29 Mart 2024, Cuma
22.01.2021 08:00

Küskün bir profesöre veda

Portre

1941 doğumlu Nur Vergin, Cumhuriyet elitiyle Osmanlı elitini buluşturan bir kültürün parçasıydı. Her ne kadar kendini ait hissettiği kesim tarafından hırpalanmışsa da, onu transfer etmeye çalışanların üzerine giydirmeye çalıştıkları kimliğin parçası da değildi.  Ardından “mütefekkir” yazan olmuş çokça. Katılmıyorum. İlle eski Türkçe kullanacaksak olsa olsa münevver denebilir. Ama zorlamaya ve zorlanmaya gerek yok. Nur Vergin bir entelektüeldi.  Büyükbabası Nuri Conker, Atatürk’ün çocukluk arkadaşlarından biriydi. Annesiyle babası ayrıldığında henüz 5 yaşındaydı (Daha sonra babası Mahmut Conker Park Otel’den atlayıp intihar edecekti). Annesi, Türkiye’nin ilk Vatikan büyükelçisi Nurettin Vergin ile evlendiğinden bu yana ise onun kızı kabul etti kendini. Daima Vergin soyadını kullandı.  Sorbonne Üniversitesi’nde verdiği “Sanayileşme ve toplumsal değişme, Ereğli örneği” başlıklı teziyle klişe tabirle ezberleri bozdu. Vahşi kapitalizmden ürken insanlar dine sarılıyordu. Doktorasının ardından Türkiye’ye döndü ve köylerde araştırma yapmaya devam etti. Anadolu’nun hangi köşesine gitse “İstanbullu musunuz?” sorusuyla fark ediyordu “yaban”lığını. Diyarbakır’da “Türkiye’den mi geliyorsunuz?” sorusuyla karşılaştığında yıl 1978’di ve yeni bir gerçeğin kapısı aralanmıştı önünde. 2013’te Star gazetesine verdiği söyleşide “Bu realiteyi, kimlik bilincinin yeşerdiğini görmemek için ancak Türk politikacısı olmak gerekir!” demişti. 2000’lerin başında medyada sık sık görünüyor, analizlerine itibar ediliyordu. Ne var ki bu toprakların ancak “gönlünden geçenle uyumlu” analizlere itibar etme geleneğinden o da nasibini alacaktı. 2008’de sarf ettiği “AK Parti on yıl daha iktidarda kalır” cümlesiyle kıyamet koptu. “AKP’nin dalkavuğu olarak takdim edildim” diyordu. İsabetli bir tespitte bulunduğunu anlamak için on yıl beklemek yeterdi oysa ki… Radikal dinci hareketleri ve etnik başkaldırıyı yumuşattığı için AKP’yi toplumun emniyet kemeri olarak gördüğüne, laik kesimin yıllarca dindarlara baskı yaptığına, Türkiye’de laikliğin laiklik olmadan çıkıp laikçiliğe dönüştüğüne dair sözleri ise neredeyse infiale yol açtı. 

“Beni mahvettiler”

Her ne kadar yakın çevresindekiler tarafından burnundan kıl aldırmayan biri olarak tarif edilse de, “müesses nizam” ile çarpışmasından yara almıştı belli ki. “Beni mahvettiler” diye yakınıyordu, “Sağlığım bozuldu. Laiklikten yana olduğum belli ama ikide bir ‘Elhamdülillah laikim’ diyecek halim de yok”.