Çin, Philip K. Dick’in 1956 bilimkurgu romanı Azınlık Raporu’nun 21. yüzyıl versiyonunu sahneye koyuyor. Günün birinde devlete, Komünist Parti’ye karşı suç işleyebilecek, ya da lider Şi Cinping’in sual olunmaz hikmetine gölge düşürebilecek Müslümanların tespiti ve tutuklanması yöntemine, yani “suç öncesi” kavramına başvuruyor. Dick’in Soğuk Savaş sırasında yazdığı kitabı, "önleyici hükümet" kavramına yönelik bir uyarıydı. Bugün Batı ve daha da üzücü olanı, Müslümanların çoğunluk olduğu birçok devlet, Çin’in vatandaşlarıyla oynadığı bu akıl oyunlarını seyretmekle yetiniyor. Pakistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Moğolistan ile sınır komşusu olan Sincan eyaletinde şu anda 300 kamp yer alıyor. Antropolog Darren Byler konu hakkındaki yeni kitabına göre Müslümanlar, Uygurlar ve diğer azınlıklar beş yıldır bu kamplarda tutuluyor, beyinleri yıkanıyor ve istismara uğruyor.
Susuyoruz çünkü...
Batı için ülkedeki rejim, yapıcı bir stratejik diyaloga davet edilerek bir yandan da gerek yurtdışındaki gerekse kendi ülkesindeki azınlıklara yönelik düşmanca eylemleri bir kenara bırakması sağlanabilir. Şu an için Çin yönetimi, kendi halkına zorbalık etme ve komşularını korkutma hakkını saklı tutuyor. Biz de bu “hakka” saygı duyuyoruz çünkü Çin ile yaptığımız ticareti kaybetmek ve gücünü bize yöneltmesini istemiyoruz. Geçtiğimiz günlerde İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, Çin'in Uygurlara yönelik muamelesini soykırım olarak gördüğünü ağzından kaçırınca, kendi ülkesinden tepkilerle karşılaştı. Truss kendi bakanlığının analizlerinden habersizdi. Sincan eyaletinden gelen haberler şu anda bir kıyım yaşandığını bildirmiyor. Bazı Uygur kadınlarının zorla kısırlaştırıldığına dair haberler var, ancak (henüz) Yahudi Soykırımı kıyaslamalarını doğrulayacak bir şey yok. Ama konu şu: Çin bütün bir etnik topluluğu insandan saymıyor. Byler yaşananları II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dini azınlıklara yönelik en büyük enterne işlemi olarak adlandırıyor.
Kendi bölgelerinde haraket edemiyorlar
Rejim beş yıl içinde Kuzeybatı Çin boyunca önce ülkeler arasında sonra şehirlerin içinde kontrol noktalarından oluşan bir sistem kurdu. Kartlı geçiş sistemi yüzünden Uygurlar bölge içinde hareket edemiyor. Byler’ın tahminine göre, kırsal toplulukları teftiş ve “güvenilmez” Müslümanları tespit etmek için eyalet dışından 1.1 milyon çalışan istihdam edildi. Bu arada Müslümanların telefonlarını ve kimliklerini taramak üzere 90 bin kişi özel polis yardımcısı olarak görevlendirildi.
Casusuluk kitlerini deniyorlar
Bir ara yetişkin nüfusun yüzde 10 ila 20’si gözaltı merkezlerinde tutuluyordu. Uygurlar ve diğer azınlıklar gözetim kameralarıyla sürekli izleniyor; yüzleri kayıt altına alınıyor ve bilinen ve yakın geçmişteki bağlantılarıyla kıyaslanıyor.
Kontrol noktalarında Uygurların akıllı telefonlarına bakılarak, dijital bilişim şirketlerinin geliştirdiği uygulamaları kullanıp kullanmadıkları denetleniyor.
Sorgulamalar genellikle camiye gidiş sıklığı, şüphelinin (herkes şüpheli) sigara veya alkol kullanıp kullanmadığı, WhatsApp yükleyip yüklemediği üzerinden ilerliyor. Temel olarak tüm Uygurlar henüz işlemedikleri bir siber suçun şüphelisi konumunda. Tutukluların çocukları devlete ait yetimhanelere yerleştiriliyor. Uygurlar aylarca içeride kaldıktan sonra serbest bırakılsalar da, potansiyel suçlu olarak veri tabanına kaydediliyor ve herhangi bir zamanda alınıp götürülebiliyor. Genç yetişkinler, anne-babalarının camiye gitmek gibi kötü alışkanlıklara dönmemeleri için resmi muhafızlar tarafından izlendiğini söylüyor.
Gerçekten de terörist olan Uygurlar var; hatta içlerinden bazıları Suriye’deki cihatçılara katıldı; ancak Çinli yetkililer milyonlarca insanın üzerinde Stalinist bir tahakküm kurmak adına az sayıdaki teröristi bahane ediyor.Yeni casus kitlerini Uygurlar üzerinde test eden Çinlilerin gözetim konusundaki ilerleyişini izlemekten başka yapabileceğimiz bir şey var mı? Modern zamanlardaki her vahşette olduğu gibi burada da rejimden gözümüzü ayırmamaktan başka çaremiz yok. Bu sadece olayı görmezden gelen Batılı devletleri değil, Uygurların İslam dünyasındaki dindaşlarını da kapsıyor. Her yerde sağır edici bir sessizlik hakim.