Bill Gates ve Warren Buffett küçük nükleer reaktör Natrium için bastırıyor. Ancak çevre bilimciler de şüpheyle yaklaştıkları nükleerin dünyayı kurtarmaya yetecek sürede gelişemeyeceği görüşünde
Glasgow’daki COP26 iklim zirvesine damgasını vuran konulardan biri de nükleer enerjiydi. Bazı ülkeler ve varlıklı yatırımcılar, temiz ve güvenli nükleer enerjinin mümkün olduğunu savunurken, bilim dünyasından isimlerse nükleerin her şeyden önce akut iklim krizini çözmekten uzak olduğu görüşünde. Deutsche Welle, bu konuda tarafların farklı görüşlerini özetledi. Ünlü milyarderler Bill Gates ve Warren Buffett’ın sahibi olduğu şirketlerin ilk “Natrium” nükleer reaktör projesini hayata geçirmeyi planladığına dikkat çeken yazının bazı bölümleri şöyle: Bill Gates’e ait TerraPower nükleer enerji firması ile Warren Buffett’ın Berkshire Hathaway şirketinin sahibi olduğu PacifiCorp, 2020 yılında güçlerini birleştirerek Natrium projesine start verdi. Projeye konu olan küçük nükleer reaktörün 2030 yılı itibarıyla ticarete uygun hale geleceği hesaplanıyor. Bechtel tarafından yapılacak reaktörün, ABD’nin en fazla kömür üreten eyaleti olan Wyoming’de hizmet vereceğini söyleyen Gates, “Natrium’un enerji sektöründe çığır açacağını düşünüyoruz” diyor. ABD Enerji Bakanlığı geliştirme faaliyetleri için TerraPower’a 80 milyon dolar (70 milyon Euro) verdi. TerraPower’a göre mühendislik, tedarik ve inşaat masraflarıyla birlikte yeni santralin maliyeti 1 milyar doları bulacak. İnşaatın yedi yıl sürmesi bekleniyor. ABD’de klasik bir nükleer santral inşa etmenin maliyeti 25 milyar dolar. Kâr amacı gütmeyen Clean Air Task Force’tan nükleer inovasyon direktörü Brett Rampal, DW’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Nükleer, dünyada karbon emisyonuna yol açmayan en büyük enerji kaynaklarından biri. Bill Gates’in finanse ettiğine benzer son teknoloji küçük reaktörler yeni uygulamalar, yaklaşımlar ve fırsatlar getiriyor.”
Esneklik iddiası
Natrium reaktörleri rüzgar ve güneş enerjisi üretiminin düşük kaldığı zamanlarda takviye için yedek jeneratör olarak kullanılabilir. Projede bir adet 345 megawatt’lık sodyum soğutmalı hızlı reaktör yer alıyor. Reaktörün erimiş tuz bazlı enerji deposu sayesinde talebin en yüksek olduğu zamanlarda güç üretimi 500 MW’a çıkabiliyor. Natrium teknolojisi erimiş tuz tanklarında ısı depolayabiliyor ve batarya gibi sonradan kullanılabiliyor.
“İhtiyacı karşılayamaz”
Penn Eyalet Üniversitesi’nden atmosferik bilimler profesörü Michael E. Mann, “Bill Gates ekonomiyi karbondan arındırma konusunda kanıtlanmış ve güvenli yenilenebilir enerji teknolojilerine sürekli burun kıvırırken, jeomühendislik ve nükleer gibi daha riskli teknolojiler üzerinde duruyor” diyor. Mann, “Bu hem yanlış hem de tehlikeli; bizi yanlış yola sürükleyebilir. Şu anda anlamlı bir iklim hareketi olmamasının sebebi teknoloji değil, siyaset” diyor. Aynı görüşte olanlardan biri de Greenpeace’ten Jan Haverkamp: “Nükleer enerji şu anki acil iklim hareketinden sapmak demek. Son zamanlarda nükleer enerjiye gösterilen ilgi, çöküş halindeki bir sektörün sermaye açlığından ibaret; lobiler bunu iklim değişikliği için bir çözüm yoluymuş gibi sunuyor. İster mevcut filolardan dönüşmüş büyük reaktörlerden isterse yeni küçük tasarımlardan gelsin, yeni nükleer enerji sera gazı emisyonunun azaltılmasına kayda değer katkı sunamaz.” Haverkamp’a göre mevcut kapasiteyi iki katına çıkarmak, şu ankinden sadece yüzde 4’lük bir azalma sağlayacak: “Üstelik bunu çok geç ve çok yüksek maliyetle sağlıyor. Sera gazı emisyonlarını azaltmak için yüzlerce yeni reaktör gerekir, bu da nükleer çoğalma riskini artırır.” Yine Haverkamp’a göre, “Natrium reaktörü, hızlı üretken reaktörler grubunda yer alıyor. Bu reaktörler nükleer çoğalma açısından kabus gibi. Nükleer bomba için malzeme izolasyonunda gerekli olan yeniden işleme teknolojisine sahipler. Sırf bu yüzden bile Gates’in bu konudaki fikirlerinin çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum.” “Bunlara PowerPoint reaktörleri diyoruz: Henüz tasarım aşamasındalar. Test edilene ve ticaret için onaylanana kadar 2030 yılı geçmiş olacak, hatta birçoğu 2050’yi bulacak. Yani acil iklim hareketi içinde yerleri yok.”
Türkiye’den yollarda emisyonu sonlandırma sözü
Türkiye’nin de dahil olduğu 30’un üzerinde ülke 40 şehir, 11 araç üreticisi şirket sıfır emisyonlu araçlara geçiş için mutabakat imzaladı. Glasgow’daki Birleşmiş Milletler iklim zirvesi COP26’da varılan uzlaşma uyarınca Ford, Mercedes-Benz, General Motors ve Volvo dahil olmak üzere en az altı büyük otomobil üreticisi 2040 yılına kadar dünya çapında ve 2035 yılına kadar lider pazarlarda yeni benzinli ve dizel motorlu araçların satışını aşamalı olarak durdurmaya yönelik çalışma sözü verdi. Ancak Toyota, Volkswagen ve Nissan-Renault ittifakı da dahil bazı otomotiv devleri yasal olarak bağlayıcı olmayan taahhüde katılmadı. En büyük otomobil pazarlarından ABD, Çin ve Japonya hükümetleri de çekimser kaldı. Türkiye, Hırvatistan, Gana ve Ruanda, yollarda emisyon azaltma sözünü ilk kez veren ülkeler oldu. Türkiye, otomotiv emisyonu sözünü küresel sıcaklık artışının bu yüzyılın sonunda 1,5 dereceyle sınırlandırmayı amaçlayan Paris Anlaşması’nı da yürürlüğe soktuğu 10 Kasım günü verdi. ABD’de California, New York ve Washington eyaletleri merkezi hükümetten ayrışarak taahhüde katıldı.