Yüzde 66 “Aşılarımı oldum gerekirse yine olurum” diyor

Kamuoyu araştırma şirketi KONDA, Evony ile gerçekleştirdiği çalışmada ikinci yılını dolduran pandeminin Türkiye’de hayatı, davranışlarımızı, alışkanlıklarımızı nasıl değiştirdiğini araştırdı. İşte ‘Değişen Hayat, Pandemi ve Türkiye 2020-22’ raporu

Türkiye’de ilk resmi Covid vakası 11 Mart 2020’de tespit edildi. Aradan tam iki yıl geçti. İki yılda 15 milyon kişi Covid oldu, 95 bini aşkın insanımız hayatını kaybetti. 

Kamuoyu araştırma şirketi KONDA, salgının Türkiye toplumuna neler getirdiğini ve nasıl değiştirdiğini araştırdı. Araştırmada KONDA’nın 13 yıldır devam eden aylık siyasal ve sosyal araştırmalar dizisi kapsamında gerçekleştirilmiş 22 farklı saha çalışmasının verileri kullanıldı. Her biri yetişkin nüfusu temsil eden, mahalle ve köylerde 26 farklı profilden 2700-3600 kişi ile hanelerinde yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi.

İşte KONDA’nın Değişen Hayat, Pandemi ve Türkiye 2020-2022 Raporu…

Önce inanamadık sonra çabuk alıştık

Mart 2020’de toplumun yüzde 97’si panik ve korkuya kapıldığını ifade etti. Toplumun geneli virüsün Çin’den yayıldığı haberlerini okuyup izlese de çoğu tüm dünyayı etkisi altına alacak bir salgın olacağını tahayyül etmedi. En azından virüsün Türkiye’ye dek ulaşacağına toplumun çoğu inanmadı. Ancak zaman ilerledikçe korku azaldı, insanlar virüsle yaşamaya alışmaya başladı.

Maske kullanımı yüzde 95

Pandeminin ilk ayında toplumun yüzde 51’i koronavirüse karşı maske kullanılması gerektiğini söylerken sadece yüzde 7’si maske kullanmaya başlamıştı. Sokağa çıkma kısıtlamalarının genişletildiği Ocak 2021’de maske kullanma oranı yüzde 95’e kadar çıktı. Normalleşme sürecinin son adımlarının atıldığı Şubat 2022’de ise bu oran yüzde 82 oldu. ‘Özel olarak bir önlem almıyorum’ diyenlerin oranı salgının ilk günlerinde yüzde 38 iken bu oran günümüzde yüzde 12’ye kadar düştü. 

Covid psikolojimizi nasıl etkiledi? Bunalmış hissettim %43, Mecalsizdim %37, Burnumdan geldi %31, Huzursuz oldum %31, Üzgün hissettim %27, Yalnız hissettim %22

Salgın süresince kadınlar erkeklere göre koronavirüse karşı daha temkinli davrandı. Halen kadınların yüzde 36’sı, erkeklerin yüzde 23’ü gerekmedikçe sokağa çıkmadığını söylüyor.

Toplumun kademeli olarak en hızlı normalleştirdiği koronavirüs önlemi toplu taşıma kullanımı oldu. Halen 49 yaş  ve üzerindeki her 5 kişiden 1’i toplu taşıma kullanmaktan kaçınıyor. 

Sokakları boş bırakmadık

Peki pandemi sürecinde sokağa çıktık mı? Kısıtlamanın olduğu dönemlerde sokağa çıkanların oranı yüzde 3 ile 6 arasında değişti. Kısıtlamaların kalktığı yaz aylarında bu rakam yüzde 41’lere kadar çıktı. Hiç çıkmayanların oranı ise yüzde 3 ile 26 arasında değişti. 

Araştırma sonucuna göre salgın süresince toplumun sokağa çıkma eğilimini hem açıklanan koronavirüs önlemleri hem de vaka sayılarındaki artış ve azalış belirledi. Yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde gençlerin daha çok sokağa çıkma eğiliminde olduğu saptandı. Özellikle 15-17 yaş grubunda yer alanlar, kendileri özelinde uygulanan sokağa çıkma yasağının kaldırılmasından sonra daha hızlı rahatlama ve normalleşme eğilimi gösterdi. 

65 yaş ve üzerindekiler ancak Temmuz 2021 itibarıyla rahatlama eğilimi gösterdi ama halen yüzde ancak 17’si salgın öncesine benzer sıklıkta sokağa çıkıyor. 

Aşılıların maske disiplini de yüksek

Araştırma sonuçlarına göre salgın süresince toplum genelinde maske kullanma eğilimi neredeyse hiç terk edilmedi. Uzun aylar boyunca toplumun yüzde 95’inden fazlası koronavirüsten korunmak için maske kullandı. Geçtiğimiz yaz aylarından bu yana ise maske kullanımı, toplumun genel olarak salgın koşullarında rahatlama evresine geçişinin bir parçası haline geldi. Deneklere verdiği cevaplara göre 2021 Mart ayına kadar maske takma oranı aşı yaptıranlarda da yaptırmayanlarda da yüzde 95 düzeyindeydi. Ancak aşılamanın başlamasıyla maske kullanım oranları da aşağıya inmeye başladı. Şubat 2022’de aşı olanların maske kullanma oranı yüzde 83 olurken bu oran aşı olmayanlarda yüzde 75’e kadar düştü.

Virüs her iki evden birine girdi

KONDA’nın verilerine göre toplum genelinde ailesinde, yakın veya uzak bir akrabasında koronavirüsten hastalanan kişi oranı giderek artan bir eğilim sergiledi. Bugün, toplumun yüzde 57’si ailesinde, yakınında koronavirüsten hastalanan en az birisinin olduğunu söylüyor. Diğer taraftan Şubat ayı itibarıyla toplumun yüzde 37’sinin koronavirüse yakalandığı görülüyor. 

Aşı olmadım, olmam diyenler yüzde 8

Aşılanma ile ilgili deneklerin verdiği cevaba göre Mart 2021’de aşılanma oranı sadece yüzde 11 iken Şubat 2022’de bu oran yüzde 89’a çıktı. Sorular detaylandırıldığında deneklerin yüzde 8’i ‘Aşı olmadım ve olmak da istemiyorum’ diyor. Tereddütleri olup beklemekten yana olanların oranı da yüzde 9. İlk doz aşıyı olup ikinciyi olmaktan vazgeçenler ise yüzde 6. İlk 2 doz aşısını olup 3’üncü dozu yaptırmak istemeyenler ise yüzde 11. Yüzde 66 ise ‘Sırası gelen tüm aşılarımı oldum, gerekirse diğer dozları da olurum’ diyor. Tabii bu veriler sadece yetişkinler için geçerli. 

Pandeminin başlamasıyla birlikte bir çok tedbir de hayatımıza girdi. Peki bu tedbirlerin hangisi toplum tarafından doğru bulundu ve desteklendi? 

Tünelin ucundaki ışık henüz görünmedi

Araştırma sonuçlarına göre toplum genelinde salgın sonrası normal hayata dönüş için hep ağırlıklı olarak 1 yıllık vade öngörüldü. Daha kısa bir vade öngörenler hep azınlıkta kaldı. Mayıs 2020’de 1 yıla kadar normale dönülür diyenlerin oranı yüzde 30 iken bu oran Nisan 2021’de yüzde 77’ye kadar yükseldi ve sonra düşüş eğilimine başladı. Şubat 2022’de ise yüzde 64’e kadar indi.

Yüzde 15’imiz aile huzurunu kaybetmiş

‘Hayat Eve Sığar’ diyerek başlayan kısıtlamalar sonucunda milyonlarca kişinin yaşam merkezi ev oldu. Doğal olarak özellikle de çocuklu ailelerde şimdiye kadar yaşanmayan ya da gün yüzüne çıkmayan sorunlar görünür hale geldi. Peki bu sorunlar neler oldu? Deneklerin yüzde 69’u çocuklarının eğitiminde sorun yaşandığını ifade etti. Yüzde 62 ev işleri yükün arttığını söyledi. İş yükü artanların oranı yüzde 42 oldu. Evden çalışırken zorlananlar ise yüzde 26’da kaldı. Aile içi huzuru bozulanlar yüzde 15 oldu. Bu durumdan hoşnut olup ‘Evde oturmanın keyfini çıkarttım’ diyenlerin oranı da yüzde 36 olarak ölçüldü. 

Hong Kongʼda Covid toplama kampı

Salgınla mücadelede Hong Kong, ‘sıfır vaka’ stratejisi uygulamış ve başarılı olmuştu. Ancak Delta’nın çok sınırlı etkilediği ülkeyi şimdi Omicron kasıp kavuruyor. Dünya normalleşirken 7 milyonluk Hong Kong’ta yoğun bakımlarda yer yok, oksijen sıkıntısı yaşanıyor. Hong Kong yönetimi, herkesi tek tek test ediyor, pozitif çıkanlar ‘izolasyon kampları’na alınıyor. Covid olan küçük çocuklar bile ailelerinden alınarak bu kamplarda ‘çocuk koğuşları’nda tutuluyor. Ailelerin refakatçi olarak kalmasına dahi izin verilmiyor. Bilim insanları,  Omicron dalgasını, “sıfır Covid” stratejisi yüzünden ülkede virüse karşı doğal bağışıklık oranının düşük olmasına bağlıyor. Delta’yı rahat atlatan Hong Kong’ta  halk aşılara ilgi göstermediği için ölüm oranı da çok yüksek seyrediyor. Benzer bir durum Yeni Zelanda’da da var. Ancak Yeni Zelanda’da yüzde 90’lara varan aşılama oranı sayesinde yüksek vaka sayısına rağmen ölüm oranı çok düşük. 

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız