18 Nisan 2024, Perşembe
05.11.2021 04:30

Galataport İstanbul’da lezzetle tarih iç içe

Tarih kokmasına rağmen oldukça çağdaş bir mekan inşa edilmiş. Yeme-içme açısından da zengin. Restoranların hepsi henüz açılmadı ama Tarihi Liman Lokantası damağımızda enfes tatlar bıraktı

Uzun süreden beri heyecanla beklenen Galataport İstanbul, tam olarak olmasa da kapılarını ziyaretçilere açtı. Doğuş ve Bilgili ortaklığında gerçekleşen proje, hem İstanbul, hem de ülke turizmi adına etkileyici bir yatırım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki gerçekten çok gösterişli. Her yanı tarih kokmasına rağmen, çağdaş ve bildiğim kadarıyla dünyada çok fazla eşi benzeri yok. Mimari ve mühendislik detayları çok anladığım işler olmasa bile, hayranlık duymamak elde değil. Eski Paket Postanesi aslını bozmadan, modern ve yeni bir çarşı anlayışı ile hizmete sokulacak. Yine tarihi Tophane Saat kulesi restore edilerek Galataport sınırları içinde yer alıyor. Kule İstanbul'un ayakta kalan en eskilerinden biri. Merkezin içinde Tophane Çeşmesi, Tophane Kasrı, Çinili Han, Karaköy Yolcu Salonu gibi birbirinden farklı gezilecek çok fazla mekan mevcut. Kruvaziyer Terminali ise gerçek bir mühendislik dehası. Çok fazla teknik detaya girmek istemiyorum ama, denizin altındaki terminal çok etkileyici. Şimdi gelelim benim alanıma, yani yeme-içme işlerine. Merkezin en büyük alanlarından birinde The Peninsula İstanbul'un inşaatı halen devam ediyor. Kısa zamanda tamamlanacağını söylediler. Otel tarihi yapıyı bozmadan, muhteşem bir konumda bulunuyor. Farklı bir mimari ile hazırlanan yaklaşık 1000 kişilik balo salonu çok konuşulacağa benziyor. Doğuş grubunun yiyecek ve içecek şirketi olan Dream birçok markası ile Galataport içinde yerini almış. Ama tabi tüm mekanlar henüz tam olarak kapılarını açmamış. Dream harici birçok tanıdığımız marka da Liman içinde hizmet vermeye hazırlanıyor. Proje kendisini "ulaşabilir" olarak konumluyor. Bu yüzden her keseye ya da  tarza uygun mekanlar bulabilmek mümkün. Liman boyunca köfteciden ya da pidecilerin yanı sıra yurtdışı merkezli önemli lüks lokantalar sıralanıyor. Benim ilk gözüme çarpanlar Gina, Günaydın, HaBu Pide, Kiva, Mezzaluna, Monochrome, The Populist, Sait SaltBae gibi Dream markaları olsa da CookShop, Big Chefs, Kahve Dünyası, Baylan, Gizia Brasserie Hafız Mustafa gibi tanıdık markalar da var. Bir de sürpriz isimden bahsetmek istiyorum ki, bence çok önemli, o da Roka. Londra'nın ünlü ve ödüllü Japon restoranı Roka da muhteşem manzarası ile kapılarını açıyor. Bir Nişantaşı klasiği olan Frankie de ocak ayı gibi merkezdeki yerini alacak.

Karaköy Liman Lokantası.
Karaköy Liman Lokantası.

Tarihi liman lokantası

Limanın en iyi yerlerinden birinde bulunan işletme, misafirlerini iki kata yayılan salon ve teraslarında ağırlıyor. Pazartesi akşamı olmasına rağmen yerli ve yabancı müşterileriyle oldukça doluydu. Yemeklere sevgili Rasim ve Umut Özkanca'nın ellerinin değdiği anlaşılıyor. Menü ağırlıklı olarak Türk mutfağının ve Liman Lokantası geleneğinin seçme lezzetlerinden oluşuyor. Tabi tabaklarda daha modern ve Batılı bir sunum görebilirsiniz. Ortam konforlu ve şık. Mutfağın başında Murat Aslan var. Çok da iyi iş çıkarmış. Başlangıç arasında Argos Bağları'ndan gelen yaprakla hazırlanan ılık sarma çok lezzetli. Patlıcan söğürme de tam kıvamında pişmişti, köz tadı yerindeydi. Ara sıcaklardan ıspanak Bastı üzerinde gelen kuzu ciğeri, pamuk gibi ve çok suluydu. Patlıcanlı pilav, en gözde yemeklerinden biriymiş ki,  hakkını vermişler. Ama son gelen ve keşkekle servis edilen cağ kebabı gerçekten başyapıt. Kesinlikle tavsiye ederim. Sonuç olarak Liman Lokantası çok hoş ve güzel olmuş. Zaten hızlıca müdavimleri de oluşmaya başlamış. Rezervasyon yaptırmanızı öneririm.