20 Nisan 2024, Cumartesi
01.10.2021 04:29

Biraz yakın siyasi tarih ve kısa bir Oğuzhan Asiltürk portresi…

8 Ocak’ta Cumhurbaşkanı’yla yaptığı görüşmeden bu yana “Saadet Partisi Cumhur İttifakı’na mı katılacak” tartışmaları nedeniyle gündemden düşmeyen SP YİK Başkanı Oğuzhan Asiltürk, bundan 47 yıl önce de yine aynı nedenle siyaset sahnesindeydi

Bolşevizm’in proletarya diktatörlüğü dayatmaları yerine Gramsci’nin “toplumsal ittifaklarla sosyalizme gitme” anlayışını benimseyen Avrupalı komünistler ilk adımı İtalya’da atar: Yıl 1973. İtalya Komünist Partisi çıkar ve demokratik bir reform paketi çerçevesinde Hristiyan Demokrat Partisi’yle koalisyon kurabileceğini açıklar. Siyaset tarihine “Compromesso Strorico-Tarihsel Uzlaşma” olarak geçen bu büyük adımı Ankara’da da ilgiyle izleyen bir ekip vardır. Genel Başkan Bülent Ecevit’in partiyi yetkili organlar yerine bir danışman kadrosuyla yönetmesine tepki gösteren CHP’lilerin “Mülkiye Cuntası” adını taktığı ekibin en önemli isimleri Turan Güneş, Besim Üstünel, Haluk Ülman, Ahmet Naki Yücekök ve Deniz Baykal’dır. Bu Mülkiyeli akademisyenlerin başlıca tezi “muhafazakar bir toplumu değiştirmeye çalışmak yerine onun sosyal ve ekonomik nedenlerini anlayıp, halkın daha iyi bir yaşam ümidine cevap verilebilinirse Türkiye’de ilerici bir partinin de seçim yoluyla iktidara gelebileceği” şeklindedir.

Görüşmeler herkesten gizli yürütüldü

Gerçekten de CHP, 12 Mart Muhtırası’na mesafeli duruşu, “demokratik sol” açılımı, Ecevit’in karizması ve o Mülkiye Cuntası’nın aklı sayesinde 14 Ekim 1973 seçimlerinden yüzde 33.3 oyla birinci parti olarak çıkar. Ancak nispi seçim sistemi tek başına hükümet kurmasına izin vermez. Süleyman Demirel (AP), Ferruh Bozbeyli (DP) ve Ecevit’in bizzat görüştüğü Turhan Feyzioğlu (GP) koalisyona uzak durur. MNP kapatıldıktan sonra İsviçre’ye giden Necmettin Erbakan ise yurda seçim arifesinde dönmüş, yeni kurulan MSP’nin 20 Ekim’de Genel Başkanı olmuştur. Dediğimiz gibi tam da Avrupa’da “Tarihi Uzlaşı” rüzgarlarının estiği günlerdir. Mülkiye Cuntası’nın hocaları “Neden bizde de olmasın” der ve CHP-MSP görüşmelerini yürütmesi için aralarındaki en genç ismi seçerler: Doç. Dr. Deniz Baykal. Kendisi artık Meclis’teki ilk yeminini 35 yaşında etmiş çiçeği burnunda bir Antalya milletvekilidir. İkna kabiliyeti yüksek, Türkçeyi çok iyi kullananan, tezlerinde ısrarcı, Ecevit’in de en güvendiği isimlerden biridir.   Peki karşısındaki muhatabı kim olacaktır? Onu da Erbakan seçer: MSP Genel Sekreteri Oğuzhan Asiltürk. Asiltürk ve Baykal ilk andan itibaren bir araya geldiklerini basından gizlemeye azami özen gösterir. Hatta iddiaya göre görüşmelerin bazıları Baykal’ın arkadaşı Kurtul Altuğ’un çıkardığı 7 Gün Dergisi’nin ofisinde bazıları da Asiltürk’ün arabasında, Ankara’nın çevresinde turlarken gerçekleştirilir. İki genç temsilci de sürekli genel başkanlarına bilgi vererek bu zor anlaşmanın yollarını bulmaya çalışırlar. 
Asiltürk, 1974’te CHP-MSP hükümetinin mimarlarındandı
Asiltürk, 1974’te CHP-MSP hükümetinin mimarlarındandı

3 ayda kuruldu, 10 ayda dağıldı

Haftalar sonra her ayrıntının kaleme alındığı, 10 bölüm, 109 maddeden oluşan çok kapsamlı bir protokol metni çıkar ortaya. Genel seçimden 105 gün sonra, 26 Ocak 1974’te imzalanır ve 37’inci hükümet kurulur.  CHP-MSP Hükümeti’nin en büyük icraatı Kıbrıs Barış Harekatı olur. En büyük anlaşmazlıkları ise MSP’nin ifade özgürlüğünü kısıtlayan 141, 142’inci maddelerin genel af yasası kapsamına alınmasına, 18 yaşındakilerin oy kullanma hakkına ve İsmail Cem’in TRT Genel Müdürü olmasına karşı çıkmasıdır. Hoca’nın “Girmişken Ada’nın tamamını alabilirdik” iddialarından da bunalan Ecevit, Temmuz ayında istifasını verir ve koalisyon 17 Kasım’da resmen biter. Kurması üç ay alan hükümet yaklaşık 10 ay sonra dağılır. “Tarihi Uzlaşma” başarılı olsa Türkiye’de de bir Aldo Moro vakası yaşanır mıydı elbette bilinmez ancak koalisyonun dağılmasından sonra Türkiye adım adım 12 Eylül’ü getiren siyasi kaos sürecine girer. 

Hoca’yla namazda tanıştılar

Bugün SP’yle AK Parti arasındaki görüşmelerin odağında yer alan Oğuzhan Asiltürk işte bundan 47 yıl önce de “Olmaz” denilen bir koalisyonun mimarı olarak çıkar karşımıza. Asiltürk 1935 doğumludur. Dava arkadaşı Recai Kutan (91) gibi o da Malatyalı ve İTÜ İnşaat mezunudur. Erbakan Hoca’yla genç bir doçent olduğu 1954 yılında İTÜ’de namaz kılarken tanışırlar. Siyaset hayatına MNP’nin Ankara İl Başkanı olarak başlar. MSP’nin kurucuları arasında yer alır ve Genel Sekreteri olur. Meclis’e ilk kez 1973’te Ankara Milletvekili olarak girer, 10 aylık CHP-MSP Koalisyon döneminde İçişleri Bakanlığı, 2. MC Hükümeti döneminde de Sanayi Bakanlığı görevlerinde bulunur. 
Necmettin Erbakan’la 1954’te İTÜ’de namazda tanışmıştı
Necmettin Erbakan’la 1954’te İTÜ’de namazda tanışmıştı

16.30: Havlu sallama saati

12 Eylül’ün daha ilk saatlerinde tutuklanıp Kirazlıdere Tutukevi’ne konur. Cezaevinde MSP’lilerin kaldığı “Selamet Koğuşu”nun Kutan’ın ifadesiyle “Sabık zaptiye nazırı”dır. Yani gelen gazeteleri önce Asiltürk inceler, çıplak saydığı resimlere keçeli kalemle elbise giydirip, sonra koğuşa dağıtır. Bir diğer ilginç rutini de her gün saat 16.30‘da Selamet Koğuşu‘nun batı cephesindeki pencerelerini açıp renkli bir havlu sallamasıdır. Çünkü pencerenin çaprazındaki evde ailesi yaşıyordur. Onlar da aynı saatte çıkıp renkli kumaşlar sallayarak babalarını selamlar. Asiltürk MSP kadrosu içinde en geç tahliye olanlardan biri olur, cezaevinden bir yıl sonra çıkar. Bir gözünü kısmen kaybederek… İçeri ilk girdiğinde yüzde 20 görme kaybına karşın ilacının yasaklılar listesinde olması nedeniyle cezaevinden çıktığında tek gözü artık yüzde 80 görmüyordur.

Erdoğan’ı ilk o aday gösterdi

1987’de siyaset yasaklarının kalkmasıyla TBMM’ye tekrar girer ve sırasıyla RP, FP ve SP’nin karar verici kadrolarında, Erbakan’a en yakın isim olarak yer alır. Erbakan CHP’yle koalisyonun dışında MSP’de Korkut Özal’ın frenlenmesi, 1991’de MÇP ve IDP’yle yapılan Kutsal İttifak görüşmeleri, 1996’da RefahYol hükümetin kurulması gibi hep gizli ve çetrefilli işlerini Asiltürk üzerinden çözer. Parti içinde Erbakan dahil her zaman biraz çekinilen bir isim olan* Oğuzhan Asiltürk Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatında da önemli bir rol oynar. 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı için Erbakan’ın ilk tercihi Ali Coşkun olmasına karşın Asiltürk’ün devreye girmesiyle aday olarak Erdoğan seçilir. (*Fehmi Çalmuk, Hürses, 12.01.2021)

“Balyozcular vatanseverdir”

Asiltürk, Erbakan’ın 2011’de vefatından sonra partinin paraları ve kalan mirasla ilgili de tutum almaktan çekinmeyince Erbakan ailesiyle arası açılır, ancak bu yüksek gerilimden sonra partide kalan isim Oğuzhan Asiltürk olur. Ergenekon davasının görülmeye devam ettiği 2012 yılında Asiltürk’ün “Ergenekon, Türk ordusunda ABD karşıtlarının tasfiyesidir. Nokta. Bir de ünlem koyuyorum. Balyozcular vatansever oldukları için hapisteler” sözleri tartışma yaratır. Asiltürk’ün her tepki yaratan konuşmasından sonra yıllar önce Necip Fazıl Kısakürek’in hakkında “Bir insan hem Oğuz hem Han hem Asil hem de Türk olamaz” diyerek yarattığı istifham, işin içine soy sop iddiaları da katılarak önüne getirilir.

Çakır: Gölge genel başkan denebilir 

“Sosyal Yapının Güçlendirilmesi” adında bir kitabı bulunan Asiltürk halen SP’nin Yüksek İstişare Kurul Başkanlığı görevini yürütmektedir. Tabii gazeteci Ruşen Çakır’ın Medyascope’taki şu yorumunu da akılda tutmak gerekir: “Oğuzhan Asiltürk Millî Görüş Hareketi’nde hep uzakta olan birisiydi. Kitlelerin içerisine giren birisi değildi. Yönetim katında olan birisiydi. Daha bir bürokrat-teknokrat görünümlüydü. Onun Saadet Partisi kadrolarını ve tabanını harekete geçirebilecek bir kişi olduğunu sanmıyorum. Fakat partide hâlâ ağırlığı var… partinin genel başkanı değil de partinin ‘gölge genel başkanı’ diye tanımlanabilecek bir kişi.”

Karamollaoğlu ve Hatipoğlu’yla dünür

Cumhurbaşkanı’yla ses getiren görüşmesinin ardından “İstanbul Sözleşmesi kesinlikle kalkacak. Ama kalkarken onların içerisindeki bazı cahiller var, kadın hakları, madın hakları falan diyenler. …Ondan böyle rahatsızlık duyuyorlar ama kaldıracaklarını kesin olarak kendisi de ifade etti” şeklinde bir açıklama yapan Oğuzhan Asiltürk’ün iki gelini de partide kadın kolları başkanı. Asiltürk’ün oğluyla evli olan Milli Görüş’ün önemli isimlerinden Yasin Hatipoğlu’nun kızı Nagehan Gül Asiltürk, Erbakan Hoca tarafından 1999’da İstanbul Kadın Kolları Başkanı yapıldığından beri bu görevde. Asiltürk’ün yeğeni Celal Asiltürk’le evli olan Ebru Asiltürk ise SP Merkez Kadın Kolları Başkanı. Asiltürk, aynı zamanda SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’yla da dünür. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Ocak’ta Oğuzhan Asiltürk’ü evinde ziyaret etmişti. 1 saat süren ziyarette ‘ittifak’ görüşüldü
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Ocak’ta Oğuzhan Asiltürk’ü evinde ziyaret etmişti. 1 saat süren ziyarette ‘ittifak’ görüşüldü

6 yıl önce aileden gelen AK Parti itirazı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 8 Ocak’ta “ağabey” dediği Oğuzhan Asiltürk’ü evinde ziyaret etmesinin ardından yapılan siyasi yorum ve analizler haftalardır hız kesmeden devam ediyor. Yorumlardan birine göre, Oğuzhan Asiltürk SP yönetimini Cumhur İttifakı’na katılmaya ikna etse bile Milli Görüş tabanının tamamı bu birleşmeye olumlu yanıt vermeyebilir. Bu görüşü destekler nitelikte açıklamaları olan kişilerden biri de aslında yönetimde ve ailenin içindedir: Nagehan Gül Asiltürk.  8 Ocak’tan sonra da aynı görüşte mi karşılıklı oturup dinlemek lazım ancak Nisan 2015’te Hürriyet’ten Ayşe Baykal’la yaptığı söyleşide Nagehan Asiltürk’ün kullandığı ifadelerden bazıları şöyle: …“Hocam zamanında çok güzel cevap vermişti; ‘Hoca ders anlatırken, bazıları çıkmış dışarıda top oynuyor, Hoca ne yapsın?’ Ki kendileri de açık açık ‘Biz Milli Görüş Gömleğini çıkardık’ dediler. Mesele şahısta değil; Tayyip Beyde, Ahmet Beyde değil, mesele çıkarılan gömlekte. O gömlek çıktığı zaman, insanın hiçbir değeri, kıymeti kalmaz. Hocam vefatından önce söylemiştir. ‘Beni sakın Ak Partinin günahlarına ortak etmeyin, hiçbir zaman AKPyi desteklemedim.” …”28 Şubat sürecinden sonra AK Parti ortaya çıkarıldı ve desteklendi birileri tarafından. Milletimiz AK Partiye mecbur bırakıldı aslında. Halkımız da ‘Bunlar Erbakan Hocamızın talebeleri’ deyip sahip çıktı. Ama yıllardır uygulanan politikalar bunların Erbakan Hocanın talebeleri olmadığını o kadar açık ortaya koydu ki... Köprünün altından çok sular aktı millet artık Ak kim, Saadet kim çok açık gördü. Özellikle yaşanan yolsuzluklar tabanda çok hayal kırıklığına neden oldu. Kusura bakmasınlar ama öyle Savcı’yı değiştirmekle, kanunu değiştirmekle üstü örtülecek bir mevzu değil bu. Sandıkta bunların karşılığını millet verecek.”