20 Nisan 2024, Cumartesi
Haber Giriş: 21.05.2021 06:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:15

Enflasyon geri döndü: 1940’lar, 1970’ler ve 2021

Genişleyen para arzı, tedarik sıkıntısıyla birleşince ABD’de enflasyon sıçrama eğilimine girdi. FED bu kez aniden frene basmak yerine beklemeyi ve borç stoğunu enflasyon yoluyla eritmeyi tercih edecek gibi görünüyor
Enflasyon geri döndü: 1940’lar, 1970’ler ve 2021
Güldem Atabay
Hayır, konu Türkiye’nin yüksek enflasyonu değil. 2008 küresel finansal krizden bu yana enflasyon yüzü görmeyen ABD ekonomisinde Nisan ayında yüzde 4.2’ye ulaşan ve yıl içinde yüzde 6’nın üzerine çıkması beklenen tüketici enflasyonu… Son 80 yıl içinde ABD’de yaşanan hangi enflasyonist dönemle benzeştiği ve farklılaştığı. Bu ayrımların üzerinden de dünyanın en kudretli merkez bankası FED’in yapacakları ve hayatlarımıza etkisi.  Bunu anlayabilmek için de dünyanın en büyük hedge fonlarından birinin kurucusu Ray Dalio’nun 2018’de yazdığı “Büyük Borç Krizleri” kitabını referans almak mümkün. Tüketici enflasyonunda anlamlı yükselişler genel olarak geniş para arzında yaratılan artışlardan bir süre sonra gelir. Geniş tanımlı para arzı artarken kaynaklar ve emtialar bol ise enflasyon artışı olmaz veya sınırlı kalır.  Fakat para arzı artışları kaynakların kıt ve arz zincirinin sorunlu olduğu dönemlere denk gelirse enflasyon çok hızlı oluşur. Bu tür geniş para arzı artışları da, ya bankaların aşırı kredi vermeleri ya da devletlerin yüksek kamu finansman ihtiyaçları için çıkardığı tahvillerin merkez bankası veya bankalar tarafından satın alınmasıyla ortaya çıkar. ABD ekonomisinde 1940’lar ve 1970’ler, benzer bir taban üzerinden artan enflasyona FED’in verdiği çok farklı iki tepki açısından incelenebilir. 1970’ler kamu ve özel sektör borçlarının GSMH’ye oranının düşük olduğu yıllar. Para arzındaki artışın temel kaynağı ABD’de artan bütçe açıkları değil, banka kredilerindeki artışın hızlanması. Dolayısıyla o dönemde petrol arz şokunun genişleyen para arzı ile birleşerek neden olduğu enflasyonu (1972: yüzde 2.5; 1980: yüzde 15) kontrol almak için FED son derece aktif bir rol oynadı. O dönem ABD ekonomisindeki düşük borç sayesinde, FED faizini çift hanelere kadar artırarak banka kredilerindeki artış hızını kesti ve enflasyonu yeniden düşürdü (1983: yüzde 2.5). 

1940’lardaki durum...

Fakat FED’in faizler yoluyla müdahalede, izleyen 10 yılda önceki 10 yıl kadar agresif olmaması sonucunda ABD’de enflasyon seviyesi hedefin üzerinde uzunca bir süre kaldı. 1940’larda ise durum çok farklıydı; kamu borcu GSMH’nin yüzde 100’ünün üzerindeydi. Bu seviye o yıllar için çok yüksekti. Para arzı, savaşla bağlantılı harcamalarla artan kamu açıklarının borçlanma yoluyla karşılanması nedeniyle genişlemişti. Enflasyon 1940’ta sıfır civarından 1942’de yüzde 14’e, 1947’de 20’ye, 1951’de 10’a ve 1953’te yeniden sıfıra yöneldiği dönemde 3 aylık ABD tahvil faizlerinin hareket aralığı söz konusu 10 yılda yüzde 0 ile 3.5 arasında kalmıştı. Çünkü FED o dönemde faiz artırsaydı faiz harcamalarının GSMH ve vergi gelirlerine oranı çok sıçrayacak ve sonuçta kendi kendini besleyen bir mali harcama döngüsü yaratacaktı. Enflasyonun yükselmesine izin vermek zorunda kalan FED aynı zamanda bugünün miktarsal genişleme adımlarına benzer yöntemlerle uzun vadeli tahvil faizlerini düşük tutmuş ve bu sayede borç stokunu yüzde 30-40 eriterek küçültmüştü. 2020-21 döneminde yaşananlar bu açıdan bakınca 1940’lar dönemi ile daha çok benzerlik taşıyor. ABD ekonomisinde kamu borcu GSMH’ye oransal olarak yüzde 130 ile çok yüksek.  II. Dünya Savaşı yerine bu kez COVID-19’un yarattığı arz-tedarik sorunları geniş para arzındaki genişlemeyle birleşerek tetikleyici özellik kazanıyor. FED de beklenen enflasyon dönemlerine 1940’lardakine benzer bir yaklaşımla tepki verecek gibi duruyor. Kamu borcu seviyesine bakarak yükselen enflasyon ortamında frene basmayı geciktirerek 2021 içinde yüzde 4.2’den yüzde 6-7’ye doğru hareketlenen enflasyonu seyredecek. Faiz artırmak konusunda aceleci olmayacak, kamu borç yükünü enflasyon ile hafifletmek işine gelecek.  Bu da beklenenden uzun süre, ortalama enflasyon hedefi olarak belirlediği yüzde 2.5 TÜFE enflasyonun üzerinde kalınacağı anlamına geliyor ki dünya finansal piyasalarındaki dengeleri elbette alt üst edecek.