19 Nisan 2024, Cuma
08.10.2021 04:30

Karadeniz ve Ege, Marmara’nın kaderini paylaşmamalı

Geçtiğimiz hafta Marmara Denizi’nin meşhur bir konuğu vardı. İklim değişikliğinin buzullardaki ilk tanığı, dünyanın tüm denizlerinde çevre sorunlarıyla mücadele eden, Greenpeace’in ikonik gemisi Arctic Sunrise “Vanayı Kapat, Marmara’yı Kurtar” demek için İstanbul’daydı. Bu hafta İstanbul Boğazı’ndayız. Tek kullanımlık plastikler, plastik atık ithalatı, okyanuslarda koruma alanlarının oluşturulması konularında uzun zamandır Greenpeace çatısı altında mücadele veren, Greenpeace Akdeniz biyoçeşitlilik projele lideri Nihan Ataş ile Ergene Havzası Koruma Eylemi’nin başta müsilaj olmak üzere Marmara’ya nasıl zarar verdiğini, Karadeniz ve Ege Denizi’nin nasıl risk altında olduğunu ve acil önlem planını konuştuk. Arctic Sunrise gemisini bize tanıtır mısınız? Greenpeace’in ikonik gemisi, iklim değişikliğinin buzullardaki ilk tanığı, bir buzkıran... 1997’de, James Ross Adası’nı Antarktika kıtasına bağlayan 200 metre kalınlığındaki buz rafı çöktüğünde imkansızı gerçekleştirip adanın etrafını dolaşan ilk gemi. Güney Okyanusu’nda Japon balina avcılığı filosunu engellemek, Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısının etkilerini değerlendirmek gerçekleştirdiği çevre mücadelelerinden sadece birkaçı. Bu gemi niye İstanbul’da? Ergene’de yapılan sanayi atık su boşaltımına dikkat çekebilmek, “Vanayı Kapat, Marmara’yı Kurtar” diyebilmek için. Ergene Havzası Koruma Eylem Planı Avrupa’nın en büyük çevre projelerinden biri değil miydi? Ergene Havzası’nı korumak için geliştirilen Ergene derin deniz deşarjı yani bir diğer ifadeyle Ergene çevresinde bulunan 3 bin 409 sanayi işletmesinin kompleks kimyasal atıklarını Tekirdağ’da denizin 4.5 km açığına, deniz yüzeyinin 47.5 m dibine deşarj etmesini öngören sistem, Avrupa’nın en büyük çevre projesi olarak lanse edildi. Amaç Trakya’da kirliliği ile gündeme gelen Ergene Nehri’nin su kalitesini iyileştirmek, rengini doğal haline dönüştürmek ve bölgenin çehresini değiştirmekti. Kasım 2020’de kara boru hattının devreye girmesiyle arıtılmış sular ilk kez Marmara Denizi’ne deşarj edildi. Sonrasında Marmara’da sorunlar hızla yüzeye çıktı.

Nihan Ataş
Nihan Ataş

Tesadüf olamaz

Hangi sorunlar? Müsilaj bu nedenle mi oldu?  Bilim insanları, aynı tarihlerde Tekirdağ’dan Kumburgaz’a ve Gelibolu’ya kadar olan bölümde canlı ölümleri gözlendiğini söylüyor. Balıkçılar söz konusu bölgede, Ocak-Şubat aylarında ölerek kıyıya vuran balıkları ilgili mercilere bildirdiklerini belirtiyor. Şubat ayında Tekirdağ-Hoşköy ve Şarköy-Doğanaslan hatlarında gözlenen balık ölümleri var. 2021 Mart ayında Marmara Denizi’nde başlayan müsilaj oluşumunun nedeni, zamanlama göz önüne alındığında, tesadüf olamayacak kadar net. Ama sebebi başka şeyler de olabilir. Tabii, başka sebepler de var. 32 yıldır derin deniz deşarjı adı altında, arıtma yapılmaksızın evsel ve sanayi olmak üzere tüm atıklar Marmara’ya boşaltılıyor. Ergene derin deşarjı tetikleyici bir unsur ve Marmara’yı ne derece etkilediği güncel MAREM araştırma bulgularında açık. Marmara Denizi’nin rengi artık gri, deniz renk skalasında değil. Bu grilik, Ergene derin deniz deşarjı noktasından başlıyor ve bir elips şeklinde koyulaşarak yayılıyor. Renk değişikliği, denizin içindeki değişimleri anlamak için radikal bir göstergedir. Ayrıca denizde yaşam için gerekli değerlerin neredeyse anoksik (oksijen bulunmayan) seviyede olduğunu göstermektedir. Müsilajdan deniz altındaki biyoçeşitlilik nasıl etkilendi? Müsilaj yüzeyde gözükmese de, MAREM araştırmasına göre, Marmara Denizi’nin farklı derinliklerinde halen mevcut ve ufalıp bölünerek, dibe oturarak suyu etkilemeye devam ediyor. Biyoçeşitlilik geçmiş senelere kıyaslandığında dramatik şekilde düşmüş durumda. Bundan beş yıl önce Marmara Denizi’nde 124 canlı türü yaşarken, şu anda ancak 4-5 tür yaşıyor. Kılıç, orfoz, orkinos artık çıkmıyor. İstavrit, lüfer, mezgit, palamut çıkıyor bir tek. Ancak müsilaj buna neden değil, müsilaj kirliliğin bir sonucu, bir yardım çağrısı. Daha önce de kırmızı alg patlamaları, deniz anası istilaları, denizin yemyeşil olması gibi durumlar olmuştu Derin deniz deşarjı dünyada nasıl yapılıyor? Önce mühendislik çalışmaları ile alıcı ortamın yeterli arıtma kapasitesine sahip olup olmadığı tespit ediliyor. Sonra doğal arıtma süreçlerinden faydalanılarak atık suların sahillerden belli uzaklıklarda deniz dibine boru ve difüzörlerle deşarj edilmesi mümkün mü buna bakılıyor. Ancak, Marmara Denizi’nde bu yapılmamaktadır. Ne yapılıyor? Marmara iki akıntıdan oluşur. Altı Akdeniz kökenli, üstü Karadeniz kökenli su akıntısı.  Daha derinde olan Akdeniz akıntısını kullanıp, atıkların Karadeniz’e ulaşmasını umuyorlar, oysa Karadeniz’e atıkların sadece yüzde 10’u ulaşıyor. Tamamı ulaşsa, o da başka bir sorun. Sonuç olarak atıklar azalmıyor, yer değiştiriyor ve nitelikleri aynı kalıyor. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği kriterlerine göre Marmara Denizi’ne hiçbir surette deşarj yapılmamalı. 

25 milyon etkilenecek

İnsan ve çevre sağlığı da etkileniyor bu durumdan değil mi? Tabii ki, ekosistem olarak bir bütünüz. Ergene derin deniz deşarjının etkileri sadece havzada yaşayan 1,7 milyon insana değil, kümülatif etki ile Marmara Denizi çevresinde yaşayan 25 milyon insana zarar verecek. Su ürünlerinde birikecek toksik kalıntılar balıkçılıkta kalite düşüşüne neden olacak. Yıkanma sularına sızabilecek kirli su ise tam olarak öngörülemeyen etkileriyle insan sağlığını tehdit edecek. Çok üzücü bu söyledikleriniz. Peki çözüm nedir?  Greenpeace Akdeniz olarak “Vanayı Kapat, Marmara’yı Kurtar” projesiyle Marmara’daki kirliliğin asıl tetikleyicisi olan Ergene derin deniz deşarjında vananın kapatılması gerektiğini söylüyoruz. Çözüm için de Ergene’deki kompleks sanayi atıklarının, kirleten tesisler tarafından, kimyasal arıtma yöntemleri kullanılarak yerinde arıtılmasını ve arıtılan suyun tarım ve sulama faaliyetlerinde kullanılmasını talep ediyoruz. Bu yapılırsa durum değişebilir mi? Denemekten başka çare yok. Marmara Denizi’nin özgün biyoçeşitliliğinin geri dönme ihtimali çok ama çok düşük. Ancak Boğaziçi ve Çanakkale biyolojik koridorları yolu ile farklı akıntı yönlerini kullanarak belli oranda rehabilite edilebilir. Tabii eğer o tarihe kadar Karadeniz ve Ege Denizi’ni de strese sokup kaybetmediysek... Karadeniz ve Ege Denizi’ni de kaybetme ihtimalimiz mi var?  Eğer Ergene derin deniz deşarjı devam ederse, çok kısa bir süre sonra Marmara’yı, Karadeniz’i kaybedecek ve Ege Denizi’ni de çok büyük bir risk altına sokacağız. Marmara ekolojik koridoru vasıtasıyla kirlilik Türkiye’nin tüm denizlerini etkileyecek. Taşmakta olan bir bardak suya, bir kova su daha eklemeye çalışıyoruz!