ABD Kongresi büyük petrol ve kömür şirketlerinin elinde
Mevcut çabaların iklim krizine karşı alınacak önlemleri finanse etmekten uzak olduğunu örneklerle anlatan ünlü iktisatçı Jeffrey D. Sachs, en büyük kirleticilerden ABD’de "yolsuzluğa bulaşmış Kongre’nin" büyük şirketlerin elinde olduğunu yazdı
Başkan Joe Biden ve İklim Elçisi John Kerry’nin kayda değer eylem çağrılarına karşın, ABD Başkanı temiz enerji standardı benimsenmesi konusunda Kongre’yi ikna edebilmiş değil. Biden Çin’den istediği kadar şikayet edebilir ama Senato’nun 1992 yılında BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni onaylamasından bu yana, Kongre 29 senedir hiçbir eylemde bulunmadı. Olan biteni bütün dünya görüyor: İşlemeyen ve yolsuzluğa bulaşmış ABD Kongresi, büyük petrol ve kömür şirketleninin elinde. İklim değişikliği konusundaki jeopolitik ayrışmanın temelinde ise finansman sorunu var. Gelişmekte olan ülkeler Covid-19 pandemisi, zayıf ekonomi, sıklaşan ve şiddetlenen iklim felaketleri, dijital çağın getirdiği aksaklıklar, ABD-Çin gerilimi ve yüksek borçlanma maliyeti getiren uluslararası krediler gibi birçok yük altında halihazırda eziliyor. Zengin ülkelerin sermaye piyasalarında neredeyse sıfır faizle trilyonlarca dolar borç alışını izliyorlar; kendileri ise, olur da borç alabilirlerse, yüzde 5 ila 10 faiz ödemek zorunda. Kısacası, kendi toplumları ile az sayıdaki yüksek gelirli ülke arasındaki farkın giderek açıldığını görüyorlar. Gelişmekte olan ülkeler iklim değişikliğine ilişkin karşı azaltım, adaptasyon ve diğer acil konularda ciddi bir finansman kriziyle karşı karşıya. Ne var ki mevcut ekonomik anksiyete ortamında, zengin ülkelerin bu sorunları samimi bir şekilde ele almaya yanaşmadıklarını görüyorlar. Zengin ülkeler Covid-19 ile mücadelede kendileri için fazladan 20 trilyon harcayıveriyor ama gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelesi için 2009’daki COPD15 zirvesinden itibaren yılda 100 milyar dolar gibi cüzi bir rakamı temin etme sözlerinde bile durmuyor. Biden’ın gelişmekte olan ülkelerin iklim mücadelesi için finansman sağlama konusundaki sessizliği anlaşılmaz değil. Bu ülkelere daha fazla yardım etmek için ABD’ye çağrıda bulunması halinde milliyetçi Amerikan medyasına tarafından topa tutulacağını, üstelik bunun karşılığında Kongre’de hiçbir şey kazanmayacağını biliyor. ABD’nin küresel nüfuzunun aşındığı bir dönemde, Amerikalı milliyetçilerin dünyanın geri kalanına dönük tutumu eskisinden de agresif bir hale büründü. Kongre’deki “Önce Amerika” savunucuları yardım amaçlı her tür yeni ödeneği veto edecektir. Avrupa’daki birçok hükümet de aşağı yukarı aynı pozisyonda; yani milliyetçi ve enternasyonalist partiler arasında gidip geliyor. Kısacası, yıkıcı küresel iklim krizi ile zengin ülkelerin milliyetçi politikası arasında sıkışmış durumdayız. Glasgow'daki COP26 zirvesinde ortaya çıkan trajikomik zaaflar, yılda 100 milyar dolar sağlama sözünün tutulmamasından ibaret değil. Göklere çıkarılan İklim Adaptasyonu Fonu’nu ele alalım. Bu fon ülkelerin adaptasyon süreçlerine yardımcı olmak üzere kuruldu ve 356 milyon dolarlık bağış, söz verildiği gibi COP26’da toplandı. Bu rakam gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar için kişi başına beş sente karşılık geliyor.