19 Nisan 2024, Cuma
14.01.2022 04:30

En çok el aleti alıyoruz ama ustayı eve istiyoruz

Dev mağazalardan orta büyüklükteki mağazalara ve mahalle mağazalarına geçen, ‘Ustabilir’le 35 bin ustayla çalışan Koçtaş, dijitalleşmeyle müşterilerinin işlerini kolaylaştırıyor. Koçtaş Genel Müdürü Devrim Kılıçoğlu Oksijen'e konuştu...

Pandemi sürecini yenilenerek ve büyüyerek geçiren Koçtaş, ev geliştirme perakendeciliğinde Türkiye lideri. 2020 yılında şirketin başına geçen Devrim Kılıçoğlu, yabancı rakipleri geride bırakan ve binlerce ustayı Koçtaş’la buluşturan yeni modellerini anlattı.  Koçtaş 25 yılı geride bıraktı. Aslında hikayeyi okuyunca çok daha öncesine gidiyor, Vehbi Koç’un Ankara’da ilk iş hayatına adım attığı günlere uzanıyoruz. Koçtaş’ın hikayesini sizden de dinleyebilir miyiz? Merhum Vehbi Bey’in vizyonuyla başladı bu yolculuk. 1955 yılında Koçtaş dünyasına aslında adım atılmış. O dönemde toptan satışlara hatta perakendeciliğe başlanmış. Daha sonra Feneryolu’nda, Galata’da mağaza açılmış. Koçtaş özelinde ise 1996 yılında İzmir Bornova mağazası açıldı. Bu aşamada merhum Mustafa Bey’in yapı sektöründe yurt dışındaki tecrübeleri, gördükleri ve vizyoner bakış açısı devreye giriyor. Aslında baktığımızda o tarihlere kadar da Türkiye’de yerli bir yapı marketin olmaması da geç atılmış bir adım değil mi? Doğru. Zaten bu eksikliği, ihtiyacı da Mustafa Koç holdingin başındaki kişi olarak görüp bir yatırım yapılmasını öngörmüş. 1996’dan 2000’e kadar 4-5 mağazaya ulaşılmış. Daha sonra Mustafa Bey bunu yurt dışından bir know-how’la bir araya getirmiş. Ki bence Topluluğun en güzel yaptığı şey joint venture ilişkisi kurmaktır. Koç Topluluğu çok güçlü olduğu yanlarla birlikte yine yatırım yapacağı alanda en güçlü marka kimse onu ülkeye getirir. Ford Otosan da, Türk Traktör de, Fiat da çok başarılı uygulamalar. Dolayısıyla bu ortak yönetim ilişkisi Koç Topluluğu’nun çok büyük bir gücü. King Fisher bu alanda Avrupa’daki en büyüklerden biri. İrlanda, Fransa, İngiltere, Polonya gibi değişik ülkelerde büyük mağazaları var ve sadece bu alanda faaliyet gösteriyor. 2000 yılında Mustafa Bey King Fisher ile ortaklığı kuruyor. Ardından bir hızlanma başlıyor. Çok rakip de geldi. Bazıları başarılı olmadı, Türkiye’den çıktı. Koçtaş bu rekabette hangi avantajlara sahipti? Perakende, işletme sermayesi yönetimi anlamında çok dikkat edilmesi gereken bir sektör. Yoksa Avrupa’nın King Fisher’dan önceki birinci devi, Leroy Merlin de Türkiye’ye geldi ve gitti, Praktiker de. Bu global şirketler ülkemizde başarısız olacak demek değil.  Koçtaş’ta yerli yabancı ürün oranı nedir? Bu dengeyi özellikle de bu dönemde nasıl kuruyorsunuz? Koçtaş olarak sadece mağazalarımızda 25 bin farklı ürünümüz var. Biz ithalatı hem kurlardaki değişimler hem de yerli tedarikçilerimizi geliştirme anlamında yüzde 20’lerden yüzde 12-13 seviyelerine indirdik. Ana yaklaşımımız şu; bir, ülke olarak dövize ihtiyacımız var. İkincisi, eğer ki ham madde anlamında bir sıkıntı yoksa ve ülkemizde yapılabilir bir ürünse yerli tedarikçimizi geliştiriyoruz. Diyoruz ki, “bakın biz bu ürünü yurt dışından alıyoruz. Siz bunu burada yapabilir misiniz?” Yatırım yapmaya teşvik ediyoruz. Ve bir nevi Koçtaş olarak güvence veriyoruz; “Biz sizden alacağız ve satacağız”  Ne zaman başladınız bu çalışmalara? 2015’ten sonra kurlardaki hareketlenmeyle başlamıştık. İthalattan yerliye dönüşümü  yönetmeye başladık. Neleri gördünüz bu çalışmalarda? Neleri değiştirdiniz? Kuruluş aşamasında ortağımızın da etkisiyle, 10 bin metrekarelik çok büyük mağazalarımız vardı. Yurt dışında çok daha büyük mağazalar var ama ülkemizde büyük mağaza formatının metrekaresi ne olmalı araştırmalarını yapmaya başladık. Bir yerden sonra bu ekonomik modelin bizim büyümemizi fonlamadığını gördük. Kartal, Yenibosna, Balçova gibi büyük mağazalarımızı tutup, özellikle AVM içinde mağazalarımızın metrekarelerini 10 binlerden 5 bin metrekarelere çevirdik. Pandemi öncesinde gezmeyi seven müşterilerimiz olmakla birlikte, bazı müşterilerimiz ihtiyaçlarını bir an önce karşılamak ve en iyi uzmanlığı almak istiyordu. Pandemiyi nasıl geçirdiniz? İlk dönemde çok hızlı bir şekilde karar alarak mağazalarımızı kapattık. Koçtaş yönetimi olarak kapalı kaldığımız dönemi çok iyi geçirdik. Yönetim ekibimiz hala ofise dönmedi, uzaktan çalışıyor. Genel Müdürlük ve Ar-Ge merkezimize geri dönüş yapmadık. Pandemide “ne satarsak satalım” yaklaşımından öte bunu en iyi şekilde ve minimum müşteri şikâyetiyle yönetmemiz lazım dedik. Kargo ve lojistik şirketlerinin hızlı bir şekilde dönüşümünü bekledik. Nisan ayında mağazalarımızı “Sıfır Tolerans” ile açtık. Koçtaş’ı pandemi sonrasında kursaydık, nasıl kurardık diyerek çalışmaya başladık. Adına da Koçtaş 2.0 dedik. Sizin de bahsettiğiniz gibi pandemi sonrası değişen ihtiyaçlara karşı Koçtaş’ın güçlü yanlarını muhafaza edip, müşteri, tedarikçi, ekosistemdeki değişimlere nasıl adapte olabiliriz dedik.  Evlere kapanılan dönemde ev ihtiyaçları arttı. En çok ne satıldı. Şu da var eve kimseyi sokmak istemediğimiz dönemde her işi kendimiz yapmaya başladık. Örneğin matkap satışları arttı mı?  Arttı. En çok el aletleri kategorisinde artış oldu. Özellikle aşıdan önce eve boya, tesisat, montaj, nakliye konusunda biraz çekinceler vardı. Biz orada yine avantajlıydık. Türkiye’deki müşteriler daha çok “Do It For Me” yani benim için yap anlayışında. Çünkü Türkiye’de ustalar çok kıymetli. Biz de usta segmentimize çok önem veriyoruz. 

Ustabilir fark yarattı

Bir uygulama yapmışsınız bunun için. Nedir bu uygulama?Kaç usta var sizle böyle çalışan?   Ciro şampiyonu mağazanız hangisi?Küçük yapı marketleriniz, Fixlerin sayısı ne oldu? Fixler nasıl büyüyecek?Sizin rakibiniz artık e-ticaret siteleri mi? Tekno market olma planı var mı? Enflasyon baskısını nasıl yaşıyorsunuz? Nasıl yönetiyorsunuz? Kendi markanızla da ürünleriniz olmuştu. Bu devam edecek mi?

Hedef 4.5 milyar lira

2019 Cironuz 1.7 milyar lira, aslında Türkiye için düşük ama gidecek çok yolu var diye düşündüm. Bu konuda ne dersiniz?Kıyı şeridinde atak yaptınız. Bu devam edecek mi? 

19 yıllık Ford Otosan deneyiminden sonra Koçtaş’a geçti

Hedef 37 ilde 138 mağaza

Yeni büyük mağazalarınız nerede? 
Fotoğraflar: Barış Acarlı