ABD sonrası dünyada artık Afganistan da var

Financial Times’ın dış politika baş yazarı Gideon Rachman, Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirmesinin ne anlama geldiğini değerlendirdi: Küba devrimi, Vietnam kadar önemli

Gideon Rachman
Taliban’ın 20 yıl önce kovulduğu Kabil’i yeniden ele geçirmesiyle Afganistan’daki Amerikan hakimiyeti sona eriyor. Yeni dönem onlarca yıl sürebilir. Yaşananlar 1979’da İran Şahı’nın tahttan indirilmesi, 1975’te Saygon’un düşüşü veya 1959’daki Küba Devrimi ile kıyaslanacak kadar önemli. Taliban diğer aktörler olan Çin, Pakistan ve Körfez ülkeleriyle yeni ilişkiler kurmaya çalışacak. Afganistan’ın yeni yöneticileri uluslararası tanınma için hevesli görünüyor; bunun ardından ticaret ve yardımların gelmesini bekliyorlar.  Taliban’ın Afgan kadınlara ve yenik düşmanlarına gösterdiği muamele, ülke dışından özel bir dikkatle izlenecek. Örgütün bazı sözcüleri, yeni Taliban yönetiminin eskisinden farklı olarak kadınlara çalışma ve eğitim izni vereceğini iddia ediyor. Ama şu anda siyasette ve sivil toplum örgütlerinde görev alan Afgan kadınların bu konuda ciddi şüpheleri var. Şiddet yanlısı bir hareketin ABD’yi mağlup etmesiyse, bütün dünyadaki cihatçılar için moral olacak; neticede hepsi örnek ve ilham almak için gözünü Taliban yönetimindeki Afganistan’a çevirecek. Afganistan’daki eski Amerikan ve müttefik kuvvetler komutanı John Allen, “ABD kuvvetlerinin ayrılmasıyla birlikte El-Kaide’nin Hindukuş Dağları’nda açıktan faaliyet göstereceğini” düşünüyor. Biden yönetimi böyle bir durumda gerekli karşılığın verileceğini söyledi. Ama General Allen, Afganistan’da “güvenilir yer kontrolü olmadan” terörle mücadele operasyonları düzenlemenin “çok zor olduğunu” belirtiyor.  Afganistan sınırlarını Çin, İran, Pakistan ve Orta Asya ile paylaşıyor; ülkenin yakın komşuları arasında Hindistan da var. Tüm bu ülkeler şiddetin kendilerine sıçramasından endişe edecektir. Hindistan, Müslümanların çoğunlukta olduğu tek vilayet olan Cemmu ve Keşmir’de yeni sorunlara hazırlıklı olmalı. Çin’in de kaygıları var; Sincan bölgesinde Pekin’in baskısıyla mücadele eden Uygurlar, Afganistan’da kendilerine bir üs bulabilir. İran, Taliban’ın acımasız muamelesine maruz kalan Şii azınlık Hazaraların akıbetinden endişe edecektir. Ayrıca Afganistan’ın tüm komşuları ve AB, kendilerini mülteci akınına hazırlamak zorunda kalacak.

Pakistan sözünü tutmuyor

En tuhaf ve riskli durumdaki komşu ülke ise Pakistan. İslamabad hükümeti, özellikle de istihbarat teşkilatı aracılığıyla, onlarca yıldır Taliban için bir nevi güvenli limandı. Pakistan’ın “stratejik derinliğe” ihtiyaç duyduğu gerekçesiyle, bu politika bazen inkar edildi bazense haklı gösterildi. Pakistan için stratejik derinlik, Afganistan’ın Hindistan egemenliğine girmesini önlemek demekti. İslamabad hükümeti, kendi topraklarında yaşanan zulüme rağmen Afganistan’daki gaddar İslamcılığı üstü kapalı desteklemeyi sürdürdü. Örneğin Taliban’ın Pakistan kolu, 2014 yılında Peşaver’deki okul katliamında 132’si çocuk yaklaşık 150 kişiyi öldürmüştü. Pakistan hükümeti hala Taliban’ı görüşme masasına oturtmak için “tüm gücünü kullandığını” iddia ediyor. Ama buna pek inanan yok. Geçenlerde üst düzey bir Afgan yetkili bana şöyle dert yandı: “Pakistanlılarla yaptığım hiçbir toplantı kötü geçmedi. Ama verdikleri sözü asla tutmuyorlar.” Gelgelelim komşu Afganistan’daki Taliban hakimiyeti Pakistan için de tehlike arz ediyor. Ülke içindeki cihatçılar bu zaferden cesaret alacaktır. İki ülke arasındaki 2 bin 500 kilometrelik sınır her zaman geçirgendi. Taliban’ın Pakistan kolu güçlendi. Örgüt geçen ay Pakistan’daki 26 terör saldırısını üstlendi. Saldırılardan biri, aralarında dokuz Çinli işçinin de yer aldığı çok sayıda kişinin ölümüne yol açan intihar saldırısıydı. Pakistanlı seküler yetkililer hedefe alınabilir.

Çin iyi karşılayabilir

Afganistan’ın tüm sınır komşuları, Taliban’ın 1996-2001 arasındaki iktidar döneminden bazı dersler çıkarmış olmasını ve ülkeyi bir kez daha uluslararası cihatçılar için üs haline getirmemesini umacaktır.  Taliban şiddet yanlısı radikalliği ihraç etmeye kalkışmazsa, iktidara gelmesi Çin tarafından iyi karşılanabilir. Çin’in dış politika doktrini “karışmama” ilkesi üzerine kurulu. Başka bir deyişle, Taliban Çin’in “temel menfaatlerine” saygı gösterdiği sürece, Pekin Afganistan’daki siyasi rejim veya insan hakları konusunda taraf olmaz. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile Taliban’dan Molla Abdulgani Birader’in gerçekleştirdiği üst düzey görüşme, Çin’in Taliban’la iş yapmaya hevesli olduğunu halihazırda ortaya koyuyor. Görüşmenin önemi sadece yapılmış olması değil, Pekin’in görüşmeyi duyurmakta sakınca görmemesiydi.  Çin Afganistan’daki Taliban hükümetiyle iş ilişkisi kurabilirse, Pekin bu durumdan ekonomik yarar sağlayabilir. Örneğin tüm ülkeyi geçerek Pakistan’da Çin’in inşa ettiği Gwadar limanına ulaşan bir transit geçiş koridoru açılabilir.  Stratejik açıdan bakıldığında, Çin için Hindistan üzerindeki baskıyı artırma fırsatı da gayet olumlu görünüyor; bu durum Delhi’nin kuşatılma korkusunu daha da artırır. Hepsi bir yana, ABD sonrası dünyanın yaklaştığını gösteren her yeni delil Çin tarafından memnuniyetle karşılanacaktır. ©  The Financial Times 
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı