28 Mart 2024, Perşembe
03.12.2021 04:29

Kahve fiyatlarındaki artışa laboratuvar çözüm olur mu?

Son 10 yılın zirvesindeki kahve fiyatları, yılbaşından bu yana yüzde 152 arttı. Küresel iklim değişikliği ve yağmur ormanları üzerindeki baskı, sürdürülebilir kahve üretiminin geleceğini sorgulatırken, bilim insanları laboratuvarda kahve üretti

Kahve konusunda yazı yazma fikri uzun zamandır aklımdaydı...  Ama tarım ve gıda sektöründe gündem o kadar yoğun ki kahveye bir türlü sıra gelmedi. Kafamdaki kahve yazısının ana teması aslında ekonomik değil bilimsel temelli bir gelişme… Ama bu gelişmenin önümüzdeki yıllarda hatırı sayılır bir ekonomik etkisinin de olacağı aşikâr. Dünyada kişi başına kahve tüketiminin en fazla olduğu Finlandiya’da bilim insanları, hücresel tarım yöntemiyle laboratuvarda bitki hücrelerinden kahve üretmeyi başardı. Daha teknik bir ifadeyle, kahve bitkisinin yaprağından alınan hücreler, laboratuvarda kültürlendikten sonra büyümeleri için biyoreaktörlere yerleştirildi ve kahve üretildi. Yani laboratuvarda et üretimine yönelik tekniğin bir benzeri kahvede de uygulandı. Söz konusu gelişme, önceki ay Avrupa’nın önde gelen araştırma kurumlarından VTT’nin resmi internet sitesinden duyuruldu. Laboratuvarda kahve üretmeyi başaran Finlandiyalı ekibe göre, üretilen ürünün kokusu ve tadının geleneksel kahveden bir farkı yok. Peki bilim insanlarını laboratuvarda kahve üretmeye teşvik eden temel motivasyon neydi? Aslına bakarsanız tek bir faktör yok.  Gerekçeler arasında artan kahve talebi karşında her geçen gün zorlaşan sürdürülebilir arz ile üretim sürecinde yaşanan etik ve çevresel kaygılar öne çıkıyor. Zira, yüksek kahve talebi, yeterli kahve çekirdeği üretmek için daha fazla tarımsal alan gerektiriyor ve bu da özellikle hassas yağmur ormanı alanlarında tahribat ve ormansızlaşmaya yol açıyor.

Laboratuvarda hücre kültürlü kahve geliştirildi.
Laboratuvarda hücre kültürlü kahve geliştirildi.

Ne zaman piyasaya sürülecek?

Tabii hücresel tarım tekniğiyle laboratuvarda geliştirilen kahvenin pazara sunulması o kadar kolay değil. Bu ürünün başta ABD ve Avrupa’da yetkili düzenleyici kurumlardan “yeni gıda tüzüğü” kapsamında onay alması gerekiyor. Ancak bilim insanları bu sürecin çok da uzun süreceğini düşünmüyor.  VTT Araştırma Ekibi Lideri Dr. Heiko Rischer, onay süreci ve seri üretim konusunun 4 yıl içerisinde gerçekleşeceği görüşünde. Rischer, “Artık laboratuvarda yetiştirilen kahvenin gerçek olabileceğini kanıtladık. Düzenleyici onay ve pazara giriş ile birlikte sonraki işlemler ve ürün formülasyonu, ticari bir ürüne giden yolda ek adımlardır” diyor.
VTT Araştırma Ekibi Lideri Dr. Heiko Rischer (sağda)
VTT Araştırma Ekibi Lideri Dr. Heiko Rischer (sağda)

Fiyatlar yüzde 152 arttı

Şimdi gelelim asıl sıcak mevzuya… Son aylarda neredeyse tarım emtia fiyatlarının tamamında sert yükselişler göze çarpıyor. Hatta göze çarpmakla kalmıyor kısa süre sonra da cüzdanlarımızda hissediliyor. Kahve de bunlardan biri…  Yılbaşından bu yana küresel kahve fiyatları yüzde 152 arttı. Peki kahve fiyatları neden artıyor? Dünyanın en büyük kahve üreticisi olan Brezilya’da Temmuz’da yaşanan şiddetli donlar, tarım alanlarında ciddi zarar yarattı. Son 27 yılın en şiddetli don olayı, hassas kahve ağaçlarını vurdu. Ulusal Tedarik Şirketi Conab’ın açıkladığı son verilere göre, Brezilya’nın toplam kahve üretimindeki düşüş geçen yıla göre yüzde 30.5 seviyesinde. Söz konusu rekolte kaybı yüzünden Brezilya’nın kahve ihracatının 2021/22 dönemi için yüzde 50 daralma beklentisi hakim. Kahve de tıpkı zeytin gibi var ve yok yılı olan bir ürün ve bu açıdan 2021 zaten üretimin düşük olmasının beklendiği bir yok yılı. Öte yandan tedarik zincirinde kahvenin lojistik süresi ve maliyeti de giderek artıyor. Sektör temsilcileri normal şartlarda Brezilya’dan ABD’ye yaklaşık 30 gün içerisinde gerçekleştirilen sevkiyat süresinin 90-100 güne kadar çıktığına dikkat çekiyor. Navlun fiyatları da geçen yıla göre 3-4’e katlanmış durumda.  Vietnam’dan yapılan sevkiyatlarda navlun kadar Covid-19 kaynaklı kısıtlamalar sonucu yaşanan gecikmeler de fiyatların yükselişinde bir başka faktör.  Etiyopya’daki iç savaş dahi kahve arz ve lojistik tarafında hem kaygıları hem de maliyeti arttırdı. Öte yandan tıpkı diğer tarımsal ürünlerde olduğu gibi kahve üretiminin de bundan sonraki sürecinde gübre fiyatlarındaki aşırı yükseliş, hammaddeye erişim sorunu ve işgücü tarafındaki sorunlar, fiyatlar üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor.  Söz konusu gelişmeler sonucu yeşil çekirdek kahve fiyatı geçen yıl kasım ayında ton başına 2 bin 400 dolar seviyesindeyken, bu yıl 6 bin doların üzerine çıktı.

Türkiye’nin kahve ekonomisi 

Voicevale Tarım Ürünleri İç ve Dış Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Koylan, küresel kahve ticaretine hâkim bir isim.  Erdem Koylan, Türkiye’nin kahve ithal ettiği ülkelerin başında Brezilya’nın geldiğini belirterek, “Toplam kahve ithalat miktarımızın yüzde 74’ü Brezilya’dan gelen ve Türk kahvesinde kullanılan Rio Minas çekirdekleridir. 2020 yılında ithal edilen 89 bin 275 ton kahvenin yaklaşık 66 bin tonu Türk kahvesinde kullanılmıştır. Toplam kahve ithalatımızın ekonomik karşılığı da 288 milyon doları biraz aşıyor” diyor. Koylan ile kahve ithalatını konuşurken paylaştığı şu bilgi ilgimizi çekiyor:  “Türk kahvesinde kullanılan Rio Minas çekirdeği aslında kahve piyasasındaki en ucuz çekirdeklerden birisidir. Uluslararası piyasalarda Rio Minas çekirdekleri ‘defected coffee’ (kusurlu kahve) olarak tabir edilir ve AB, ABD ve İskandinav ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde tercih edilmez. Bu fiyat yapısı her zaman da bu şekilde olmuştur. Yani 20 yıl önce de Rio Minas çekirdekleri Brezilya’daki en ucuz Arabica çekirdekleri idi.”

Kur şoku ile kahve maliyeti yüzde 300 arttı

Kahvenin arz ve fiyatına yönelik gelişmelerden her ülke gibi Türkiye de nasibini alıyor. Ama küresel arz ve fiyat şokuna bir de bizdeki kur şoku eklenince kahve fiyatlarındaki artış daha da hissedilir hale geliyor. Marketlerde 100 gramı 9.90 TL’dan satılan Türk kahvesi şimdilerde bazı marketlerde yüzde 20 zam yapılarak 11.90’dan satılmaya başlandı. Yeni gelen bu zammı sorduğum Erdem Koylan, söz konusu rakamların önümüzdeki dönemde daha da artacağını söylüyor. Koylan, “Geçen yılın Kasım ayında tonunu 2.400 dolardan ithal ettiğimiz kahveyi şimdilerde 6.050 dolardan ithal ediyoruz. Sadece dolar bazındaki artış yüzde 152 düzeyinde. Geçen yıldan bu yana yaşanan kur şokunun etkisi ve diğer girdi kalemlerimizdeki artışlarla birlikte kahve maliyetleri TL bazında son 1 yılda yüzde 300'ün üzerinde arttı. Kur, mevcut seviyelerde seyrederse bugünlerde 100 gramı 10-12 TL arasında satılan Türk kahvesinin fiyatının kademeli olarak en geç Şubat ayına kadar 18-19 TL seviyelerini görmesi kaçınılmaz” diyor.  Kahve ithalatında gümrük vergileri bu yılın ortasında yüzde 13'ten yüzde 8'e indirildi. Önümüzdeki dönemde verginin sıfırlanabileceği konuşuluyor.

Tarım sektörü neden küçüldü?

Türkiye ekonomisi 3’üncü çeyrekte yıllık yüzde 7.4 büyüdü. Dönemsel bazdaki büyüme ise yüzde 2.7 olarak gerçekleşti. Ancak ekonomideki genel büyüme trendine karşın tarım sektöründe tam tersi bir tablo söz konusu. Tarım sektörünün aralıksız 12 çeyreklik büyüme trendi üçüncü çeyrek itibariyle sona erdi. Yıllık yüzde 5.9 daralan tarım sektörü, dönemsel bazda yüzde 2.5 küçüldü.  Tarım sektöründeki küçülmenin temel gerekçeleri arasında birden fazla faktör var.  Ama ana etkenin kuraklık başta olmak üzere olumsuz hava koşullarının tarım rekoltesinde yarattığı kayıp olduğunu söylemek mümkün.

Rekoltede ciddi kayıplar yaşandı

Hatırlarsanız TÜİK’in bitkisel üretim ikinci tahminlerinde söz konusu kayıplar yukarı yönlü revize edilmişti. Kısaca hatırlamak gerekirse, buğday üretiminde yüzde 14, arpada yüzde 30.7, çavdarda yüzde 32.4, nohutta yüzde 24.6, mercimekte yüzde 30, şeker pancarında yüzde 15.3 ve yulaf üretiminde yüzde 9.1 azalış beklentisi açıklanmıştı. Tabii sahadan gelen bilgiler bize, söz konusu kayıpların çok daha yüksek olduğunu söylüyor. Oranlar ne olursa olsun hububat, baklagil ve de sebze kategorisinde yer alan pek çok üründeki rekolte kaybı büyümeyi sekteye uğratan bir faktör.  Öte yandan bu yıl kuraklık ve orman yangınlarının da etkisiyle bal üretiminin de yüzde 50-60 düştüğü arıcılar tarafından dile getiriliyor. 

Girdi kullanımı azaldı

Tarım sektöründe yaşanan istikrarsızlıklar ve kur baskısı altındaki ithalata bağımlı yapı, üretim kadar üretime girdi sağlayan yan sektörleri de olumsuz etkiliyor.  Örneğin tohumculuk sektörü temsilcileri, sertifikalı tohum satışlarının yüzde 30 düştüğünü dile getiriyor. Çiftçinin üretimden vazgeçmesinin de tohum satışlarındaki düşüşte etkili olduğunu savunan sektör paydaşları, son dönemde artan belirsizliklerin çiftçilerin motivasyonunu düşürdüğünü ve üretimden kopmalar yaşandığını dile getiriyor. Son dönemde gübre fiyatlarındaki sert yükseliş, sektörün satışlarına da ister istemez olumsuz yansıyor. Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği (GÜİD) Başkanı Metin Güneş, “11 aylık gübre satışlarına bakınca geçen yıla göre yüzde 10 düşüş var. Ancak DAP, ÜRE gibi fiyatı çok artan ürünlerin satışlarındaki düşüş yüzde 50 seviyelerinde” bilgisini veriyor. 

İşletmeler küçülüyor

Et, süt ve yumurta başta olmak üzere üretim maliyeti ve satış fiyatları gündemden düşmeyen hayvancılık sektöründe de tablo çok farklı değil. Bir taraftan yılbaşından bu yana yem fiyatlarında yüzde 70’i aşan zamlar öte yandan üreticinin zarar ettiği gerekçesiyle kesime gönderdiği anaç hayvanlar yüzünden küçülen işletmeler yem satışlarını da olumsuz etkilemiş durumda.   Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş, “Yem sektöründe satışlar yüzde 15 azaldı. Bu ay daha da azalacak zira hayvan sayısı düşüyor” diyor. Besi işletmelerinin kapasitesi yüzde 30’a kadar düştü. Özetle, tarım sektöründe yaşanan küçülme, önümüzdeki dönemde gıda enflasyonu üzerinde daha fazla baskı yaratacak gibi gözüküyor.