Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve onun Bavyera menşeli kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) Angela Merkel’in halefi konusunda fikir ayrılığına düşmüşken, Yeşiller tarihi bir fırsat yakalayabilir.
CDU/CSU’nin kendi seçmenlerinin oylarını bir bakıma geçersiz sayıp CDU lideri Armin Laschet’i şansölye adayı olarak gösterirken, Yeşiller aynı makam için 40 yaşındaki enerjik eş başkanları Annalena Baerbock’un ismini ortaya sürdü.
Yeşiller Partisi’nin kendi içinde reform yapmayı başardığına şüphe yok. Kısa süre öncesine kadar, vejetaryenliğin erdemliği konusunda Almanlara ders veren ve onları mahcup eden yasak yanlısı bir parti (Verbotspartei) olarak anılıyordu. Şimdiyse Almanya’nın geleceğine dair optimizmin en net vücut bulduğu parti konumunda. Yeşiller, Almanlardan yaşam tarzlarından vazgeçmelerini talep etmek yerine, Almanya’yı kendisinin daha gelişmiş bir versiyonuna dönüştürmek istiyor.
Parti Almanya’nın iktisadi temelini yeniden kurmak adına yeşil sanayi politikası öngörüyor; bu sayede ülkenin fosil yakıtlardan giderek uzaklaşan dünyada rekabetçi kalmayı sürdürebileceğine inanıyor.
“Treni kaçırmayalım”
Yeşiller’den Franziska Brantner, yaptığımız görüşmede “Bu treni kaçırırsak kayıp bir ekonomik modelin tarafında yer almış oluruz. Eski model harikaydı: Herkesle ticaret yapmamızı, güvenliğe neredeyse hiçbir katkı yapmadan çokça para kazanmamızı sağladı. Harikaydı ama maalesef daha fazla devam edemez” dedi. Yeşiller, Alman otomotiv endüstrisinin hayatta kalmasının tek yolunun emisyonsuz otomobillerden geçtiğinin farkında; bu sebeple parti Almanya’yı batarya üretiminde dünya lideri yapmayı planlıyor. Parti, ayrıca Almanya’nın Çin’e olan ihracat bağımlılığını tehlikeli görüyor ve azaltmak istiyor. Aynı şekilde, Rusya’dan hidrokarbon ithalatını düşürmek ve hem ileri teknoloji girişimleri hem de bulut bilişim altyapısını desteklemeye dönük programlara yatırım yapmak istiyor.
Almanya’nın neyi eksik?
Yeşiller, sol geleneğin vatanseverliğe dönük geleneksel şüpheciliğini de bir kenara bırakmış. Şirketin taslak seçim programının başlığı, kabaca “Almanya’nın Eksiği Yok” şeklinde tercüme edilebilir.
Avrupa konusunda ise Yeşiller, Merkel’in “Hayır, Hayır, Hayır” politikasından ayrılıp proaktif katılıma geçiş yapmak istiyor. Baerbock geçtiğimiz günlerde Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung’a verdiği röportajda, Almanya’nın güçlü bir dış politikaya sahip olmasının tek yolunun Avrupa’nın geri kalanıyla uyum içinde hareket etmek olduğunu söyledi. Egemen ve kendi değerlerine uygun hareket etme kararlılığına sahip bir Avrupa Birliği’nin oluşumuna yardımcı olmak istiyor.
Bugünün Yeşiller’i Almanya’nın on yıllar süren sağlam konumunun şimdilerde risk altında olduğunun farkında. Çin ve Amerika’nın kendi çıkarları için savaştığı bir ortamda, küreselleşmenin tersine dönme riski var. Üstelik bu kez dijital devrim Almanya’nın geleneksel ekonomik artılarını gölgeliyor.
Sigmund Freud’un bazı hastaları için kullandığı “başarıdan mahvolmuş” tabiri, Almanya’nın bugünkü durumunu çok iyi anlatıyor. Ne var ki Yeşiller sayesinde ülke bu derdine derman bulmuş olabilir.
Bugünden 26 Eylül’deki federal seçimlere kadar çok şey değişebilir. Ancak Yeşiller ilk kez bir seçim kampanyasına böyle güçlü bir pozisyonda başlıyor. © Project Syndicate.