Visit Britain’ın ekim ayında yayımlanan raporuna göre İngiltere’ye bir yılda diğer ülkelerden 1.5 milyon kişi futbol maçı izlemek için geldi ve toplam 1.4 milyar sterlin harcadı
İngiltere’ye taşınmadan evvel de Britanyalıların sporu izlemeye ne kadar meraklı olduğunu bilirdim ama bu kadarını bilmezdim. Sadece Londra’da değil ülkenin her tarafında yılın neredeyse her günü bir sürü spor etkinliği düzenleniyor. Yine kendi gözlerimle gördüm ki her etkinliğin de seyircisi var. Mesela Liverpool yakınlarındaki Aintree kasabasında engel atlama at yarışı sezonunun en önemli yarışı Grand National’ı 50 bin kişiyle beraber seyrettim. Londra’da Thames Nehri üzerindeki Boat Race ya da Türkiye’de bilinen adıyla Oxford-Cambridge kürek yarışını 2019’da canlı izleyen 300 bin kişiyi gördüm. Ragbi Ligi finalini bizimle beraber 73 bin kişi izledi Twickenham Stadyumu’nda. Keza Britanya için marjinal denebilecek basketbol ligi playoff finalinde bile O2 Arena tribünlerinde 13 bin kişi vardı. Zaten Two Circles pazarlama şirketinin pandemi öncesi son raporuna göre 2019’da tüm Britanya’da spor etkinlikleri için 75.1 milyon bilet satılmış. Yani 67 milyonluk ülkede kişi başına 1.15 bilet anlamına geliyor ki bu ortalamayla dünya lideri konumundalar. İngiltere’deki alt liglerde ve yarı profesyonel liglerde, İskoçya’da büyük bir ilgi olduğu aşikâr futbola. Britanya’ya mensup dört ülkede futbol maçlarına yılda 50 milyondan fazla bilet satılıyor. Visit Britain’ın Ekim ayında yayımlanan Birleşik Krallık’ta Turizm Raporu’na göre 2019’da diğer ülkelerden 1.5 milyon kişi futbol maçı izlemek için İngiltere’ye geldi ve toplam 1.4 milyar sterlinlik harcama yaptı. Bu rakama maç günü harcamaları kadar konaklama giderleri de dahil. Pandeminin menfi tesirini bir kenara bırakırsak bunun düzenli biçimde artan bir rakam olduğunu ekleyelim. Spor turistleri küresel ligleri ve turnuvaları, süper takımları izlemek istiyorlar. Son olarak Allied Market Research’ın iki ay önce yayınladığı rapora göre dünya spor turizminin küresel hacmi 2020’de 323 milyar dolardı. Sektörün yıllık ortalama yüzde 16 büyüme hızıyla 2030’da 1.8 milyar dolara ulaşacak.
Kadın sporunda aşılamayan engeller
Kadın sporcuları giderek daha fazla izliyoruz. Yıllarca küçümsenen kadın futbolu bile artık ciddi bir kitleye hitap ediyor. 2019 Kadınlar Dünya Kupası o yaz birçok ülkede en fazla izlenen spor etkinliğiydi. Yine profesyonel kadın liglerinin sayısının arttığını gözlüyoruz. Sports Pro dergisinin geleneksel Pazarlama Değeri En Yüksek 50 Sporcu (50 Most Marketable) listesinin ilk üç sırasında ilk defa üç kadın sporcu Simone Biles, Naomi Osaka ve Ashlyn Harris yer aldı. Üstelik araştırmalar izleyicinin de ekranda daha fazla kadın sporu görmek istediğini ortaya koyuyor.
Üç sorunun ilki: Eşitsizlik
Ancak kadınların tüm bu spor dallarında daha görünür olması birtakım sorunları beraberinde getiriyor: Eşitsizlik, ayrımcılık ve adaletsizlik. Neredeyse tüm dünyada kadın sporcular bu üç ana sorunla baş etmek durumunda. Eşitsizlikle başlayalım: Birçok spor dalında eşit işe eşit ücret için bastırıyor kadın sporcular ve kadın takımları. Belki bu eşitlik profesyonel teniste, biraz da atletizmde yıllar önce sağlandı ancak diğer dallarda aynı durumdan söz etmek mümkün değil. İngiltere Kadınlar Süper Ligi’nde ortalama sezonluk ücret halen 30 bin sterlin civarında. En yüksek ücreti Chelsea’nin forvet oyuncusu Sam Kerr alıyor, 250 bin sterlinle. Oysa Premier League’de erkeklerin ortalama maaşı 3.5 milyon sterlinden fazla. ABD Kadın Milli Takımı oyuncuları geçen yıl kendi federasyonları aleyhine eşit ücret talebiyle dava açtılar. Talepleri ilk aşamada reddedildi. Dava şimdi temyizde. Dört yıl önce Danimarkalı kadın futbolcular erkek futbolcularla farklı ücret uygulaması sebebiyle dünya kupası eleme maçına çıkmayı reddetmişti. 2017’de Norveç federasyonu kadın ve erkek milli takımlarına eşit ücret ödemeyi kabul eden ilk federasyon olmuştu. Aradan geçen dört yılda buna İrlanda ve Finlandiya federasyonları da eklendi.
Ayrımcılığa isyan
Ayrıca çok derin bir ayrımcılık da söz konusu: Kadın sporculara çok genç yaştan itibaren erkek sporcularla aynı şartlardan yararlanamıyor. Daha kötü tesislerde, yetersiz malzemelerle ve bilinçsiz yöneticilerle spor kariyerlerine devam etmeleri isteniyor. Bir çarpıcı örnek: Geçen yıl ABD’de üniversiteler (NCAA) basketbol turnuvasında erkek sporcularına devasa bir fitness salonu tahsis edilirken yüzlerce kadın sporcuya kenarda köşede kalmış birkaç alet ayrılmıştı. Birçok kadın arzuladıkları sporu hiç yapamıyor. Taliban’ın Afganistan’daki iktidarı ele geçirmesinden sonra eski milli takım kaptanı Halida Popal önderliğindeki bir girişim 130 kadın futbolcuyu İngiltere’ye getirdi. Ya kıyafetler konusundaki ayrımcılığa ne demeli? Kadın sporcuların yarışma kıyafetlerine uluslararası federasyonların ağırlıkla erkeklerden oluşan kurulları karar veriyor. Bu konuda da isyan bayrağı çekilmiş durumda. Geçen yaz Norveç Plaj Hentbolu Milli Takımı oyuncuları bikini altı yerine şort giyince Uluslararası Hentbol Federasyonu (IHF) tarafından kişi başı 150 euro cezaya çarptırıldı. Cezalar iptal edildi, ardından kıyafet kuralı değişti.
Adalet arayışı
Son birkaç haftada eski Çinli tenisçi Peng Shuai’ın başına gelenleri takip etmişsinizdir. Peng, Çin sosyal medyası Weibo’da eski başbakan yardımcısıyla ilgili taciz ve istismar iddialarını gündeme getirince neredeyse ortadan yok oldu. Tenis dünyasından başlayan küresel tepki üzerine Çin’den birtakım eveleme yanıtlar geldi ama Peng Shuai’ın sağ salim olduğundan henüz emin değiliz. ABD’deki Larry Nassar skandalı bir başka çarpıcı örnek. 20 yılı aşkın bir süre herhangi bir soruşturmaya uğramadan hem ABD Milli Takımı’nda hem de Michigan Üniversitesi’ndeki görevi sırasında yüzlerce genç kadın jimnastikçiyi taciz etmişti Nassar. Nihayet 2017’de hukuki sürecin başlamasıyla beraber tutuklandı, yargılandı ve 160 yıl hapse mahkûm oldu. Yine ABD’de kariyerli futbol antrenörü Paul Riley’nin çok sayıda kadın futbolcuyu istismar ettiğine dair iddialar eski oyuncuları tarafından gündeme getirildi Eylül ayında. Sonunda kadınlar liginin murahhas azası istifa etmek zorunda kaldı.