20 Nisan 2024, Cumartesi
25.06.2021 04:30

Büyük filtre bizi de eleyecek mi?

Ne kadar arasak da uzayda yaşama dair iz bulamadık. Belki çok uzakta, belki doğru şekilde bakmayı bilmiyoruz. Filtre Hipotezi’ndeki gibi medeniyetler geliştikçe kendilerini yok ediyor da olabilir. İklim değişikliğinin etkileri, sanki bunun kanıtı

İnsanlık tarihinin gidişatında kırılmalar yaratan bazı büyük olaylar vardır: Yerleşik yaşama geçip tarım yapmak, Evrim Teorisi’nin geliştirilmesi, aşılar gibi modern tıp araçlarının keşfi, roketler gibi uzay yolculuğunu mümkün kılan araçların veya transistörler gibi elektronik devre elemanlarının icadı gibi… Bunların hepsini gölgede bırakacak bir keşif, Dünya dışında yaşam olurdu. Hele ki Dünya dışı zeki yaşamın keşfi… Bunun din, felsefe, bilim, sanat ve insanın entelektüel diğer tüm uğraşları üzerinde yaratacağı şok etkisini hayal edebilirsiniz. Kendinden başka ötekileştireceği kimse olmayan insan, bir anda ortak bir “düşman”, yabancı bir “bilinmezlik” ile tanışacak. Bunun düşün dünyamızda olumlu ve olumsuz birçok depremi tetikleyeceği açık. Ama bir sorun var: Uzayda nereye, nasıl bakarsak bakalım, bildiğimiz (veya bilmediğimiz) anlamda yaşama dair hiçbir iz göremiyoruz. Hiçbir elektromanyetik dalga frekansında, Dünya harici yaşama ait olduğunu düşündüğümüz hiçbir iz tespit edemedik. Bugüne kadar hiçbir uzaylı medeniyet ile iletişim kurmadık, hiçbir uzaylı araç tespit edemedik. Evren uçsuz bucaksız ve yaşamın bu Evren’de doğal yollarla başlayabileceğini biliyoruz: Kanıt, biziz! Ama böylesi devasa bir yapı içinde neden bu kadar az yaşam var? Ya da Enrico Fermi’nin meşhur sözleriyle: “Herkes nerede?” Bugüne kadar Evren’in uçsuz bucaksızlığına karşılık bu kadar az yaşam barındırıyor gibi gözükmesine, yani “Fermi Paradoksu”na yönelik birçok açıklama geliştirildi. Evren’in devasalığı, paradoksun bir parçası olduğu kadar çözümün de bir parçası olabilir mesela: Evren o kadar büyük ki, diğer zeki yaşamların saçtığı sinyallerin bize denk gelme ihtimali yok denecek kadar az. Sonuçta “sinyal” dediğimiz elektromanyetik dalga da en fazla ışık hızında yayılabiliyor ve ışık hızı, var olan teorik hız sınırı olmasına rağmen, Evren’in büyüklüğü yanında kaplumbağalardan bile yavaş kalıyor. Kozmolojik ölçekte “yapışık ikizimiz” sayılacak mesafede bulunan Güneş’ten çıkan ışık bile bize anca 8 dakika 20 saniyede ulaşabiliyor. Kaldı ki milyarlarca ışık yılı uzaktaki medeniyetlerin sinyalleri bize, tam da biz onları doğru açı ve frekansta dinlerken ulaşabilsin… Bu, paradoksa bir çözüm sunabilir.