18 Nisan 2024, Perşembe
11.06.2021 04:30

Flörtü küçümsemek sevdiğini küçümsemektir

İlker Kaleli ki kendisi hem poyraz olur hem de karayel, Sıla ile birlikte bir fotoğrafını sanal aleme salmış ve altına da şunu yazmış: “Bazen biri gelirmiş, kalbin en kıymetli köşesine... Bilmediğim, canımdan can bir yere...” Magazin dünyasında bu durum, ikilinin “aşklarını ilan ettikleri” anlamına geliyor. Bu açıdan biz sıradan insanlar şanslı sayılırız.Birisine aşık olunca onu doğrudan muhatabına söylememiz yetiyor çünkü. Ancak şöhret arttıkça önce zorlu bir bu aşkı gizleme – reddetme dönemi yaşanıyor ve sonunda sosyal medyadan aşk ilan ediliyor. Bu sürecin kendine özgü bir matematiği var yani. “İlişkiyi reddet – kabul et – ilan et – ayrıl – ayrıldığını ilan et” şeklinde ilerliyor ki nazarım değmesin, dilerim ki İlker Bey kardeşimiz ile dünya ahret bacım olsun Sıla Hanım kardeşimiz bu döngüyü “ilan et” bölümünde kırsınlar, kerevetlerine de biz çıkalım. Tabii böyle mesajları yanıtsız bırakmak da olmuyor. Yanıt verilmezse bu tek taraflı bir aşka / ilişki özlemine tekabül eder; onun için Sıla Hanım da yanıtı fotoğrafın altına yapıştırmış: “Diyecek afili söz çok, fakat söze ne hacet. Konu sen olunca afili olan kalbim. Şu canımın canısın...” Bu cümlelerin içinde “afili” kelimesi ne arıyor diye merak etmedim değil. Benim bildiğim “afili” gösterişli – çalımlı davranışlar için kullanılır. Tabii benimki mesleki deformasyon sayılmalı, yoksa bize ne iki sevgilinin birbirlerine hitap ederken hangi kelimeleri tercih ettiklerinden. Meslektaşım Sonat Bahar da benim gibi “takık” ancak o “canımın canı” ayrıntısına takılmış. Meğerse Sıla bu “canımın canı” kalıbını daha önce de kullanıyormuş. Zaten ben de bu ikili yazışmayı Sonat’ın yazısından öğrendim. Tabii burada ihmal ettiğim bir şey var ki o da bu tür yazışmaların sadece yazışan iki kişiye tam olarak anlam ifade edebiliyor olmasıdır. İçinizden her hangi birinin cep telefonunu ele geçirip, mesajlarını buraya yazsam bunları herkesin “tuhaf” bulacağına iddiaya girerim. Telefonumdaki mesajları yazsam, siz de benim için öyle düşünürsünüz. Çünkü aşk esasen iki kişilik bir “delilik” sayılır ve iki delinin kendi aralarındaki konuşmaları, kendini akıllı zanneden bizlere tuhaf gelir. Tuhaf olmakla kalsa iyi. Güzel bir duyguyu ifade etmek için yazılmış bir mesaj bizde kahkahalarla gülme isteği bile uyandırabilir. Birbirine aşık iki kişinin, dünyanın gerçeklerinden kopup, kendileri için yeni bir gerçeklik yaratmaları durumuna “ikili delilik” diyoruz, folie a deux! Bu durumda “olaylar” kapalı bir oda içinde cereyan ediyor gibidir. Dışarda olup bitenler, o odanın içini etkilemez.  Tamamen özel bir alandır ve o alan içinde kendilerini ifade ediş biçimleri, dışardan bakanlarda en azından o kişiler hakkında “tereddütler uyanmasına” yol açar. Gerçek dünyadan kopma sonucunu yaratan bu “ikili içe dönüş”, dış dünyaya sağırlığı da beraberinde getirir. Bu ilişki biçiminde bireyler sadece karşısındakinin ne söylediğini duyabilir. Yapılan her şey, söylenen her söz karşısındakinin mutluluğu için yapılır, dışardan izleyenler için değil. *** Aşkın ikili bir delilik durumu olduğundan söz ettim ama doğrusunu söylemem gerekirse bu deliliğin yarattığı bazı sonuçları da herkesle paylaşmak gerekmez. İki değerli sanatçı İlker ve Sıla, kendileri için çok anlamlar ifade edebilecek bu güzel sözleri, yukarıda tarif ettiğim gibi “kamuya kapalı” bir alanda birbirlerine söyleyebilirlerdi. Sözün eyleme dönüşebileceği bir ortamda gerçek anlamını kazanabileceğini de ekleyeyim. Flörtü, kamuya açık bir alanda, deyim yerindeyse herkesin gözünün içine sokarak yapmak bende bir tür “reality show” izlenimi yaratıyor. Türkçe nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum, “gerçeklik gösterisi” desem olur mu, bilemedim. *** Ortega y Gasset, “Yaşamak, daha çok yaşamaktır; insanın kendi yürek atışlarını hızlandırma arzusudur. Yaşam böyle olmadığı zaman hastadır ve kendi ölçüleri içinde bir yaşam değildir” diye yazıyor. Kendi yürek atışlarını hızlandırmak! Meselenin püf noktası esasen budur. Yürek atışlarımızı hızlandırıp, uzun süre o hızda tutabilmek flört ile başlar. Beğenildiğini ve arzulandığını hissetmek, erkek ya da kadın, insanın yaşam enerjisini yükseltir. Flörtü küçümsemek, karşındakini küçümsemektir.  Küçümsedikleri bir kadın ya da erkeğe, kim aşık olabilir ki?  Sıla Hanım ve İlker Bey’in yazışmalarını sanırım böyle okumak gerek.