19 Nisan 2024, Cuma
29.01.2021 08:00

Küçük hayatları anlatan büyük yazar

Bir Seinfeld bölümünde yeniden karşıma çıkan John Cheever, Amerika’nın Çehov’u olarak bilinir. Eserleri iyi çevirilerle Türkçeye kazandırılan Cheever, taşrayı ironik ve umutlu bir üslupla anlatır

Salgın günlerinin en iyi yanlarından biri, Amazon Prime’de Seinfeld’in tüm bölümlerine yeniden ulaşmak oldu. Yine büyük bir hayranlıkla izledim, yine kahkahalara boğuldum. Dördüncü sezonun sekizinci bölümü ise beni kütüphaneye yöneltti. The Cheever Letters adını taşıyan bu bölüm, 18 Haziran 1982’de kanserden ölen John Cheever’a bir selam gönderiyor. Bizimkiler Costanza’nın sevgilisi Susan’ın babasının kulübesinde bir hafta sonu tatiline gidiyorlar. Küba purolarına merak salan Kramer sakarlığıyla kulübeyi yakınca ise geriye sadece bir kutu mektup kalıyor. Bunlar, John Cheever’ın Susan’ın babasına yazdığı aşk mektupları. John Cheever. Çoğu eleştirmenin “Amerika’nın Çehov’u” olarak tanımladığı ünlü yazar. Amerikan taşrasının, orta sınıf ahlakının, küçük hayatların, küçük kaçamakların, küçük kıskançlıkların, büyülü anların, tedirgin edici düşlerin etkileyici anlatıcısı. Üstelik bütün bunları anlatırken ironiyi, umudu elden bırakmayan bir isim. 70 yıllık hayatındaki umutsuzluklara rağmen…  John Cheever’la -farkında olmadan- 70’li yıllarda TRT ekranlarında siyah-beyaz olarak izlediğim bir filmde tanıştım. Burt Lancester’ın başrolünde olduğu Yüzücü’yü izlediğimde pek bir şey anlamadığımı, hatta tuhaf bir tedirginlik hissettiğimi hatırlıyorum. Onunla bir yazar olarak tanışmamsa 90’lı yıllarda Murathan Mungan’ın Remzi Kitabevi için hazırladığı benzersiz Çilek Serisi’ndeki Sanki Cennetti Görünen romanıyla oldu. Everest Yayınları tarafından 2011’de yayımlanan Yüzücü – Toplu Öyküleri 1 ise John Cheever’ı başucu yazarlarımdan biri haline getirdi. Kitabın çevirmeni Tomris Uyar’ın sözleriyle “başkalarına alabildiğine hoşgörüyle bakan, kendini sürekli hırpalayan, bu iki eğilimi arasında yalnızca yazılarıyla köprü kurabileceğini uman bir yazar” vardı karşımda. Sonrasında Cheever’dan ne yayımlandıysa okudum.  Yüzücü öyküsü, zengin bir banliyö bölgesindeki iyi baba, iyi eş Neddy Merril’in sıcak bir öğle sonrasında, evine mahallesindeki yüzme havuzlarından gitmeye karar vermesini anlatır. Bu tuhaf yolculuk, görünenin ardındakiyle ve hayat yolculuğundaki yalanlarla yüzleştirir Neddy’i. Bütün o ışıltı bir ikiyüzlülüktür. Enerjik Neddy, giderek yorgun ve kafası karışmış yaşlı bir adama dönüşmeye başlar. Büyülü ve büyüleyici bir sona adım adım ilerleriz. Doksanlarda Amerikan toplumunun politik doğruculuk maskesi arkasına sakladığı ikiyüzlülükleriyle enine boyuna kafa bulan Seinfeld’in bir bölümünde John Cheever’ın eşcinselliğine gönderme olması boşuna değil. Yazarın öyküleri ve romanları iyi çevirilerle dilimize kazandırıldı. Sözün özü; Cheever kitapları rafta kalmasın, ikiyüzlülükle hesaplaşmamız lafta kalmasın. Yüzücü/John Cheever/Çeviren: Tomris Uyar/Everest Yayınları/Öykü/150 Sayfa