23 Nisan 2024, Salı Gazete Oksijen
12.03.2021 06:00

"Medya 10 yıldır aklımdaydı"

24 yaşında boya sanayici olan, 40 yaşında GAİN Medya'yı kuran Gözde Akpınar Oksijen'e konuştu: "Filli Boya’yı Japonlar’a sattığımda yurt dışına yaşamaya gidebilirdim. Bir kadının parası varsa ve bu ülkede kalıp yatırım yapmaya karar veriyorsa, o kadın milliyetçidir. Bu ülkeye güveniyorum. Gençler bu ülkeden gitmesin istiyorum"

Gözde Akpınar; 24 yaşında erkeklerin egemen olduğu boya sanayinde, 40 yaşında da medya alanında patron koltuğuna oturdu. Kendisini iş dünyasında Filli Boya’nın genç, cesur kadın patronu olarak tanıdık. Türkiye ise onu Özgecan cinayetinde tüm tv kanallarını karartan reklamıyla tanıdı.  Filli Boya markasını çatısı altında bulunduran Betek Boya’yı 2019’da Japon Nippon Paint’e satan Gözde Akpınar, dijital medyanın yeni markası GAİN’in patronu. Gözde Akpınar’la sanayicilikten medya patronluğuna yolculuğunu konuştuk. 

GAİN nasıl doğdu?

GAİN macerası nasıl başladı? 10 yıldır bu işe bakıyordum. Tv8 yeni satılıyordu. Netflix Türkiye’ye gelmemişti. Platformlar da 10 yıl önce zordu. Kredi kartıyla ödeme kolaylığı yoktu. SMS ile ödeme kolaylığı araştırıyordum. Ve aslında 10 yıldır da data topluyordum. Sonra dijital platformlar gelmeye başladı. Bilmediğim bir yere geliyor gibi olmadım. Zorluklarını biliyordum ama yaşamamıştım. Şimdi yaşıyorum.  Ekonomik kriz ortamında böyle bir yatırımı riskli görmediniz mi? 2020’de bu işe girmeye kararlıydım. Pandemi olmasa daha iyi olurdu. Ama oldu. Medya maddi anlamda da itibar anlamında da çok riskli. Ancak herkesin ihtiyacı olan bir sektör. Türkiye’de dünya çapında iş çıkarma konusunda çok eksiğiz. Büyükler liginde değiliz.  Var mı böyle hedefiniz? Dijital alanda Türkiye çok adımlar atmalı yoksa çok geri kalır. Dijital dünyadaki tren heyecan verici ve önemli bir tren. O lige girmek istedim. Kolay olmadığını biliyorum.  Exxen de aynı dönemde yayın hayatına başladı. Acun Ilıcalı’nın bu işe ne kadar yatırdığını biliyoruz. Siz ne kadar yatırdınız?  Benimki belli değil. Bu, bütçe yapmıyorum anlamında değil. Rakam söylemeyi doğru bulmuyorum. Rekabet para düzeyinde olmamalı. İçeriğin ne olduğu, hangi duyguya hitap ettiği, bize nasıl hissettirdiği, ne öğrettiği, nasıl eğlendirdiği önemli.  Filli Boya’dan elde ettiğiniz geliri bu işe yatırmak çok büyük risk olmaz mı? Elimde iyi bir bütçe var ama satıştan elde ettiğim kaynağın tabii ki hepsini buraya aktarmayacağım. Aynı zamanda sanayiciyim.  Aaa döner misiniz sanayiciliğe? 3-5 sene içinde özlerim. O da içimde var. Üretimin de çok büyük hazzı var. O virüs de içimde. Medya da virüs gibidir, bir kere girince çıkmak zor. İki üretim çok farklı. Medya yemek yapmak gibi, yemeği yaparsınız akşam yenir biter, “Eee yarın ne yiyeceğiz?” deriz. Medya içerikleri de böyle, hızlı tüketiliyor ama nasıl bir tat bıraktığınız önemli. Bütçem buna hizmet ettiği sürece var.  

"Ekip işin kaderini belirler"

Ekibinizi nasıl kurdunuz?  Severek… Filli Boya’yı sattıktan sonra, “ne yapacaksın?” diyenlere “ilk sene ekip kuracağım” demiştim. Zira ekip işin kaderini belirler. En zor kısmı da buydu. Hepimizin birbirimizin dilinden anlaması, zaman ve emek alan kısmıydı. Fakat şu anda uyumlu, çalışması zevkli ve dinamik bir ekibiz. GAİN’in Genel Müdürü Cem Aydın Türkiye’de medya alanında başarılı işler yapmış bir isim. Sizlerden beklentiler de yüksek. Sizin yolunuz nasıl kesişti? Bu işlerle ilgilendiğimde bir tanıdığım Cem Aydın’la beni buluşturdu. 20’li yaşlarımda CNBC-e dizileri izleyerek büyüdüm. Hala da o yılları özlediğimi söyleyebilirim. Cem Aydın CNBC-e ve NTV kuruluşunda olan biri bildiğiniz gibi. İlk görüşmemizde, toplantımızda kafalarımızın benzer şekilde çalıştığını, içerik anlamında da uyuştuğumuzu gördük ve hemen yola çıktık. Kadroyu kurduk.  İçerikleri belirlerken öncelikleriniz neler oluyor? Aslında amaç şu; insanların başka insanları da görmesi, empati kurması ve anlaması. Ben insanlara farklı yaşamları göstererek yol açmak istiyorum. Öncelikle gençler hedefinizde diyebilir miyiz? Gençler bu ülkeden gitmesin istiyorum. Geleceklerini memleketlerinde görsünler. Genç nüfusumuz çok değerli. Çok daha iyi eğitimi ve fırsatı hak ediyorlar. İnsanlar iyi iş ve imkan bulurlarsa burada kalırlar, yurt dışına gezmeye, vizyonlarını açmaya giderler.  Siz stresli bir ortamdan geçtiniz. Kısa bir süre sonra yeni yatırımla yine farklı bir rekabet ortamına döndünüz. En çok sizi ne motive etti? Şirketi sattığımda elime hayatımda görmediğim bir para geçti. Kızım var. Yurt dışına gidebilirdim. Bir karar verdim. “Ülkemde kalacağım, burada yatırım yapacağım” dedim. Bu bir bayraktır. Bir kadının elinde imkan varsa, parası varsa ve bu ülkede kalıp yatırım yapıyorsa, o kişi milliyetçidir. Ülkeme olan sevgim ve inancımla bu işe girdim. Türkiye’den çıkan bir marka yaratmak istiyorum. Var mı GAİN’i yurt dışına taşıma  planlarınız? Adım adım yurt dışına açılacağız. Teknoloji çok hızlı değişiyor, gelişiyor. Yapay zeka birebir giriyor her işe. Dünya çapında iş olsun çok isterim. Ama ilk önce burada başarmalıyız.  Yabancı oyuncular ve yeni oyuncular var alanınızda. Amazon, Netflix, BluTv…Rekabete hazır mısınız?  Daha iyi böyle olması. Birlikte koşacağız. Daha iyi gidecek işlerimiz. Her şey adım adım.  Bizim yeniliklerimiz sırada. Tv olması gerekiyordu. Tv’ye başladık. Web de açıldı.  Uygulama zor geldi ve eleştiriler de aldınız. Sınırlı bir kitleye ulaşıyor dendi. 1 milyon aboneye de ulaştınız. Yakında “paralı” olacaksınız.  Mart sonunda paralıya geçeceğiz. Aslında parasının ne kadar olacağı çok da önemli değil. Bu tip platformlara ödediğiniz para belli. Uygulama zor eleştirileri, web ve tv ile ortadan kalktı. Geri bildirimler bizi besliyor. Yılbaşı gecesini kaçırmamak için acele ettiğiniz eleştirileri de oldu.  Hayır, planlamıştık. 90’ların özgür ruhuyla girelim istedik.

"Hayatım boyunca boyacı olmak istemiyordum"

İş dünyasında farklı yollardan yürüdünüz. Hayattaki duruşunuzu hep gösterdiniz. Siz nasıl bir ailede büyüdünüz, nasıl yetiştirildiniz?  Annem de babam da daha ziyade babam bana önce insan olmayı öğretti. “Sen kızsın bunu yapamazsın” gibi sözler duymadan büyüdüm. Annem güçlü kadın olmamı istedi. Betek Boya’nın kurucusu babanız Celal Akpınar’ın vefatıyla erkek egemen sektörde babanızın koltuğuna oturdunuz. Neler yaşıdınız genç bir kadın olarak boya sektörüne adım attığınız yıllarda?  21 yaşından itibaren şirkette staj yapıyordum. Ekonomi-İşletme mezunuyum. 24 yaşında işe girdim, babam hastalanmıştı. Şirkette en genç çalışan benden büyüktü. Yönetim erkek egemendi. Hiç kolay olmadı. “Yapamam” demedim. İşin kendisine baktım. Annem ve babam zaten ayrıydı. Hissenin büyük bölümü de bendeydi.

"Boyacı olayım demezdim"

Tercih eder miydiniz böyle bir işi? Eğitimimi bitirip “ben boyacı olayım” demezdim. Ama hayat beni o noktaya taşıdı. Patron 60 yaşında bir adamken, bir anda yerine 24 yaşında bir genç geldi. Benim çocukluğumu bilenlerin patronu oldum.  İş yaşamınıza baktığımda radikal, cesur çıkışlarınız oldu. Sizin getirdiğiniz farklılıklar nelerdi?  Babamla aramızda çok anlayış farklılığı var. Babama göre bir iş insanının hayattaki duruşu, politik görüşü bilinmemeli ve belli olmamalıydı, hatta tuttuğu takım bile bilinmemeliydi. Babamdan çok daha farklı bir yol izledim. Ancak babamdan öğrendiğim birçok şey kulağıma küpedir. “Geçim sıkıntısı nedir?”, “Bir insanın, ailenin geçim sıkıntısının olması nasıl bir şeydir?” bunu bana babam öğretti. İşçim açsa ben hiçbir şeye bakmam. Ekmek parası bir işçinin çocuklarının parasıdır. İşçilerime bakınca arkada aileyi görüyorum.  Genç sanayici bir kadın olmak size ne kattı? Şirketler de insan gibi. Şirketlerin de karakteri, tarzı var. Arada gençleşebiliyorlar. Sanayi şirketleri hantal, arada gençleşebiliyorlar. Şirketi gençleştirmeye, günümüze uyarlamaya çalıştım. 27 yaşında ilk bayi toplantısında çıkıp konuşma yaptım. 3000 kişiyiz. Otelde toplantı salonuna girdim, kürsüye çıktım ve “Sürçü lisan edersem affedin, ilk defa 3000 adamı karşımda görüyorum” dedim. Sonradan aktı gitti konuşma. Ama o günden sonra o ortamlarda oldukça, bayilerin bana saygısını gördükçe çok farklı hislere kapıldım. Bir gün bile “kadın” olduğum için farklılık yaşamadım o ortamlarda. Bana güvendiler. Sarılıyorduk, birlikte halay çekiyorduk, işler nasıl daha iyi olur diye birlikte karar veriyorduk.  Özgecan cinayeti sonrasında tüm tv kanallarına verdiğiniz reklam bugüne kadar Türkiye’de görmediğimiz bir bakış, hareketti. Ona nasıl karar vermiştiniz? Kadın cinayetleri canımı acıtıyor. O zaman da çok canım acıdı. Herkes Instagram’da siyah foto paylaşıyordu. Ben de çektim koyuyordum, sonra “ne yapıyorum ben; benim imkanım var bu konuda daha çok sesimi çıkarmalıyım” dedim. Ve gazete, tv ilanı öyle oldu. Gerçekten herkese ulaşacak, dikkat çekecek bir iş olsun istedim. Mesele genç kızın anılması ve acımızdı. Çok büyük acı. Şu anda bunu konuşurken de hayatını kaybeden kızları ve aileleri düşünüyorum, içim acıyla, öfkeyle doluyor. Babanızdan size kalan bir şirketi ve aslında sizi büyüten bir şirketi satmaya karar vermek zor olmadı mı? Nasıl karar verdiniz?  Sektör değiştirmeyi çok öncesinden beri düşünüyordum. Ancak şirketi satmak aklımda yoktu. Türkiye sanayi kuruluşları açısından zorlu bir süreç yaşadı. 2018’de malum kriz geldi, krizin geleceğini de daha önceden gördüm. Çok da bizim kontrolümüzde bir şey değildi. 5 yıl içinde yapılan programlar baş aşağı oldu. Yurt dışından bir ortak ya da şirketi halka açmak gibi alternatifleri düşünüyordum. Ya küçülecek, birçok insanı işsiz bırakacaktım ya da farklı bir yol izleyecektim. İyi ki hızlı davrandım, davranmasaydım üzerine pandemi de gelecekti.  Duygusal bağınız var. Bu anlamda ne yaşadınız? Doğrusu çok ağlayarak sattım, zor ayrıldım. Ama önce çalışanları düşündüm. Baba yadigarı şirketi satmak çok zor.  Hayatım boyunca boyacı olmak da istemiyordum. Ben çok küçük yaşlardan itibaren çok iyi izleyiciydim. Bence insanların duygularına dokunabilmek çok mucizevi bir şey. Filmler, müzikler… Hayatımda zorlandığım anlarda bana yardım eden şeylerden biri de şarkılardı.

'Cesaretsiz Olmuyor'

Var mı size güç veren şarkılar? Jabbar’ın “Cesaretsiz Olmuyor” şarkısını dinledim. O değişimi o şarkıyla atlattım. “Hakikaten olmuyor” dedim. Sezen Aksu’nun da çok şarkısı var bana güç veren, iyi hissettiren.  Ya şimdi nasıl hissediyorsunuz?  Toplum olarak son dönemde yorulduk. Bence bunlar geçecek. Daha güzel günler gelecek. Kim gerçekten motivasyonunu kaybetmiyor, kimin uykuları kaçmıyor?  Kriz döneminde 2018’de cebimde para kalmadı. Yaz iyi başlamıştı bizim için, efsane giderken  dolar bir anda fırladı. Bankalar bastırdı. “Benim geleceğim, çalışanlarımın geleceği ne olacak?” diye soruyordum. Şimdi bambaşka bir işteyim. Bir çıkış gördüm. Hayat hep aynı çizgide gitmez. Bu işte de böyle olacak ama dediğim gibi bu heyecan verici işte güzel işler başaracağız, insanlara iyi geleceğiz.

"Herkes kendi hayatının başrolü"

“Filli Boya reklamları ilk çıktığında en çok 'Bana güçlü kadın olmayı öğretin' deniliyordu. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden kadınlar bana bunu yazıyordu. Hayat çok kısa kimse farkında değil. Burası bir sahne. Herkes kendi hayatının başrolü. Bu filmi herkes kaderle birlikte kendi yazıyor. Ben hayatı hiç bitmeyecekmiş gibi yaşamayı doğru bulmuyorum. İnsanların kaybedecekleri şeyler insanları yormuyorsa bu iyi bir şey değil. Bu yüzden de farklı hayatları göstermek bu işte de temel amacım." Fotoğraflar: Süreyya Dernek