FT: İnsan varlığı tehdit altında

IPCC raporuyla ilgili bir başyazı yayımlayan Financial Times, “Dünyanın cehenneme dönmemesi için asıl yapılması gereken şey, insanlığı karbon bağımlılığından vazgeçirmek” dedi

Pazartesi günü 234 uluslararası bilim insanının ortak beyanı olarak yayınlanan iklim değişikliği değerlendirmesi, global ekonomiyi hızla karbonsuz hale getirsek bile dünyayı korkunç bir geleceğin beklediğini gösteriyor. Sera gazı emisyonlarını ciddi ölçüde azaltmazsak, birkaç on yıl içinde iklim bilimcilerin tabiriyle “dünya cehenneme dönebilir”. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ndeki (IPCC) sert uyarılar, panelin 2013’teki raporundan bu yana insan kaynaklı ısınmanın gidişatını takip edenler için sürpriz olmadı. Son rapor kesinlikle gereksiz bir telaş yaratıyormuş gibi görülmemeli. Rapordaki genel kabul gören bilimsel görüşler, birçok iklim bilimcinin fikirlerine göre hafif bile kalıyor. Hatta uzun yazım süreci yüzünden, IPCC yazarları iklim değişikliğinin öngörülenden daha hızlı olduğuna dair son göstergeleri, yani aşırı sıcakları, korkunç su baskınlarını, Kuzey Kutup buzu ve donmuş topraktaki hızlı erimeyi rapora bütünüyle dahil edememiş olabilir. Rapor iç karartıcı görünüyor; ama bu durum karar alıcılar tarafından mücadeleden vazgeçmek için bahane olarak görülmemeli. Rapora göre şirketlerin ve hükümetlerin yakın gelecekteki eylemleri sonraki nesiller üzerinde etkili olacak; iklim değişikliğinin bazı sonuçları yüzyıllarca sürecek.

1.6 derece yaşatır

IPCC’nin en iyimser ama mümkün senaryosuna göre, emisyonlarda “hemen, hızla ve büyük çapta azalma” sağlanırsa, 2050 yılına gelindiğinde küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme kıyasla 1.6 dereceyle sınırlı tutmak mümkün. Bunu yapsak bile fırtına, kuraklık ve yakıcı sıcaklar gibi hava olaylarının sıklığı ve şiddeti artmaya devam edecek ama en azından dünya yaşanabilir bir yer olarak kalacak. Emisyonların çok yüksek olması halinde ise sıcaklık artışı 2060 yılında 3 dereceyi, 2100 yılında ise 5.7 dereceyi bulabilir; yani yeryüzündeki insan varlığı tehdit altında demektir.  Rapor, Kasım ayında Glasgow’da düzenlenecek COP26 zirvesinde dünya liderlerinin net sıfır emisyon hedefine yönelik kapsamlı bir anlaşmaya varma iradesini daha da güçlendirmeli.  Ev sahibi İngiltere Başbakanı Boris Johnson da dahil olmak üzere zirvedeki birçok lider, eldeki bütün kanıtlara rağmen iklim değişikliğinin ciddiyetine şüpheyle yaklaşan veya karbonsuzlaştırmayı sadece kısa vadedeki ekonomik maliyetiyle değerlendiren kesimlerden gelen siyasi baskıya direnmek zorunda kalacak. Mücadeleyi savunanlar çoğu zaman net sıfıra yönelik yatırım ve yeniliklerin sağlayacağı ekonomik büyümeye vurgu yapıyor ama tozpembe bir tablo çizmemeliler. Karbon-yoğun faaliyetleri azaltmanın maliyetinin karşılanması gerekecek.  IPCC raporuna bakınca, çevrecilerin de nükleer enerji başta olmak üzere bazı ön yargılarından kurtulması gerektiği görülüyor. Küçük nükleer santraller, karbonsuz elektrik üretiminde oynayabilecekleri kilit rol nedeniyle yatırımı hak ediyor. Jeomühendisliğe dair tavrımızı da gözden geçirmek gerekebilir: Atmosferdeki karbondioksitin atılması veya daha fazla güneş enerjisinin uzaya yansıtılması yoluyla gezegeni soğutmak için teknolojiyi kullanabiliriz. Olası istenmeyen sonuçlar bir yana, çevrecilerin bu konuda başka bir kaygısı var. Teknoloji yoluyla işlerin düzelebileceği inancı güçlenirse, asıl sorunla, yani çok fazla sera gazı saldığımız gerçeğiyle mücadele şevkinin kırılabileceğini düşünüyorlar.  İklim konusunda bu denli ciddi bir acil durum kapıya dayanmışken, çözüme katkı sunabilecek hiçbir şeyi göz ardı etme lüksümüz yok. Ama IPCC’nin de gösterdiği üzere, dünyanın cehenneme dönmemesi için asıl yapılması gereken şey, insanlığı karbon bağımlılığından vazgeçirmek. © The Financial Times 
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız