakal Kitap / Roman / 424 Sayfa