25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
12.02.2021 06:00

Kişisel dönüşüm

Dönüşüm yirmi birinci yüzyıla geçişin kapsayıcı ana kavramı oldu. Yönetim sistemleri, refah paylaşımı, uluslarüstü kurumlar… da yüzyılın diğer yarısının dönüşümünün göstergeleri olacak

Teknolojinin gelişmesi her şeyi akıl ötesi bir yere taşıyor. Son üç-beş yılda çıkmış kavramlar bırakın dile yerleşmeyi, hayatın tanımlayıcısı haline geliyor. Nesnelerin İnterneti, yapay zeka, sanal ya da arttırılmış gerçekler, makine öğrenmesi, pek yakında mekânsal internet… Pandeminin derin katkılarıyla da, daha uzun bir süreye yayılması beklenebilecek dönüşüm bir anda yaşanıyor. İş yapış şekilleri, şehir düzenleri, ev kavramı, binaların değeri, ihtiyaç öncelikleri, para ve ödeme sistemleri, alışveriş yöntemleri değişmekle tanımlanamayacak farklılıklara evriliyor. Dönüşüyor. İş dönüşüyor. Meslekler dönüşüyor. Taşımacılık dönüşüyor. Üretim dönüşüyor. Tarım dönüşüyor. Bankalar ve para dönüşüyor… Dönüşüm yirmi birinci yüzyıla geçişin kapsayıcı ana kavramı oldu. Yönetim sistemleri, refah paylaşımı, uluslarüstü kurumlar… da yüzyılın diğer yarısının dönüşümünün göstergeleri olacak. Peki insan ne yapacak bu durumda? Bir önceki yüzyılı kitlenin parçası, en küçük ortak paydalardaki popülerlik peşinde, itaatle neredeyse yükümlü, doğumundan ölümüne kadar birkaç farklı kategoride dahi yolu belli hayatlar mı yaşanacak yine? En azından son yetmiş seksen yıldır dayatılanlar belli. Değişmesi beklense de evreleri ve her dönemin zorunlulukları belli. Üstelik devlet, statüko, yönetim, mahalle, büyükler sürüyü sürekli kendi değer seti doğrultusunda denetliyor, zorluyor ya da dışlayabiliyor. Beş yaşından sonra okullar. Sınavlar. Sınavlarlar, lar, lar. Her aşamada tek ve bir tek doğrulu çoktan seçmeli sınavlar. Hangi seviyede okursan oku. Hatta sonra işe girmek ya da memur olmak, hatta “atanmayan” meslek sahibi olabilmek için bile… Sonra evlen, borçlan, taksit öde, çocuk yap, borçlan, terfi et borç öde, taksitle al. Neredeyse herkesin büyüklüğü farklı türü benzer, ev ve araba arasına sıkışmış hayaller, başarı kriteri ünvancıklar. Şeflikler, müdürlükler. Kartvizitteki logodan güç devşirmeler. Orta ve üstü pozisyona en az yirmi yıl sonra yerleşince en az o kadar yıl orada ve üstünde kalma çabası. İki hafta tatil için elli hafta, altmış beş hatta yetmiş yaşından sonra bir rahat edebilmek için kırk yıl çalışmak… “İleride” denen şeyin ne zaman olduğu belli olmasa da pek de yakında olmadığı kesindir. “İleride” rahat etmek için okula gidilir, çalışılır, uğraşılır, biriktirilir. “İlerisi” ileride değil geride bile kalmış olduğu döneme girince insan far görmüş tavşan gibi kalıverir. İlerisinin geride kalmış olması dünyadaki konumunun buharlaşmasıdır insanın. İnsan doğduğundan itibaren sürekli değişiyor. Önce fizik olarak gelişiyor sonra eğitilerek gelişiyor, belli yaşa kadar iyi eğitilirse, arada küçük takviyelerle bu onu ölünceye kadar idare ediyordu. Hayat yavaş değişince bilinenler de zamana dayanıklı oluyordu. Belli yaştan itibaren sadece fizik olarak önce düzleşiyor sonra geriye gidiyordu. Doğumdan uzaklaştıkça büyüyor, olgunlaşıyor, tecrübe kazanıyordu. Yani nitelik olarak çok, nicelik olarak az değişiyordu. Zamana dayanıklı insan hıza ne kadar dayanıklı? Hız patladı. İnsanın hızı aynı kaldı. Her anlamdaki hızı. Yaşlanmak tecrübe ve bilgeleşmek anlamını yitiriverdi. Var olanı koruma çabaları, daha da acı verir hale gelmekte. Her şey bir daha hiçbir zaman aynı olmayacak yönde ilerliyor. Tecrübe, eğitim, birikim beş on yıl içinde plaj kumu gibi avuçtan kayıp gidiveriyor. Artık değişmek hızın gereklerine yetmiyor. Dönüşmek gerek. Kimse bir sabah Gregor Samsa olarak uyanmayı beklememeli ama dönüşmezse bir böcek gibi hissedeceği de olasılıklar içinde. Niteliksiz. Kopmuş. Mesleksiz. Anlamın sürekli değiştiği kaygan zeminde yeni anlam parametrelerine her an sürekli uyum zorunlu. Yoksa… Yoksası yok işte. Peki insan nasıl dönüşmeyi başarabilir? İnsana hep kişisel gelişim telkinleri yapıldı. Kitapçılarda kişisel gelişim kitapları en yaygın olan bölüm. Ama bu defa değişmenin ötesinde dönüşmek gerek. Ülkelerin şirketlerin dönüşümü yönetmesi gibi kendi dönüşümünü yönetmek gerek. Hiç alışılmadığı kadar belirsizliklerle dolu bir süreçte, bedenini, tamamını, enerjini doğru yönetmek gerek. Sürekli yaşlanmaya ve ölüme direnmeye programlı bilinçaltı, yaşarken çok erken yaşlanıveren ve fizik olmasa da anlam olarak ölmenin mümkün olduğunu anlamak gerekiyor. Hayatı radyolar döneminde başlamış, televizyonla gençlik yaşamış, cep telefonu ve internetle gerçeği tecrübe etmiş olanlar için sanal gerçek devrine uymak zorunlu. Merak etmek zorundayız. Sürekli. Bıkmadan birini giderirken bir sonrakini merak ederek. Kitlenin bir unsuru, plajın edilgen kum tanesi hissinden kurtulup biricik olmanın tadına varmalıyız. Birey olduğumuz kadar, değerli bir yurttaş olduğumuzu da özümseyip, hem önemli hem değerli olmak üzere yenilenmeliyiz. Her sabah.  Merak ve hayal dönüşüm için en güzel uyumdur. Hele sınır tanımayınca.