19 Nisan 2024, Cuma
13.08.2021 04:30

Hepsi birer kahraman

Marmaris’i acıyla kavuran yangın, öyküsü anlatılması gereken özveriyle ve eşsiz bir dayanışmayla söndürüldü. Kahraman ormancılar ve itfaiyeciler ön saflarda savaşırken, eğitimli gönüllüler alevlerle ilk kez karşılaşanlara yol gösterdi

Telefonum çaldığında saat gece yarısını çoktan geçmişti. Manavgat iki günden beri orman yangını ile kavruluyordu ve biz sosyal medya üzerinden çaresizce olan biteni izlemeye ve sağlıklı bir haber almaya çalışıyorduk. İkinci günün sabahı Marmaris, Hisarönü, Turgut Şelalesi de yangına teslim olmuştu ve Türkiye’nin dört bir yanına çaresizce malzeme yardımı ve insan gücü çağrısı yapılıyordu. Arayan, gazeteci dostum Rahşan Gülşan’dı. Yola çıkmamız, etrafımızdan yardım toplamamız ve bu malzemeleri Marmaris’teki Yangın Afet Merkezi’ne ulaştırmamız gerekiyordu. Ertesi günü tamamen organize olmaya ayırdık. Rahşan sanatçı dostlarını, aradı, ben de doktor, eczacı, mimar, yönetici arkadaşlarımı. Hızlıca bir bütçe toparladık ve kendi koyduğumuz tutarı da ekleyerek ihtiyaç listesini toparlamaya başladık. Üçüncü günün sonunda yanık kremi, göz damlası, yangın eldiveni, boğaz spreyi,  yangın maskesi, çorap, çamaşır, pil gibi ihtiyaçlar ve Nissan Türkiye Genel Müdürü Emre Doğueri’nin sağladığı benzinli testereleri toparlamıştık. Marmaris’e vardığımızda yangının ilk iki gününde yaşanan kaos ortamı yerini Marmaris Belediyesi, Marmaris Ticaret Odası ve Ahbap Derneği’nin organize olmasıyla malzemeleri kayıt ve envanter tutarak kabul eden, yüzlerce gönüllü saha görevlisinin çalışmaya başladığı bir yangın afet merkezine bırakmıştı.  Marmaris Kapalı Spor Salonu’na malzemelerimizi teslim ettikten sonra oradaki görevlilere ne yapabiliriz diye sorduk ve yapabileceğimiz en iyi şeyin, yangın alanlarının eteklerine kurulmuş yangın istasyonlarındaki sağlık görevlilerine yanımızda getirdiğimiz malzemeleri ihtiyaç duyanlara  taşımak olduğunu öğrendik. Bu görevi seve seve yapabilirdik ve hiç vakit kaybetmeden Turgut Şelalesi’nin olduğu yangın bölgesine doğru yola koyulduk.  Marmaris’ten Hisarönü’ne giden yola çıktıktan hemen sonra çevre illerden gelmiş itfaiye araçları ve aracın dibinde, yerde, toprakta uyuyan itfaiyeciler ve Orman İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı (OGM) orman işçileri çekti dikkatimizi. Durup ayakta olan görevlilerden birine bir ihtiyaçları olup olmadığını ve neden yerde uyuduklarını sorduk. Aldığımız cevap yangın gerçeği ile ilk kez yüzleştirdi bizi: Alanı bırakıp uyumaya gidemeyiz, bir saat burada dinlenip yine göreve.”

Muğla’nın Kavaklıdere ilçesi yangından en çok etkilenen yerlerden biri oldu.
Muğla’nın Kavaklıdere ilçesi yangından en çok etkilenen yerlerden biri oldu.

Alevler dev bir kapan gibi 

Orhaniye sapağından kıvrıldıktan 15 saniye sonra Turgut tepelerini tutuşturan o dev alevlerle ilk kez yüz yüze geldiğimiz o anı ömrüm boyunca unutmayacağım. Gecenin karanlığında dev bir kapan gibi alev alev yanan ormanın sessiz çığlıkları… Arabanın kapısını açtığımız andan itibaren yüzümüze gözümüze dolan duman ve o cehennemde alevlere karşı savaşan Türkiye’nin her yerinden gelmiş orman işçileri, itfaiye erleri, gönüllüler… Yangına karşı savaşan isimsiz Don Kişotlar... Bir tarafta ülkenin dört bir yanından gelmiş gönüllüler, bir yanda evlerinden, köylerinden malzeme yetiştirmeye çalışan, kendi gelemese de kalbi ormanlarda atan Türk halkı. Söndürme uçaklarının her sortisinde attığımız sevinç çığlıkları… Soğutma çalışmalarının başladığı o son gün, köylerden geçen itfaiye ve OGM araçlarına yapılan alkış ve tezahüratlar aslında yeni bir sayfanın da habercisi. Özellikle orman işçilerinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Muğla Belediyesi ve çevre illerden gelen itfaiyecilerin çabası inanılmazdı. Geriye kalan ise hızlıca yapılması gereken onlarca şey ve yanan ormanların inşaata, otele, madene, ranta açılmaması için hepimize düşen sorumluluk. 

“Ambulansta çalışmıştım, yangında işe yaradı”

Vedat Ali Dalokay, Mimar & Mühendis İtalya’da mimarlık okurken ambulansta çalışmıştım, Birkaç yıl önce OGM’ye orman yangınları konusunda gönüllü olarak zaten kayıt olmuştum. İş arkadaşlarıma yangın için gönüllü ekip kurduğumu söylediğimde neredeyse herkes katılmak istedi, aralarından eski iki itfaiye eri ve eski bir Afad gönüllüsü arkadaşımızı da alarak yola çıktık. İlk durağımız Hisarönü oldu. Bulduğum ilk itfaiyeciye çavuşu sordum, birlikteliğimiz öyle başladı. Bölgede birçok hayvan ve ev kurtardık, yangının yerleşim alanlarına varmasını engelledik. Bu bir afet, sıradan bir olaymış gibi davranıp kendini alevlerin içine şuursuzca atanları gördüm. Yardım etmek için alanda olmadan da çalışılabilir. Tamamen köz olmuş toprağın üstünde günlerdir mücadele eden ormancıların işleri gerçekten çok zor. Günlerce aynı yerde mücadele ediyorlar.

“Yarın olsa yine koşarak giderim”

Fırat Göker, Grafik Tasarımcı Yangının kötüye gittiğini anladığım anda ne yapacağımı bilmeden en yakın yangın bölgesine doğru yola çıktım. Hiçbir ekipmanım yoktu. Girişte jandarma  görevlisine “Yukarıda bir faydam olabilir mi?” diye sorarak geçiş izni istedim. Her gün, en çok yardıma ihtiyaç olduğunu düşündüğüm noktaya giderek elimden geleni yaptım. İkinci gün ayakkabılarım ayağımda eridi. Trafik polisi oldum, malzeme taşıdım, traktör tepesinde su çektim, arazöz üstünde hortum topladım.  Altıncı gün, bana güvenen bir grup gönüllü ile bir ekip oluşturdum. Orhaniye ile Turgut’u ayıran dağın bir kısmını kendi çabamız ile tüm gün süren yoğun bir çalışmayla yanmaktan kurtardık ve soğutma yaptık. Orman görevlisi abimiz de suyumuzu hiç eksik etmedi. O tepe bir daha yanmadı. Kadın, erkek, genç, yaşlı Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlar olarak tek yürek ve vücut olarak ormanlarımız için savaştık. Yarın gerek olursa tekrar koşarak giderim.