Yazar İzzeddin Çalışlar’dan Miralay İzzettin Paşa’ya mektup: Kzisei Ekato! (Yüz Yaşa!)
Yazar İzzeddin Çalışlar, 100’üncü yıl nedeniyle dedesi 1. Kolordu Komutanı Miralay İzzettin Paşa’ya bir mektup yazdı. Tarihe de notlar düşerek büyük bir içtenlikle yazılmış bu mektup aslında biz tüm torunlarından Milli Mücadele’yi yaşamış tüm nine ve dedelerimize bir selam ve saygı duruşu…
Sevgili İzzettin dedem,
Bu mektubu sana, 1951’deki kaybından on üç yıl sonra doğan, senin hiç tanımadığın ama adını taşıyan torunun sıfatıyla yazıyorum. O 29 Ağustos sabahı 1. Kolordu Kumandanı olarak Çalışlar Mevkii’ndeki tepeleri temizleyip bir hafta sonra hem paşa hem askeri vali rütbesiyle İzmir’e girişinden bugüne yüz yıl geçtiğinin farkındasındır. Tüm torunların olarak biz de farkındayız. Her yıl olduğu gibi 29’unda hepimiz bir araya gelip seni ve diğer aile büyüklerini anacak, “Çalışlar Bayramı”nı kutlayacağız. Ne var ki bu yıl biraz farklı ve biraz daha hareketli geçecek.
Programım şöyle: 25’inde cepheyi gözden geçirdikten sonra Kocatepe’den dönen Başkumandan’ınla buluştuğun ve “Büyük bir kararın sonucunu bekleyen, çok ciddi bir heybet içindeydi” diye betimlediğin Şuhut’taki karargâhında olacağım. Sana taarruzun nasıl sonuçlanacağını sorduğunda “İtimadımız çoktur, üstelik yakınımızda ve yanımızda bulunuyorsunuz, galibiyeti kesin görüyoruz” dediğini anlatacağım ve o akşamki ruh durumunu kavramaya çalışacağım. Elimdeki ipuçları yine yazdıkların olacak: “Yol kollarında gizlenmiş, harekete hazır ağır topçuları gözden geçirdim. Herkesin kalbi ümit ve heyecan dolu çarpıyordu. Düşmana hiçbir şey sezdirmemek için konuşmalar bile hafif oluyordu. Hava sakin, gökyüzü açıktı. Yeni ayın henüz üç veya dördüncü günüydü. Hilal dik ve mağrur duruyordu. Tam ortasına yıldızı sarmıştı. Türk bayrağı muhteşem şekilde, aynen gökyüzünde oluşmuştu. Bu manzara çok ulviydi. Herkes bu durumu hayra yoruyordu.”
Ertesi sabah erken kalkıp Belentepe, Tınaztepe, Çekiltepe hattını gören bir yükseltiye çıkıp yönettiğin taarruzu hayal edeceğim. Saat 05.30’da orduya yazdığın ilk raporu tekrar okuyacağım. Bakarsın, yalnız olurum da sesli okurum. Seni zorlayan sarp kayalıklara dokunacağım ve etrafımın tutuşan otların aleviyle kaplı olduğunu varsayıp bir cümleni daha tekrarlayacağım: “Tınaztepe’yi bırakmak günah olur ve sorumluluk yükler.”
Sonra sırada Tınaztepe’ye tırmanmak, o içine girdiğin Yunan kuvvetlerinin gözetleme siperini keşfetmek var. Orada fırka kumandanlarına verdiğin sözlü emirleri tekrarlayacağım: “Düşman, çok önemli bir hedef olan Sivrihisar ve üzerine ulaşmak için direnmeye karar verdi. Sabaha kadar geri atılıp mevziler zapt edilecek.” Dediklerini yerine getiren Albay Kazım ve Yarbay Naci gibi, o sırada intihar haberini aldığın Albay Reşat’ı da anacağım.
29’unda aile toplantısına katılmak için İstanbul’a dönmem gerekiyor. Her yıl olduğu gibi aileye yeni katılanlara o gün yaptıklarını ve soyadımızın hikâyesini anlatacağım. Ertesi gün yine araziye döneceğim çünkü 30 Ağustos 2022 büyük gün.
Senden kalan bir geleneği halen sürdürüyoruz. Aile fertleri hâlâ doğum günlerinde birbirine “Kzisei ekato” diyor. Gerçi Yunancada böyle bir deyiş kalmamış ama biz devam ediyoruz. Sen erken gitmişsin ama babaannemi böyle diye diye doksan altıya kadar yaşatmıştık. Devam eden bir aile geleneği de 29 Ağustos’larda hamayla ve mantyedis pişirilmesi. Gerçi küçük kızın da gittikten sonra yufkayı o kadar ince açabilen kalmadı ama ailenin hanımları çabalamaya devam ediyor. Biz erkekler de “Yine çakmasını yapmışsınız” diye takılıyoruz.
Ay başında Uşak’taki dostlarıma sözüm var. Tıpkı senin gibi akşam çökerken fahri hemşehrisi kabul edildiğin o şehre, adını taşıyan bulvardan gireceğim. İki sene önce hiçbir gücü olmayan 23. Fırka ile savunurken çekilmek zorunda kaldığın şehri iki yıl sonra kurtarışını Uşaklılarla birlikte kutlayacağım. Oradan İzmir’e kadar at üzerinde gitmemi bekleme ama belki yolumu Belkahve’ye de düşürebilirim. Geride bıraktığın sandıktan çıkan belge ve eşyalarla açtığım İstiklal sergisini bugüne kadar iki milyona yakın kişi gezmiş. Sergi İstanbul ve Ankara’dan sonra bir yıldır İzmir’de. 9 Eylül’de orada olacağım. 10 Eylül sabahı ise yanında poz verdiğin bayrağın çekildiği balkona çıkacağımdan emin olabilirsin. Bu arada dilim yettiğince İzmir yangınına karşı verdiğin mücadeleyi anlatıp “Biz yaktık” diyenleri aksine ikna etmeye çalışacağım. Şimdilik durum böyle. Ardından 29 Ekim’e hazırlanacağız.
Bu arada söylemesi ayıp ama bu mektubu ana vatanından yazıyorum. Kaybettiğimizde “Heyhat!” dediğin, 1431’den beri yedi kuşak dedelerinin ve senin doğduğun Yanya’ya her fırsatta uğrayıp, “bizim mahalle”de dolanıyorum. Her seferinde zor ayrılacak kadar güzel durumda. Gittiğin cami, okuduğun okul, yıkandığın hamam, saate baktığın kule aynen duruyor. Komşularının torunlarıyla tanıştığım bile oldu. Bu yaşıma kadar ne oradaki ne de sık sık gittiğim Ege adalarındaki Yunanlarla hiçbir husumet yaşamadım. Zaman zaman ortak iş yaptığımız bile oluyor. Bunları asıl derdinin daimi barış olup Başkumandan’ının “Vatan savunması dışında savaşmanın cinayetten ibarettir” fikrini savunduğunu bildiğimden yazıyorum. Aileden hayatta olanların hepsi iyi. Torun torunları da büyüyor. Sizin taraftakilerin hepsine hürmetler. Ellerinden öperim.
Küçük oğlun Gündüz’ün büyük oğlu İzzeddin.
10 yıl savaştı
İzzettin Çalışlar 1882 yılında Yanya’da doğdu. 1903’te Mühendishane-i Berr-i Hümayun’u; 1906’da İsmet Bey’in ardından Topçu Sınıfı ikincisi olarak Harp Akademisi’ni bitirdi. 31 Mart İsyanı’nın bastırılması ve Balkan Savaşı’na katıldı. Çanakkale’de Mustafa Kemal’le birlikte aynı cephede savaştı. 1 Temmuz 1920’de İstanbul’a bağlı çalışmayı reddederek Mudanya’ya geçti ve Millî Mücadele’ye katıldı. Çerkez Ethem İsyanı’nın bastırılmasındaki başarısı sebebiyle miralay rütbesine terfi etti.
1., 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir ve Sakarya muharebelerinde 1. Grup Komutanı olarak görev yaptı. Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde 1. Kolordu Komutanlığı görevinde, Yunan kuvvetlerine karşı büyük rol oynadı. İzmir’in kurtuluşundan sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından mirliva rütbesiyle İzmir Askeri Valisi olarak atandı. 1937’de 2. Ordu Komutanı olarak Trakya Manevraları’na da katıldıktan sonra 1939’de emekliye ayrıldı. 3 dönem milletvekilliği yaptı. 1951’de vefat eden Çalışlar’ın naaşı 1988 yılında diğer yüksek rütbeli Türk Kurtuluş Savaşı komutanları ile birlikte Devlet Mezarlığı’na defnedildi.