25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
26.02.2021 06:00

Hayalî

Hayal kaçış değil, var olanın, dayatılanın, günlük olanın, rutinin ötesine geçmektir. Hayal aslında gerçeğin ta kendisidir. Kurun, kuramıyorsanız kurana da mani olmayın

Hayal daha çok olumsuz anlamda kullanılır nedense. “Yapacaktık-gidecektik - edecektik” hayal oldu. Yani olmadı. Ya da abartılı istek ve beklentileri engelleyecek tıkaç olarak kullanılır. “Hayal görme!” Hayal dünyadan kopmak sorunlardan kaçmak anlamında kullanılıverir. Ayakların yere sıkı sıkı basması gerektiği düşünülür. Hayaller insanın başını derde sokabilir. Gerçek dışındaki her şey hayaldir. Bunların bir kısmını ‘sanal’ diye adlandırmak bunların işine gelir. İki ayrı dünya vardır artık. Teknoloji yüzünden.  Sanal dünya değil, hafif ironi sosuna da bulanarak sanal alem olarak adlandırılır. Gerçeklere olan bağı, ilişkisi biraz daha zayıflasın diye. Sanal demenin hafif aşındığı yerlerde dijital de denir. Yani ya bir ya sıfır. Sanal, hayal ve gerçek ötesi işleri ifade eder bu durumda. Dijital ise yeni yetmelerin uğraştığı işleri ifade etmeye yarar…dı. Gerçi hala kurumlarda dijital pazarlama, iletişim, satış bölümleri aynı adlarla ama “gerçek” olan birimler ile sirke - zeytinyağı misali yanyana ama karıştırmadan tutulması tercih ediliyor. Sanal dünyada sipariş edilen mal sanal parayla ödeniyor ama gerçek olarak geliyor. Akıllara ziyan. 

Sanalla uğraşanın sonu hezeyan

Ama bu ayrımı sürdürmek belli bir dönem ve klişelerinde yaşamayı tercih edenlerde hafif bir güven duygusu yaratıyor herhalde. Sanal kökünü ittirince de sanrıya ulaşılıyor. Yani gerçek olmayan olguların algılanması, gerçekte olmayan şeylerin var sayılması. Daha sert söylenmiş haliyle hezeyan. Halüsinasyon görmek. Hayalle, sanalla uğraşanın sonu. Tırlatmanın eşiğinden öbür tarafa geçiş. Sanalın hayal olmadığı hatta tercümesindeki kadar zahiri de olmadığı ortaya çıkıyor yavaştan. Ama çevre ve mahalle gerçek konusunda kararlı. Israrcı. Hatta baskıcı. 

“Bir şey olamazsan başına neler gelir!”

Tam hayal kurma yaşlarındaki çocuklara “büyüyünce ne olacaksın?” şartlaması. “Bir şey olmak” ne demek, ‘bir şey’ nasıl bir şey bilmezken. Yerdeki halıyı göstererek “burası bahçe, burası da havuz, annemin terlikleri, içinde yüzen deniz kaplumbağaları, benim tek sarı terliğim de denizaltıymış... İçinden biber çavuş ve yalnız arkadaşları çıkacak...” diye hayallerini tatlı tatlı örerken, çevresinin ayaklarını yere bastırma çabası da başlar.  “Ne okuyacaksın? Büyünce ne olacaksın?” baskısı ve okuyup bir şey olamazsan başına neler gelir tehditleri üstüne yığılır. Halbuki zavallı çocuk ve hayalleri önce çevresi sonra okul tarafından törpülenip dümdüz edilmese, nereye gideceğini bilmeden hangi yolu seçtiğinin önemi olmadığını söyleyebilecek bir kediyi dinleyebilirdi. Mutlu olmaya gitme yollarını arardı. Ama ne yakın çevrede ne de okulda nasıl hayal kurulacağı öğretilmez. Bilinmez de. Önemsenmez de. Resim, müzik, beden eğitimi, sosyoloji, felsefe derslerinin de hiç önemsenmediği gibi.

Mahalle insandan başarı ister

Mahalle başarı ister. “Ne zorluklarla okuttuk büyüttük” ağlamalarının karşılığını. Yatırımların geri dönüşünü. Proje finansmanı uzmanı edasıyla başarının tanımı da adı sanı bilinen, koca plazalarda konuşlanmış şirketlerde çok kazanılan işler yapmak. Kazandıkça daha fazlasına hep fazlasına sahip olmanın hedef gösterildiği işler. Mahalle insanı hayalden koruyup soğutup gerçeğin peşine sürükler. Ama hangi gerçeğin? Ulvi olarak tek gerçek olsa da, günlük hayatta gerçek çeşit çeşit. Zamanın bile zamanlısı var. Çapraz, karışık, hiper… gerçek var. Üstü var. Ötesi de var. Üstelik arttırılmış hatta daha beteri sanal olanı var. Tam sanal ve gerçek birbirinden ayrılmışken teknoloji marifetiyle bir araya gelirler ve önümüzdeki yıllarda hayatı daha çeşitli gerçeklere götürecekleri kesin. O zaman oturup tekrar düşünmekte fayda var, gerçek bile sanal ile yan yana dolaşırken hayalleri çocukluktan itibaren yok etmeyi, hayat boyu yaşamı enerji ve keyfinin bir parçası haline getirmeyi öğrenmekte fayda olabilir. Hayal kaçış değil, var olanın, dayatılanın, günlük olanın, rutinin… ötesine geçmektir. Senaryolar hikayeler yazmak, kurmaktır. Artık hikayesi olmayan yoktur. 

Sizin gerçeğiniz ne kadar hayali

İnsanların, kurumların, şirketlerin, projelerin, yatırımların, sevgililerin, ülkelerin hikayeleri olması zorunlu. Hikayeler hayal ile başlar. İnsanlar ise ancak bildikleri kelime ve kavramlarla hayal edebilirler. Daha çok bilmek, öğrenmek, hana hamama sahip olmak için değil daha kapsamlı hayaller kurarak ‘zenginleşmek’ içindir.  Hayal aslında gerçeğin ta kendisidir. Kurun, kuramıyorsanız kurana da mani olmayın. Karagöz hayal perdesinde oynatılır. Oynatan, hikayeyi oluşturup anlatan hatta karakterler imal eden kişiye “hayalî” denir. Hayalbaz da denir. İyi bir hayalbaz iseniz, hayal perdesinde olan bitenin tadına doyum olmaz. Sizin gerçeğiniz ne kadar hayali? Siz gölge perdenizde ne kadar hayalî olabiliyorsunuz?