19 Nisan 2024, Cuma
23.07.2021 04:30

Bu kez Selanik’te bir binayı eve çevirdim

İkili hayatımız için Selanik’te yeni bir adım attık. İki günü dışarıda geçiştirdik ama üçüncü gün eve el atmanın zamanıdır. Çünkü bir ev, mutfağı çalışırsa evdir, yoksa sadece binadır

13 Temmuz

Heyecanlıyım. Yeni bir düzen için ilk adımları atmak üzere yarın yola çıkıyorum. Yolculuk Selanik’e. B’nin orada bir düzeni vardı, şimdi ben de dahil oluyorum. Biraz orada, biraz burada, ikili bir yaşam. 15’inde de oturma izni için randevum var.

14 Temmuz

Geldik. Acayip sıcak. 2 geceliğine otelde kalıyoruz. Eve yerleşmek az biraz zaman alır. Otel de şehir merkezinde. Çıkıyoruz, kapının önü, sokaklar her yer fıkır fıkır. İnsanlar sokaklarda, cafeler barlar, kaynıyor, sanırsın Covid buraya uğramamış. Tabii maskeler olmasa.
Sokak yemeklerinden sonra çipura ceviche’yi yiyince ağzımızın tadı yerine geldi.
Sokak yemeklerinden sonra çipura ceviche’yi yiyince ağzımızın tadı yerine geldi.
Önce bir içki, sonra B’nin sevdiği bir balık lokantası. Tezgahtan balık seçiyorsun o cinsten. Ben kerevitleri, istiridyeleri görünce çıldırıyorum. Önden istiridye söylüyoruz. Sonra da kerevitleri ızgara. Ayrıca ançüez, tereyağı ve kızarmış ekmek. Şahane bir şarap içiyoruz, keyfimiz yerrinde. Heyecanlıyız.

15 Temmuz

Oturma izni tamam. Yunan numarası tamam. Banka işleri tamam. Artık yarın eve geçiyoruz. Bu akşam da dışarıda yiyoruz. Buranın bilinen mekanlarından biri, Canteen. İsmi doğal olarak bende heyecan yaratıyor. Sanki benim Kantin’im özeldi diye, bu da özel olurmuş gibi geliyor. Hani popüler falan, illa haklı bir sebep olmalı gibi hissediyorum. Ama ne yanılgı! Aynı bizdeki mantık geçerli; havalı, popüler, ama sıradan bir menü ve sıradan yemekler. Bu yaşa geldim, meslekte 24 senedeyim, hala bu işin sırrını çözemedim. Nasıl oluyor da bu kadar sıradan işler ticari olarak bu kadar başarılı oluyor? Bak İstanbul, bak Selanik. Neyse.

16 Temmuz

Evdeyiz. Bütün gün yerleşmekle geçti. Daha da çok iş var. Ama arada çıktık, mahalledeki ‘şık’ marketten alışveriş yaptık. Temel ihtiyaçlar, zeytinyağı, tuz, karabiber, bal, peksimet (dacos), su gibi. Bir de tabii akşam yemeği için bi’şeyler. Yeter sokak yemeği! Ayrıca şu inancım var: Bir ev, mutfağı çalışırsa, yemek pişerse, sofra kurulursa ev olur. Yoksa bir binadır. Yine de hava çok sıcak ve düzen tam değil, onun için pişirmeden halledivermek istiyorum. Fileto çıkarılmış çipura aldım. İncecik dilimledim, üstüne deniz tuzu, değirmen karabiber, greyfurt-limon-lime karışımı. İnceden chiffonade kıyılmış tül gibi fesleğenler ve nefis aromatik bir Girit zeytinyağı. Mis. Bir de peksimet kırıkladım, üstüne 2 domates rendeledim. Marketten özellikle olgun, yumuşamış olanlarını seçmiştim.  Biraz tuz serpeledim, bolca zeytinyağı gezdirdim; üstüne kiraz domatesler, bebecik körpecik ıspanaklar. Bir de tam ortaya löpük bir keçi yoğurdu. Hepsinin üstüne tekrar bolca o Girit zeytinyağından.
Basmati salata.
Basmati salata.
Yaptık birer margarita, çıktık balkona, Selanik’te evimizde ilk akşam, gün inerken kadehlerimizi tokuşturduk, ağzımızın tadına kavuştuk, eve geldik.

17 Temmuz

Yerleşmeye devam. Arada yine ufak bir alışveriş. B’ beni buradaki güzel bir şarküteriye götürdü. Biraz dilimlenmiş ürün, ne de olsa hafta sonuna giriyoruz. Ne yiyeceğimiz belli değil, ama elimizin altında birtakım seçenekler bulunsun. Rafları dolaşıyorum, arpacık soğan turşusu görüyorum. Yanında da mantar turşusu. Tabii sadece görüyorum, zira alfabe Yunanca, anlama/algılama ihtimalim sıfır.  Fakat gördüğüm yetiyor, ağzımdaki salgı bezleri çalışmaya başlıyor. Şimdi bunları alsam, evdeki şeftali ve nektarinlerle birleştirsem; hafif sirkeli, kişnişli falan... Olur bu. Hemen bu yönde bakınıyorum, basmati pirinç, mango, yerfıstığı, acı biber, ahududu sirkesi alıyorum. Evde dünden demetle kişniş var. Tamamdır. Kasaptan da iki tane ‘bifteki’ ama domuz, alıyorum. Eve döner dönmez, işe koyulmadan onları marineliyorum. Bal, zencefil, sarımsak, tuz, zeytinyağı ve lime suyu yetiyor.  Dolaba kaldırıyorum.  Mango ve nektarini iri, zencefili, taze soğanı, chilli’yi (acı biber), sarımsağı incecik doğruyorum. Bir kapta ahududu sirkesi, tuz, değirmen karabiber, füme paprika ve az zeytinyağı ile karıştırıp, onu da buzdolabına kaldırıyorum. Pirinci de buharda pişirip üstünde kağıt havlu ile deme bırakıyorum.  İşlere geri dönüp düzen kurmak için debelenmeye devam ediyorum.  Akşam olunca, sıcak 8’den itibaren sakinlemeye başlıyor, B’ birer kokteyl hazırlıyor, balkona yerleşiyoruz. Sonra zamanı gelince bifteklerini tavada çeviriveriyorum. Ilınmış basmati ile meyveli karışımı harmanlıyorum. Bolca kişniş, yerfıstığı ekliyorum, bir de üstüne mizuna filizleri... ‘Bifteki’ler biraz kuruyor, ama salata nefis oluyor. Yanına da güzel bir Malagouzia üzümü şarap. Hayat bana güzel, şükrediyorum.