28 Mart 2024, Perşembe
04.06.2021 06:00

"Bazı belalardan güzellik doğar"

Arsız iştahımızın bizi yıkıma götürdüğünü, tüm bu olan bitenin dünyanın yenilenmesi için bir fırsat olduğunu düşünüyor Yasemin Mori. Yeni şarkısı “Maviye” bu karanlıktan doğuyor

Son bir yılı düşününce; “Bu kuraklıktan bazı kalpler yeşererek çıkacaktır” diyor Yasemin Mori. Bağımsız müziğin renkli, çok yönlü, nitelikli temsilcisi geçtiğimiz haftalarda yeni teklisi “Maviye”yi yayınladı. Onunla; İstanbul’un eski günlerine duyduğu özlemi, bu dünyadaki her canlıyla neden bütünleşmek gerektiğini, anne olmanın hayatına ve müziğine kattıklarını, geleceğe kaygıyla değil, güzel hayallerle bakmanın önemini konuştuk. Son bir seneniz nasıl geçti? Birçok sektör durma noktasına geldi. Müzisyenlerin hali ortada. Büyük resme baktığımızda belki de tüm bu olan biten, dünya düzeninin iyi anlamda yenilenmesi için bir fırsattır. Bazı belalardan şifalı, güzel şeyler doğar. Bu karanlıktan, kuraklıktan da bazı kalpler yeşererek, aydınlanarak çıkacaktır. İnsanlığın bazen ümüğünün sıkılmasına ihtiyaç oluyor.

Yasemin Mori şu sıralar Zeynep Bastık’ın yeni albümündeki şarkısı “Kalbimi Kırdın”la da gündemde.
Yasemin Mori şu sıralar Zeynep Bastık’ın yeni albümündeki şarkısı “Kalbimi Kırdın”la da gündemde.
İnsanlığın sizce neden böyle bir sarsılmaya ihtiyacı vardı? Her şeyi sömürme üzerine kurulu arsız bir iştahımız var. O büyük egomuz ekosistemle bir savaş içerisinde. Bu hepimizi bir çeşit yıkıma götürüyor. Bu dünya üzerindeki her canlı ile, ekosistemle bütünleşmek gerekiyor. Canımızın derdine düştüğümüz bu dönemde, bir birlik psikolojisi de doğuyor. Kimse etrafındaki insanların canının yanmasını istemiyor. Dolayısıyla tüm bu olan bitenin gün sonunda olgunlaştırıcı bir tarafı var. Siz kendinize dair neler keşfettiniz bu dönemde? Ben hamileliğimi fark ettim, tam 2020’ye girerken. Ondan üç ay sonra pandemi başladı. Çok güzel bir hamilelik geçirdim. Besleneceğim bir alana dönüştürmeye çalıştım bu dönemi. Dünyanın halini de gözlemledim elbette. Fakat olanları içselleştirmemeye çalıştım. Maksimum tedbir ile kaygıyı azalttım. Dünyada bu kadar çok şeyin yaşanması sizde çocuğunuzun geleceğine dair bir kaygı oluşturuyor mu? Bence her insan kendi gerçekliğini yaratıyor. Bu dünyanın bir simülasyon olduğunu düşünüyorum. Bu Matrix’ten kaçacağın noktaları iyi bulman gerekiyor. Bunu yaparken de tek güvencen kendi ruhun, kalbin ve aklın. Nasıl bir dünyada yaşamayı seçiyorsun? Sen tasarlıyorsun. Bu yüzden kaygıyla değil, güzel hayallerle dolu olmak en doğrusu. Siz müziğe dair kendi gerçekliğinizi nasıl yarattınız? Müzik küçüklüğümden bu yana en büyük aşkımdı ama bir müzisyene dönüşeceğimi düşünmemiştim. İçimden gelen sese, duygulara hep kulak kabarttım. O sesler, o duygular da benim gerçeğimi yarattı. Bu içten gelen hissin bir de dışarı yansıtılan yönü var. Bunu da performans olarak görüyorum. Yürümek bile bir sanatsal performans olabilir. Hangi duyguyla, hangi söylemle yürüdüğün önemli. Her durumda insan yürüyen bir sanat eseri aslında. Profesyonel müziğe başlamadan önce de sizde sahne arzusu varmış. Kings Of Convenience’ın 2005’teki İstanbul konserinde, sahneye fırlayıp mikrofonu kapışınızı hatırlıyorum… Aslında herkes dans ediyordu orada. Bir anda ikilinin vokalisti Erlend Oye elini uzatıp, sahneye çekmişti beni. Beklemediği hamle ise şarkıya eşlik edecek olmamdı. Sonradan da bir süre görüştük, onlara çizimler yollamıştım. Daha müziğe tam başlamamıştım o dönem. İstanbul’un o dönemleri nasıl hatırlıyorsunuz? Ankara’dan İstanbul’a her geldiğimde büyülenirdim. Tek istediğim bir an önce bu şehre yerleşmekti. Taşındıktan sonra Beyoğlu’yla çok büyük bir aşk yaşadım. “Dünyanın herhangi bir yerinde değil, hayat İstanbul’da” demiştim. Dünyanın dört bir tarafından gelmiş müthiş insanlarla her an paylaşım yapabiliyordun. Kozmopolit bir şehirdi. İnsanların davranışları farklıydı. Beyoğlu’nda yürürken başıma bir şey gelecek endişesi yaşamazdın. Şimdi anlatınca masal gibi geliyor. Kısa zamanda her şey değişti. Gelen turist profilinin değişmesi bile farklı bir kültürel görüntü çiziyor. Alışveriş üzerine kurulu bir düzen var. Besleyici bir ilişki yok. Farklı dönemleri yaşamış birisi olarak, bu ülkede müzisyen olmaya dair neler söyleyebilirsiniz? Bu ülkede müzisyen, tiyatrocu, sanatçı olmak her zaman zor. Kadın, erkek, insan olmak bile çok zorken; insanın en özü ile ilgilenen, derinlikli, hassas, duyusal işler yapmak, yüksek bir ülkü. Şu geçtiğimiz bir senede yüzlerce müzisyen intihar etti. Bunun anlamını oturup düşünmek lazım. Anne olmak hayata ve müziğe bakışınızı nasıl değiştirdi? Sabah uyanmak için daha güzel bir sebep olamaz. Kendimle, bedenimle daha barışık, güçlü ve enerjik hissediyorum. Milan doğduğundan beri müzik dinlemeye karşı daha iştahlıyım. Klasik müzik, John Coltrane, Herbie Hancock, Chick Corea dinliyoruz sabahları. Bebekler için caz müziğin güzel bir seçim olduğunu düşünüyorum. Kuş cıvıltıları, rüzgarla salınan yapraklar, uzakta havlayan bir köpek, onunlayken her şey bana müziği düşündürüyor. Yeni şarkınız “Maviye”nin hikayesi nedir? Ben sanatsal olarak kendimi geliştirmeye çok meraklıyım. Farklı müzik tarzlarına yönelmek iştahımı kabartıyor. Kendime sığınacak bir yer bulup orada kalmaya değil, yeni keşifler için beni zorlayacak yollara çıkmaya çalışıyorum. Eskiden içimdeki karanlığı gösterirsem insanları üzerim zannediyordum. Müziğimle insanlar motive olsunlar, güçlü hissetsinler istiyordum. Ama anladım ki karanlık taraftan beslenen şeyler de şifalı olabiliyor. Yenilgilere ağlamak, doğumlara yardımcı oluyor. Bu yeni şarkıda böyle bir ruh ve yaralarımın hüznü var. Hassas ve kırık bir yerden görüyorum dünyayı. Bir müzisyenle, Serhat Şensesli ile birlikte olmak sizi yaratıcı açından nasıl etkiliyor? İki müzisyenin bir arada olması bence bir delilik süreci. Eskiden kendimi deli zannederdim. Müzisyenlerle arkadaş olmaya başlayınca, “Ben ne kadar normalmişim ya” dedim. (Gülüyor). Bence müzisyenliğin doğasında bu delilik var.  Tamamen tinsel, duygusal, manevi bir iş. Müzisyenler hem çok şairane, hem de biraz kaçık oluyor. Serhat’la beraber olup stüdyoda vakit geçirebilmek, bir şeyden etkilendiğimizde bunu bir şarkıya dönüştürebilmek çok güzel. Zeynep Bastık’ın yeni albümünde de Serhat’la bir şarkınız var… Zeynep ve Serhat stüdyoda albüm için çalışıyordu. Zeyno daha evvelden Serhat’la beraber yaptığımız ve çıkarmayı düşündüğümüz bir şarkıyı dinlemiş ve şarkıya aşık olmuş. Çok samimi, sıcak ve tatlı biri. Onun hevesi, şarkıya olan tavrı çok hoşuma gitti ve şarkıyı ona emanet ettim. Harika bir iş çıkardılar.


Keşif: Müjver