25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
01.10.2021 04:30

TEK DERDİMİZ ECAYL PÖRPIS

Kurumsal yapıların kendine özgü uğraşları var. Uluslararası gündem makinesinin peşinde dili dışarıda koşmak zorunda kalıyor pek çok yöneticisi. Kurumsalın yöneticisi de kurumlu olmalı zaten. Bu ‘kurumsal’ kavramı da körün fili tarif ettiği gibi bir hal aldı. “Kurumsal çalışmak”, “kurumsala iş yapmak”, “yöneticisinin kurumsaldan geliyor” olması... gibi pek değişik ama herkesin benzer şeyi anladığı belli olan bir durum var. Kurumsal yönetim ya da yönetişim ile ‘kurumsal’ diye bahsedilenin ne kadar örtüştüğü de tartışılır. Şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk ve adalet kurumsal yönetimin taşıyıcı kolonları. İster şirket, ister ülke, ister futbol sektörü, kurumsal yönetim esasları açısından benzer prensiplerle benimsenerek işlemesi beklenir. Ama algı kurumsal değil daha durumsal. Piramidal yapılar, emir komuta zinciri, çok tanımlı işler ve işleyiş, çok kademeli katmanlı onay mekanizmaları; çift oklu, tek oklu, nokta noktalı kimin kime bağlı olduğunu, gösterir organizasyon şemaları. Hayatın hızını, öngörülmezliğini, sürekli değişim ve dalgalanmasını hiçe sayan, yılda bir defacık yapılan “keypiay” yani anahtar performans göstergeleri temelli değerlendirmeler; sonuçtan veya zamanlamalardan sorumlu olmayan satın alma, İğKağ, “ayti” departmanları ile aralarında sağlam duvarlarla ayrılmış departmanlar ve ağaları… Öte yandan bunların bir kısmından yoksun olan aile şirketlerinin kurumsallığa öykünmesi de cabası. Tepedeki yönetici ve yakın takımı her şeyi bilip karar veriyorsa; kendi işi ve dünyayı ele alış biçimini her şeyin üzerinde görüyorsa; şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk, adalet ölçütlerini umursamıyorsa aile ya da çok uluslu kurum olması pek de fark etmiyor.

Moda klişelerin peşinde

Öte yandan kurum, kültürü ve değerler kurumsal yapıların vazgeçilmezi. Aylarca çalışılıyor, tartışılıyor ve üç beş kavram çıkartılıyor. Bunlarda üst düzey yönetimin nadir sunumunda yer almaktan öteye gidemiyor. Koca hantal yapılar moda haline gelen klişelerin peşine takılıyor. İnovasyon olmazsa olmaz. Ama kurullara, takımlara havale ediliyor. Yeni ama pandemiye yenilmiş ve hızla aşınan kavramlardan biri de “ecayl”. Bunları çatlatmak için İngilizce söylemek gerekir. Çünkü “çevik” diyenlerin kendi de pek ne ifade ettiği konusunda ortak kanıya sahip değiller. “Çevik” kediler, kaleciler ve eski bir asker için kullanılır. Dilde pek yaygın yani net bir algısı da yoktur. Ama “ecaayl” takımlar, projeler, yöneticiler toplantı masaları ve sunumlarda havalarda uçuşur. Yetmez. Moda klişelerin yenisi geldikçe peşinden savrulmak gerekir. Pandemi, iklim krizi, ekonomik ve siyasal çalkantılar... arttıkça, gelir dağılımı bozuldukça, geniş müşteri ve paydaş kitlesine yeni bir şey sunmak gerekir. Artık kar tukakadır. Kurumlar (sadece) kar etmek, para kazanmak için çalışmamalıdır.

Aranan kan bulundu

Geçen yüzyıldan kalma ‘şirketin tek amacı kar etmektir’ lafı geçerliliğini yitiremeyeceğine göre ustaca kamufle edilmelidir. Aranan kan bulunur: “pörpıs”. Burada da ‘amaç’ falan demek olmaz. Birkaç iyi niyetli ‘amaç odaklılık’ demeye çalışsa da ‘Pörpıs’ sihirlidir. Pek çok kurumun kardan başka amacı olmayınca, kendine pörpıs geliştirmesi gerekir. Yeşil ve sağlık ilk anda akla gelen olunca, ortalık fındık dalları gibi yine yeşillenir. Ama yetmez. O zaman reklam ajansı, yeni türeyen pörpıs danışmanları, arama toplantıları ile, “bak biz kar peşinde değiliz, mühim olan pörpısımız” diyecek zemin aranır. Bu pörpısın olup olmadığı, işlere nasıl yansıdığı, anlamlı bir seviye olması falan ölçülmez, denetlenmez. Eski “KSS” kısaltmasına indirgenmiş kurumsal sosyal sorumluluklar, yeni bir sadaka sistemi, havalı ‘piar’ faaliyetleriyle ruhları temizler. En acayip çıkarım da “artık geanşler, bir pörpısı, odaklandıkları bir amacı olmayan kurumlarda çalışmak istemiyorlar...” lafı! Bir uluslararası murakabe şirketinin okyanus ötesinde yaptığı araştırmaya dayanan. Otuz yaş altının dörtte üçünün işsiz, çok zor ve çok yüksek puanlarla girilen üniversitelerden mezun olanların büyük çoğunluğunun yaşamak için “bulaşıkçılık, kuryelik” yapmak pahasına bile olsa yurt dışına kapak atmak istediği bir ortamda; hangi kaşıkla ne yenmek istendiğini anlamak bazen zor oluyor. Bu klişelerin içine sığabilmek için yapılan toplantı, çalıştay, danışman vb. nin yarattığı zaman, enerji ve fırsat maliyeti de belki hesaplanmalı. Satın alma, şirket birleşmeleri, çeşitli boyutlardaki yeni girişimcilerle iş birlikleri, bu tür çabaları değişkenlikler ve değişkenler içinde eritebiliyor.

Amaç ayakta kalmak

Belirsizlik ortamının birkaç yıl daha süreceği, sonuna doğru teknoloji destekli dönüşümün yer açtığı yepyeni insan, ilişkiler, şartlar ve sürekli hızlı değişimler için hazır olmak kaçınılmaz. Dönüşüme ayak uydurup ayakta kalmak, yenilenmek, tırtıldan kelebeğe dönüşmek belki de tek amaç. Kurumsal ya da global olmayan yok mu olur? Bu  kavramlar size uzaksa ne mutlu size, tadını çıkarın; “Ecayl”, “inovasyon”, “pörpıs” kendi hayatınızda ya da kurumunuzda ne kadar anlamlı? Bu  kavramlar size uzaksa ne mutlu size, tadını çıkarın; Anlamlı mı? Gerçekten mi?