28 Mart 2024, Perşembe
20.08.2021 04:30

En büyük pişmanlığım Amelie

Yann Tiersen ona şöhreti yakalatan Amelie’nin film müzikleri için “Bugün olsa yapmam” diyor. Zaten artık bambaşka bir döneme girmiş durumda. Yeni albümü Kerber’i her şeyden uzakta bir adada, doğayla kurduğu bağı anlatmak için kaydetti

Fransız besteci Yann Tiersen’i dinleyicilerin büyük bir kısmı Amelie’nin müzikleri ile tanıyor. Şu sıralar 12’nci albümünü yayınlamaya hazırlanan müzisyen ise o günleri çoktan geride bıraktı. Fransa’nın batısındaki 800 kişilik bir adada, Ushant’ta yaşayan Tiersen, son çalışması Kerber’i de burada kaydetti. Onunla doğayla kurduğu bağı, bu albümle hedeflediklerini ve çocukken neden kemanını kırıp attığını konuştuk.  Yeni albümünüz Kerber bu hafta yayınlanacak. Bu albümle neyi hedefliyorsunuz? Kerber bambaşka bir dönemin başlangıcı. Bence müzik bedenle, duygularla direkt olarak bağlantılı büyüleyici bir sanat formu. Benim için müzik transa geçmekle ve bu transın uyandırdığı duygularla ilgili. Bugünlerde doğayla yeniden bağ kurmak, dikkatimizi yaşadığımız yere vermek çok önemli. Son albümlerimde müziğim aracığıyla dünyayla, toprakla ve yaşadığım bu adayla bir bağ kurmaya çalışıyorum. Müziğiniz ve dünya arasında bağ kurmaya çalışırken, gezegenimizin başına son yıllarda gelen iklimsel sorunları da gözetiyor musunuz? Direkt olarak değil. Dünyanın kendisine odaklanırken özel bir yerde yaşadığımızı unutuyoruz. Mekanları ekosistemler olarak görmüyoruz. İklimin parçası olduklarını es geçiyoruz. Bizim için dağlar, göller birer manzaraya dönüşüyor. Şarkılarıma mekanların, kasabaların isimlerini veriyorum. Böylelikle bir mekanın tarihsel bağlamına da vurgu yapabiliyorsunuz. Müzik benim için soyut bir form, değer verdiğim fiziksel mekanlarla aramda bir bağ kurmamı sağlıyor.

Benim için yay değil kılıçtı

Her şeyden uzaktaki bir adada yaşamak ve kayıtlarınızı burada yapmak sizi nasıl etkiliyor? Tuhaf bir duygu. Ushant’ın iklimi oldukça farklı. Deniz çok sert olabiliyor. Tüm bunlar benim üretimime yansıyor. Buradaki eski bir diskoyu satın alıp stüdyoya çevirdim. Binada bir konser salonu da var. Pandemiden önce burada konserler de veriyorduk.  Çocukluğunuzda klasik müzikten pek hoşlanmadığınız ve bir punk rock grubu kurmak istediğiniz için kemanınızı kırdığınız doğru mu? İcra ettiğiniz türün dışındaki topluluklar da müziğinizi çok etkilemiş. 3-4 yaşlarındayken bile müzik yapmak istiyordum. Aklımda hep keman vardı. Çünkü yayı oyuncak bir kılıç gibi düşünürdüm. Ailem beni müzik okuluna gönderdikten sonra iş değişmeye başladı. Kemandan ve piyanodan bıkmaya başladım. Fakat çalmam konusunda bir baskı vardı. Ben de bir gün kemanımı kırıp bir grup kurmuştum. O yıllarda Joy Division’dan, The Stooges’dan çok etkilenirdim. Sonrasında Nirvana ve Nick Cave de bu listeye katıldı. Hiç pişmanlığınız var mı? Hayattaki en büyük pişmanlığım ve şanssızlığım Amelie. Bugün olsaydı soundtrack’ini yapmazdım. Dinleyicimin ilgisini çok farklı bir alana kaydırdı. Paris’in ve Fransız romantizminin bir imajı haline dönüştüm. Bu benim yapmak istediğim şeyin tam tersiydi. Film çıktığında ben çoktan kariyerimin bambaşka bir noktasındaydım. Ama o şarkılar son derece karanlık bir ruh haliyle yaratılmış olmasına rağmen, bana sorarsanız karikatürize edildiler ve anlamlarından uzaklaştırıldılar.