İklim aktivisti Ömer Madra’nın da sık sık referans verdiği Michael Mann, dünyayı asıl kurtaracak adımların politika değişiklikleriyle geleceğini söylüyor
İklim krizi konusunun referans akademisyenlerinden, Penn Üniversitesi’ndeki Earth System Science Center’ın direktörü Michael Mann, geçtiğimiz hafta gazeteci Greta Van Susteren’e konuştu. İklim krizi konusunda çarpıcı kitaplara da imza atan Mann, bazı hava olaylarını iklim modellemelerinin dahi öngöremediğini belirtiyor. İnternette videosuna da ulaşabileceğiniz söyleşinin bazı önemli bölümleri şöyle: İklim değişikliğini en basit şekilde anlatmanın yolu nedir? İklim değişikliğini şu günlerde idrak etmek o kadar da zor değil. Değişikliği “gerçek zamanlı” olarak yaşıyoruz. Biz iklim bilimciler, eskiden verileri okuyarak değişikliği anlamak zorundaydık. İklim değişikliğinin etkilerini zaten şu anda daha önce benzeri görülmemiş hava olaylarıyla gözlüyoruz. Hala iklim değişikliği gerçeğini inkar edenler varsa onlara şunu söyleyebilirim. Televizyonu açın, gazete okuyun, pencereden dışarı bakın, değişikliği göreceksiniz. Peki, iklim değişikliği ve sıra dışı hava olayları değişiminin arasındaki ilişki nedir? Bazı olaylarla iklim arasındaki ilişki oldukça basit: Gezegeni ısıtırsanız daha yoğun ve sık sıcak hava dalgalar yaşarsınız. Bu oldukça açık. Ayrıca atmosferdeki nem oranını da artırırsınız. Bundan dolayı yağış başladığında daha çok yağmur yağar. Bu yüzden daha yoğun yağış ve sel vakaları yaşıyoruz. Ayrıca biz okyanusları ısıttıkça tropikal kasırgaları ve hortumları büyütecek enerjiyi sağlıyoruz, “5. kategori” denen dev fırtınalar görüyoruz. Aynı zamanda, dünyayı ısıtıyoruz, toprağı ısıtıyoruz, havayı kurutuyoruz ve her zamankinden büyük kuraklıklar yaşanıyor. Sıcak kuraklık bir araya gelince şiddetli, kontrol edilmesi güç yangınlarla karşı karşıya kalıyoruz. Basit fizik bu aslında. İklim modellemeleri de buna bakıyor. Alışılmadık hava değişimi olaylarındaki iklim değişikliği etkisi, öngörülerin bir yönünü oluşturuyor. Ancak bugünkü modellemelerin tam olarak çözemediği şeyler de var. Bugün ABD’nin batısında yaşadığımız sıcak hava kubbesi ve ısrarcı aşırı hava koşullarıyla ilgili olarak gözlediğimiz bir yer de Jet Akımı rüzgarlarının yavaşlaması. Bu yüzden bu hava sistemleri belirli bir yerde sıkışıyor ve büyüyor. Yani iklim modelleri bu ilave etkiyi en azından tam olarak yakalamıyorlar. Aslında bu modeller bile iklim değişikliğinin sıra dışı hava olayları üzerindeki etkisini azımsamış oluyor. Jet Akımı’nın duraksamasının nedenlerinden biri iklim değişikliği mi? Evet, kesinlikle. Yani Jet Akımı’nın var olmasının başlıca nedeni aslında soğuk kutup bölgeleri ve daha sıcak subtropikal bölgeler arasındaki sıcaklık farkı. Buzulllar eriyip kutup ısınınca bu sıcaklık farkı azalıyor çünkü kutba yakın yerler, subtropik bölgelere göre daha hızlı ısınıyor. Jet Akımı yavaşlattığınızda atmosfer dalgalanmaları yaşanıyor. Bu dalgalanmalar, jet Akımı’nda görmeye alışık olduğumuz eğrileri büyütüyor, aşırı hava olaylarının gerçekleşmesine sebep oluyor. Yeni İklim Savaşı (New Climate War) kitabınız ocak ayında çıktı. Ne kadar zamanımız kaldı? Yani her şey bugünkü gibi ilerlerse? Kitapta bunu söylüyorum. Durum çok acil çünkü şimdiden felaket getiren iklim değişikliğiyle karşı karşıyayız. Bu etkileri bu yaz görüyoruz. Ancak harekete geçmek için halen çok geç değil. Ancak devasa hamleler gerekecek. Önümüzdeki on yıl içinde karbon emisyonlarımızı yüzde 50 azaltmamız gerekiyor. Bu çok büyük bir görev. Şimdi, iyi haber şu ki mevcut ABD yönetimi bunu yapmaya çalışacağına dair bir taahhütte bulundu. İngiltere’nin ve AB’nin de benzer şekilde cesur sözler verdiğini gördük. Ancak tüm dünya ülkelerinin Glasgow’da Kasım’da yapılacak olan iklim zirvesinde bir araya gelmesine ihtiyacımız var. Herkesin bu çabaya katılması gerek. Bu yola gerçekten girersek, feci sonuçlardan kaçınmak üzere karbon emisyonlarımızı zamanında azaltacağız. Ayrıca bireyler de ekonomik teşvikle kendileri iklim krizini umursasalar da umursamasalar da daha uygun seçimleri yapmaya yönlendirilmeli.
Alternatif teknolojiler
Biz karbon emisyonumuzu azaltmak için çalışırken karbon emisyonunu yakalayacak bir teknoloji var mı? Dev bir elektrik süpürgesi gibi mi? Karbon yakalama ve ayırma teknolojisi hakkında çok şey konuşuluyor. Ve nihayetinde, muhtemelen bu noktada sınırlı bir temelde uygulanabilir ancak bunu gerçekten bir fark yaratacak seviyeye yükseltmek büyük bir yatırım, büyük kaynaklar gerektirecektir. O zaman şöyle sormak gerekiyor: En iyi durumda emisyonların kesinlikle yüzde yüzünü değil ama en iyi olasılıkla yüzde yetmişini yakalayabilecek kusurlu bir teknolojiye yatırım yapmak daha mı iyi? Yoksa sıfır emisyonun olduğu enerji teknolojisine mi yatırım yapmalıyız? Karbon yakalamaya yapılan yatırımın daha iyi bir çözüme, yenilenebilir enerjiye yapılacak yatırımı azaltma tehlikesi var. Ayrıca kirleticilerin eline bir malzeme verebilir. Stratosfere partiküller yollayıp güneş ışınlarını engellemek gibi teknolojik projeler bile konuşuluyor. Ancak çözüm basit. Arkamızdan esen rüzgar gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz güneş. Gitmemiz gereken yön bu. Thomas Edison’un yaklaşık yüz yıl önce şöyle demiş:”Güneşten gelen muazzam miktardaki enerjiden faydalanmamamız gerçekten çok yazık olur.” İklim krizini engellemek için politika değişikliği gerektiğini söylüyorsunuz. Bizlerin yapabileceği küçük değişiklikler var mı? Biliyorsunuz ki karbon ayak izimizi azaltmak için, çevresel ayak izimizi azaltmak için günlük hayatımızda gerçekten elimizden geleni yapmalıyız. Bunlar bisiklete binmek gibi basit, sağlıklı ve tasarruf sağlayan yöntemler. Böylelikle hem kendinizi iyi hissedersiniz, hem de başkalarına örnek olursunuz. Ama aynı zamanda, kirleticilerin birincil taktiklerinden birinin, her şeyi bize yüklemek olduğunu, her şeyin yalnızca bireysel eylemle ilgiliymiş gibi görünmesini sağlamak olduğunu kabul etmeliyiz. Politikaların değişmesi için, karbonun fiyatlandırması için, yeni fosil yakıt altyapısının önlenmesi için baskı yapmalıyız. Bütün bunlar, kirleticilerin ekonomik zarar verecek şeyler. Bireysel olarak elimizden geleni yaparken sorunu gerçekten çözmenin tek yolunun, seçilmiş temsilcilerimizin bizi toplu olarak fosil yakıtlardan mümkün olduğunca çabuk uzaklaştıracak politikaları desteklemesi olduğunu unutmamalıyız.