25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
06.08.2021 04:30

Yangın yeri

Geçen haftaki yazımda Ernest Renan’ın millet tanımından yola çıkarak ‘’tasada ve kıvançta’’ bir olmak kavramına yer vermiştim. Bu hafta yangın felaketi, bu ilkenin işlemediğini, tam tersine zıtlaşmalar yaşamakta olduğumuzu açıkça gösterdi. Biz artık bir şeye ortak üzülüp, ortak sevinemiyoruz. Bilenen düşmanlıklar bu duygumuzu köreltmiş. Milli sporcularımızın başarılarına birlikte sevinip, yangında mahvolan ormanlarımıza birlikte üzülme ‘’millet’’ olmanın gereğidir. Ne yazık ki her sevinç ve üzüntü konusu hem siyasi liderlerde, hem de basında ve sosyal medyada acımasız suçlamalara yol açıyor ve kutuplaşmayı keskinleştiriyor.  Şehir yangınları Osmanlı’nın, orman yangınları ise Cumhuriyet’in büyük, çok büyük bir derdidir.  Yaşar Kemal 1955 yılında Cumhuriyet gazetesi için ‘’Yanan Ormanlarda Elli Gün’’ röportajları yapmıştı. Yalnız Türkiye’de değil dünyada da röportaj türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilen bu yazılarda Yaşar Kemal şu sayıları veriyor: ‘’1951’de bütün yurtta 628 yangın olmuştur. Bu, Orman Genel Müdürlüğü’nün verdiği rakamdır. Hiç düşünmeden bunu iki üç misline çıkarabiliriz. Neyse, rakamı olduğu gibi kabul edelim. 1952’deki yangın adedi 1282’ye yükselmiştir. Bu korkunç bir artıştır.  1938’den bu yana yangın adedi boyuna artmaktadır. 1938’de 398 yangın olmuştur.’’ 

BUGÜN 

Yaşar Kemal’in ‘’korkunç’’ olarak nitelediği artışın bir de bugünkü halini görelim: Son beş yılda 16 bin yangın çıkmış. Sema Kızılarslan’ın aktardığı veriler şöyle:  ‘’2020 yılında ise toplam 3 bin 399 adet yangın çıktı. Yine 2020 yılında sadece Muğla ve Antalya illerinin her birinde 260’ar yangın afeti yaşandı, toplamda 877,8 hektarlık alan yok oldu. Ağrı, Iğdır ve Muş’ta ise 2020 yılında hiç yangın afeti yaşanmadı. 2020 yılındaki yangınların çıkış nedenleri:

  • Sigara izmariti 45,
  • Çoban ateşi 49,
  • Kundaklama 30,
  • Avcılık 4,
  • Piknik 24.

2020 yılında “nedeni bilinmeyen” 1859 yangın yaşandı. Nedeni bilinmeyen yangınlar en çok Muğla’da meydana geldi. 2020 yılı içinde sadece Muğla’da sebebi bilinmeyen 196 yangın çıktı. Sigara izmariti nedeniyle ise en çok yangın İzmir’de meydana geldi.’’

İKLİM FELAKETİ

Bütün bunlar yangını başlatan sebepler olabilir ama işin aslı, aşırı iklim değişikliği yüzünden 40 derecenin üstünde seyreden havanın, Türkiye gibi birçok ülkede ortamı yanmaya hazır hale getirmesi. İtalya 800 yangınla boğuşuyor. İspanya ve Yunanistan’da da durum feci.  Evet bizim halkın maalesef arabadan doğaya, yürüdüğü ormana, kısacası her yere yanan sigara atma alışkanlığı var. Herkes birbirini bu zararlı huya karşı uyarmalı. Çünkü artık bir iklim krizinin içindeyiz. Küçük bir izmarit memleket büyüklüğünde ormanı tutuşturacak hale geldi. Bu işin kundaklamaktan farkı yok. Muğla’da kundaklanan yerlere dikilen büyük oteller ise hepimizin gözünün önünde. Fazla söze hacet yok. 

Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’la yangın bölgesindeyiz. Yangınlar hala devam ediyor. Çok üzücü çok.
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’la yangın bölgesindeyiz. Yangınlar hala devam ediyor. Çok üzücü çok.

YANGINLA MÜCADELE

Gelelim yangınla mücadeleye. Biz bu yılki yangınlarda bir anormallik yaşıyoruz. Üç yıl önce kayyum atanarak çökertilmeye çalışılan THK gibi ulusal bir kurumumuzun elindeki yangın söndürme uçakları çürümeye terkedilmiş. Oysa iki yıl önceki Teknofest’te gösteri yapmıştı bu uçaklar. İsrail’e bile yardım için gönderilmişti.  THK’nın eski yetkilileri bugün bile sadece 4 milyon dolar harcanarak uçakları kaldırmanın mümkün olduğunu açıkladılar. Gönüllü, deneyimli, yurtsever pilotlarımız da hazır olduklarını beyan ettiler. Bütün bunlara rağmen uçaklar olduğu yerde kaldı, ormanlar cayır cayır yanarken hükümet bu işle ilgilenmedi. Ortalık yanıp harabolduktan sonra 24 milyon dolara kiraladığı birkaç yabancı uçağı devreye soktu.

RUS JETLERİ UYGUN DEĞİL

Bu arada çok tecrübeli bir uçak mühendisi dostumdan gelen bilgileri paylaşmak istiyorum:  Rus jetleri dağlık bölgelerdeki yangınlara müdahale edemez. Dağa tepeye yaklaşmak için pervaneli uçaklar gerekir.  Bunlar da bizim THK’nın elindeki uçaklar.  Rus jetleri düz alanlar içindir. Kanada Viking Canadair Water Bomber yangın söndürme uçakları ise Amerika ve Avrupa’da en çok kullanılan, tercih edilen marka. Aşağıdaki linke tıkladığınızda bu uçaklardan hangi ülkede ne kadar bulunduğunu görüyorsunuz. Firmanın resmi videosunda Türkiye’nin on adet uçağa sahip olduğu belirtiliyor. İşte sorular da burada başlıyor. Bu on uçak nerede, ne durumda? İyi durumda değilse niçin, ne zamanda beri böyle? Bakımı yapılamaz mı? Bunlar siyasi değil teknik sorular. 

ORDU FAKTÖRÜ

Bu arada içi yanan herkes, askeriyenin niçin bu felakete karşı görev yapmadığını sorguladı. Bildiğimiz gibi ordunun elinde yangın söndürmek için birçok araç gereç ve personel var. Bunları satın alan, maaşları ödeyen biziz. Vergi veren halk olarak; Azerbaycan askerleri yardıma gelmişken kendi ordumuzun niçin devrede olmadığını sormak hakkımız değil mi?

YAZIK BU ÜLKEYE

Ne yazık ki soramıyoruz. Çünkü bu kadar makul ve içten sorular bile en yetkili ağızlardan yapılan korkunç suçlamalarla karşılaşıyor. Yurttaşlar, pandemi belasındaki uygulamaları sorguladığında hemen ‘’vatan hainleri rejimi yıkmak için harekete geçti’’ yaygarası koparılıyor.  Yangınlarla yüreği dağlanan insanlar ‘’THK’ya ne oldu. Niçin uçak kaldırmıyorsunuz?’’ diye sordukları anda vatana ihanetten casusluğa, memlekete işgal güçleri (!) davet etmeye kadar ağza alınmayacak suçlamalarla karşılaşıyorlar. Sanırsınız ki bu ülkede milyonlarca ajan, on milyonlarca vatan haini yaşıyor. İktidara soru soran herkes hain. Bu bir akıl tutulması. Ailesinde şehitler olan, vergi veren, askerlik yapan milyonlarca yurttaşı, sadece size soru soruyor ya da muhalefet ediyor diye nasıl ‘’vatana ihanet’’le  suçlarsınız. Bir de PKK yaktı iddiaları var. Eğer terör örgütü yüzlerce noktada yangın başlattı ve bir tanesi bile yakalanmadıysa bu bir acz ifadesidir.  Eğer yaktıysa, bu iddia doğruysa o kırılasıca elleri bulun ve en ağır cezalara çarptırın. Yurttaş olarak talebimiz budur.  Ama ortada somut bir bulgu yoksa, bütün provokasyonlara rağmen bir arada yaşamayı sürdüren, kız alıp veren çileli Türk ve Kürt insanlarımızı düşmanlaştırmaya çalışmayın. Bir ülkeyi yönetenlerin görevi halkı kışkırtmak değil, tam tersine sakinleştirmek, barışı ve huzuru korumak, düşmanca faaliyetleri önlemek, doğal afetlerle en etkili biçimde mücadele etmektir.  Hükümetler gelir geçer, geride iyi ya da kötü hatıraları kalır. Biz ise hepimiz ‘’ağaç erleri’’ olup yanan ormanlarımızı yeniden yeşertiriz ama ne yazık ki ekilen nefret tohumlarının tedavisi yok.