29 Mart 2024, Cuma
22.10.2021 04:30

Gerçek ve ötesi

Gerçek” sürekli  yüceltilen en kocaman referanstır. Haberin, paranın, bilginin, sonuçların, sahiplerin, belgenin... Gerçek olanı makbuldür, değerlidir. Gerçektir. Esastır. Hakikidir. Orjinaldir. Sahicidir. Reeldir. Benzerleri olabilir ama tektir. Biriciktir. Hastır. Değerlidir. Gerisi sahte, suret, taklit, kopya, imitasyondur. Feyktir. Gerçeğin farklısı, çeşidi olmaz. Tektir. Biriciktir. Peki gerçek, gerçekten ne kadar gerçek? Her gün karşımıza çıkan yepyeni kavramlarda gerçek çeşitleniyor, dereceleniyor, çoğalıyor... Gerçek de kendi enflasyonunu yapıyor. Hepimiz gibi.  Gerçeğin kriteri uzun süre “gözümle gördüm, elimle tuttum, kulağımla duydum...” Şeklinde beş duyuya dayalı sağlaması alınabilir olması idi. Zamanla görmenin, duymanın elle tutabilmenin... Gerçekle alakasız olabileceğini fark ettik. Bir şeyin gerçek olduğunun referansı önce kaynağının gerçek ve güvenilirliğine endekslendi. Kendi gözümüzle görüp kulağımızla duyduğumuz bile inandırıcı olmakta zorlanıyor. Gerçek diye bilinenlerin gerçeği çıkıyor. Zaman bile gerçek olarak ayrılabiliyor. Anında, senkron, canlı gibi tanımlardan da farklılaşarak “gerçek zamanlı” tanımı çıktı. Dünyayı bölen zaman dilimlerinden taşan bir zamanda. Zaman gerçeği olduğuna göre, taklidi sahtesi de olabilir mi? Zaman ne kadar gerçek ne kadar sanal? Ekonomi haberlerinde “reel sektör” lafı uçuşuyor, yani gözle görülür elle tutulur şeyler üreten sektörler gerçektir. Finans, para, pul reel yani gerçek sayılmaz. Hizmet sektörünün reelliği dalgalanmaya bırakılırken, oyun, kodlama, sosyal platformlar sektördür pek de tanımlamaya ihtiyaç duyulmaz. Gözden ırak, tanımdan ırak. Televizyonların gülü ‘reality show’lar. İçlerinde gerçek aramak nehirde mutfak eleğiyle altın aramaktan farksız. Adından başka gerçekliği olmayan bu formatlar da gerçeğin ta kendisi olarak her yerde ve platformda karşılığını buluyor. Gerçeğin “doğru” ile doğrudan ilişkisi de kopuyor. Hillary, son TV seçim tartışmasında “Donald ile benim gerçeklerimiz farklı” deyivermişti. Doğru ya da gerçek sonrasını ifade eden  ‘post truth’ kavramının da o yılın kelimesi seçilerek hayatımıza girivermesini sağlamış oldular. Sanatta, gerçek fotoğraf makinesince ipoteklenince, “üstü”ne çıkıverildi. Günlük safsatanın, dayatmaların, alışkanlıkların... üstüne çıkıverdi gerçeküstü. Hiper gerçek, kısmi gerçek de gecikmedi. Alice, yüz elli yıldan fazla bir süre önce aslında durum tespiti yapıvermişti Harikalar Diyarı’nın bir köşesinde: “Ben çılgın ya da deli değilim ama benim gerçeklerim sizinkinden farklı” diyerek durumu netleştirivermişti. Ama teknoloji iki yeni gerçek daha sürdü. Böylece oyunu değiştirmekle kalmayıp hepimizin dünyayı ele alış biçimini temelden etkileyecek kadar güçlü: Artırılmış Gerçek (AR) ve Sanal Gerçek (VR) Gerçek nasıl olur da döviz gibi artar, nereye kadar artacak? Zamlı gerçek olur mu? Diğeri daha da acayip; karmaşanın ta kendisi. Hem sanal hem gerçek. Yaşayan ölü, ıslak kuru gibi... Ya biri ya öbürü olması gerekirken birlikte. Yepyeni bir gerçeklikte. Üstelik gerçek hem artırılmış hem de sanal olursa “mix” deniyor yani karma, karışık. Yani gerçek artık karmakarışık. 5G, web 3.0 vb. yaygınlaşıp yerleşik hale gelmeye başladıkça AR, VR daha da geliştikçe gerçek de dönüşmeye başladı. Hologram ve yeni hızla dünya üzerinde mesafelerin, zamanın... Anlamı kalmıyor. Son yüz küsür yıldır hapsoldukları iki boyuta indirgenmiş, ekranlara tıkılmış yapılardan 360 derece devinen bir hayata geçilmeye başlandı. Giyilebilir uç aletleri yani başta gözlükler, saatler, yüzükler... Tüm mekanları yeni bir internet yansımasına dönüştürüyor. Artık her yer sanal! Bu kadar gerçeğin arasında sanalın da anlamı kabuk değiştiriyor. Uzun süre ne olduğunu tam kavrayamayanlarca, çaktırmadan gerçek dışı etiketini de yapıştırarak “sanal alem, sanal otoyol...” Diye yeniyi adlandırdılar. Hayali algısına oynadılar. İhracat gibi. Ama sanal marketten gerçek domates, ekmek yapma makinesi, gömlek geliverdi. Aslında hiçbir şey sanal değilmiş işte.

Öte Evren-Metaverse

Bundan sonraki kasırga AR ve VR tabanlı gelişmeler ve dönüşümün yaratacağı iç içe geçmiş evrenleri ele geçirmek üzere olacak sosyal medyanın da, dijital ticaretin de, eğlencenin de, perakendenin de, ilişkilerin de, işlerin de yeniden yapılandığı  yeni sanal gerçek evren-ler. Üstelik bütün büyük oyuncular kendi öte evrenini yaratıp diğerleri ile geçişkenliği engellemeye çalışacak. Evrenler arası ilginç bir itiş kakış olacak. Çünkü bu yeni evrende insan kendi istediği gibi var olabileceği gibi, edindiği her türlü dijital varlığı değerlendirebilecek, “Varlık” ve “değer” farklı bir anlam kazanıyor. Oyunlar, pazar yerleri, konserler arası iş birlikleri ve varlık değiş tokuş olanakları, kendi ‘avatarlarını’ oluşturma olanakları yepyeni bir yaşama şekline olanak sağlayacak. Kendi işleyiş, yapı, değer ve kültürünü yaratmış oluyor. Alışılmış dünyanın tekdüze, sıkıcı, çok kurallı, hiyerarşili, dayatmalı, daraltıcı ortamında yeni ve neredeyse kişiye özel bir evrene ulaşmak mümkün oluyor. Bu artık sosyal medya, sanal alem, kurgu mekan falan değil. Yeni bir gerçek daha. İçinde keyifle yaşanacak kadar gerçek. Oraya kaçılacak kadar gerçek.  Gelecekten değil şu andan bahsediyoruz. Pandeminin de hızlandırdığı bir süreçte sadece erişimin ve ilgili araçların ucuzlayıp yaygınlaşması gerekiyor. Yani sadece birkaç yıl. Her gün sanallığın da gerçekliğin de arttırılacağı üç-beş yıl. Gerçek ile ilgili olarak hepimize dil çıkartan Albert Amca bile, izafi/görece olmanın ötesinde “gerçek bir illüzyon bir yanılsamadır” deyivermiş. Gerçeğin ne kadar gerçek olduğu belli değilken hakiki, öz, sahici gerçek peşinde koşmak, tedavisi imkansız bir yanılsama oluyor. Öte evrene hazır olmak için sadece birkaç yıl var. Farkında mısınız? Sizin gerçeğiniz  ya da ‘hayatın gerçekleri’ daha ne kadar gerçek? Öte evrene erişmek sizi ilgilendiriyor mu?  Evrenlerden çok mu çektik?