28 Mart 2024, Perşembe
15.10.2021 04:30

Boşsunuz ve sizi özel yapan bu boşluk!

Bir atom çekirdeği fıstık büyüklüğünde olsaydı, atomun kendisi futbol stadyumu kadar olurdu! Atomlardaki tüm boşlukları kaldırsaydık, bütün insanları oluşturan malzeme, tek bir küp şeker hacmine sığardı

Çoğu zaman tatmin edici bir bilgi içermeyen bir şey söylendiğinde akla gelen “Boşsun!” lafı, aslında fiziksel bir gerçekliğe işaret ediyor: Vücudunuz yüzde 99.9999999 oranında boşluktan oluşuyor. Bu 9’ları öyle fazla gözüksün diye yazmadım. Gerçekten, vücudunuzdaki atomların o kadarlık kısmı “boşluk”tan oluşuyor. Biz, maddeyi çok “dolu” ve “yoğun” bir şey olarak deneyimliyoruz çünkü gündelik yaşamda deneyimlediğimiz şeylerin çoğu katrilyon kere katrilyonlarca atomun bir araya gelmesiyle oluşan yapılar. Bu nedenle dışarıdan bakıldığında bu boşlukları göremiyoruz. Ancak tek bir atomun boyutuna inecek olsanız, atomların çoğunun boş olduğunu görürdünüz: Eğer bir atom çekirdeği bir fıstık büyüklüğünde olsaydı, atomun kendisi bir futbol stadyumu kadar büyük olurdu! Dolayısıyla atomlardaki tüm boşlukları ortadan kaldırsaydık, Dünya’daki bütün insanları oluşturan toplam malzeme, tek bir küp şeker hacmine sığardı!

Dokunamazsınız

Atomlardaki bu devasa boşluk, çok ilginç şeylere de sebep oluyor: Örneğin siz, bugüne kadar neredeyse hiçbir şeye dokunmadınız. Mesela şu anda bu gazeteyi tuttuğunuzda, parmaklarınızın gazete sayfalarına (veya dijital cihaza) fiziksel olarak temas ettiğini sanıyorsunuz. Ama bu temas noktasına çok fazla yakınlaşacak olsaydınız, parmaklarınızın ucundaki atomlar ile gazete sayfalarını oluşturan atomların hiçbir şekilde temas etmediklerini görürdünüz. Yani yan yana, iki basketbol topu gibi birbirine dokunan atomlar bulamazdınız. Çünkü iki atomu birbirine yaklaştırdığınızda, bunu bir süre yapabilirdiniz; ancak atomların etrafındaki elektron bulutları çakışmaya başladıkça, aynı yükteki elektronlar birbirlerini büyük bir güçle iterdi ve size karşı koyardı. Ne kadar çok bastırırsanız bastırın, iki elektron bulutunun kusursuz bir şekilde üst üste binmesine ve nihayetinde atom çekirdeklerinin birbirine dokunmasına yetecek kadar güç uygulayamazdınız. Dolayısıyla siz bir kâğıda dokunduğunuzda, aslında kâğıt ile parmaklarınız arasında her zaman bir boşluk var. Aynı şey, dokunduğunuz her şey için geçerli: Şu anda oturduğunuz koltuğa poponuz “değmiyor”! Teknik olarak, ufacık ve asla fark edemeyeceğiniz kadar bir mesafede bile olsa, koltuğun üzerinde, havada duruyorsunuz. Çünkü siz koltuğa değmeye çalıştıkça, koltuğun en üst katmanındaki atomları kendinizden uzağa itiyorsunuz. Bu atomlar arası itme kuvveti ile sizin ağırlığınız (yani kütlenizden kaynaklı Dünya’ya doğru olan kuvvetiniz) dengelendiğinde, “oturduğunuzu” hissediyorsunuz. Ama koltuğa değmiyorsunuz! Atomların birbirlerine gerçek anlamda “değdiği” bir yer var: Yıldızlar! Yıldızların çekirdeğinde öylesine büyük bir basınç ve sıcaklık var ki hidrojen gibi küçük atomlar, muazzam bir kuvvetle birbirlerine kaynaşıyorlar. Buna, füsyon (kaynaşma) tepkimesi diyoruz. İki hidrojen birleştiğinde, bir helyum atomu ortaya çıkıyor. Yıldız çekirdeklerinde sürekli daha iri elementler üretilebiliyor.  “Hepimiz yıldız tozuyuz” lafı da buradan geliyor. Vücudumuzdaki atomların neredeyse tamamı, bir zamanlar yıldızların çekirdeklerinde daha küçük elementlerin daha ağır elementlere dönüşmesiyle oluştu. Bu yıldızlar, ömürlerinin sonuna geldiklerinde, ürettikleri elementleri büyük bir güçle etrafa saçtılar. Etrafa saçılan bu toz ve gaz bulutu, kütleçekimi kuvveti altında bir araya öbeklendi, merkezde yıldız ve etrafında gezegenler olan bir sistemi oluşturdu. O malzeme saçılmasaydı, Güneş Sistemi de asla oluşamaz, yaşam başlayamazdı.

O özel anın ürünüsünüz

Yıldız çekirdeğindeki türden bir “dokunma”yı bire bir deneyimlemek zor ancak buna olabildiğince yaklaşmak için “yaşamı başlatan” bir diğer olaya bakmak yeterli: Üremeye... Kimyasal bir tepkime sırasında atomlar çekirdek bazında kaynaşmasalar da, elektron alışverişi yaparak veya elektronlarını paylaşarak, fiziksel temasa kıyasla (yani gazete ve parmağınızda olana kıyasla) birbirlerine çok daha yakın durabilirler. İşte bir sperm ile bir yumurta birleştiğinde ve yeni bir yaşam başladığında, sizi oluşturan o ilk hücre, anne ve babanızın hücrelerinin birbirine adeta dokunması ve kimyasal tepkimeye girerek kaynaşmasıyla oluşuyor. Yani oldukça şairane bir şekilde siz, bir yerde anne ve babanızın çok özel hücrelerinin birbirine dokunmasının bir ürünüsünüz.